Akılcılık

Akılcılık, bir tanıma göre “akla ve akıl yolu ile varılan yargıya inanma, akla aykırı veya akıl dışı hiçbir şeyi tanımama davranışı ve tutumudur”. Buna göre, akılcılık sağduyu ve sağgörü gerektiren davranışların ve tutumların bütünüdür. Sağduyu “doğru ile yanlışı birbirinden ayırma ve doğru yargılama gücü”; sağgörü ise “gerçekleri yanılmadan görebilme yeteneğidir”. Demek ki, akılcı tutum ve davranışlar içinde bulunabilmek için öncelikle gerçekliği saptamak ve o geçeklik içindeki doğrularla yanlışları birbirinden ayırmak gerekmektedir. Bu ayrım için başvurulacak en iyi yöntem ise olay ve olguların neden-sonuç ilişkisi içinde değerlendirilmesidir.

Günlük yaşamın sorunlarından, ülkemizin içinde bulunduğu koşullara; kent yaşamının patırtı-gürültüsünden, hemen her yerde, her zaman karşılaştığımız ya da gözlediğimiz düzensizliklere kadar bütün konular bu çerçevede irdelendiğinde nesnel gerçeklik her yönüyle anlaşılabilir olmaktadır. Yaşamda hiçbir şey tesadüfî değildir. Her olay ve olgu hem bir nedene dayanır, hem de kendisinden sonraki olay ve olguların nedenini oluşturur.

Örneğin, merkezi yönetimlerin on yıllardır ülke genelinde uyguladıkları ekonomi politikalarının sonucu olan kitlesel göçler büyük kentlerimizin temel bileşenleri arasında yer alan gecekondu bölgelerinin varlık nedenidir. O gecekondu alanlarının varlığı dünyanın en pahalı kentleşme sürecini yaşamamıza yol açmış ve açmaktadır. Pahalı kentleşme sınırlı kaynakların etkin ve verimli kullanımını önlemekte; kentsel alanda adaletsizliği yoğunlaştırmaktadır.

Kentsel alandaki adaletsizlik, yaşamda mutsuzluğu, suçluluk oranında artışı ve toplum içindeki huzursuzluğu her gün yeniden üretmektedir. Huzursuz ve güvensiz bireylerin toplumundaki “yarın” endişesi “günü kurtarma” anlayışını getirmekte, bunun sonucunda hem geçmişten gelen hiçbir “değer” korunmamakta, hem de “geleceğe aktarılmaya değer” hemen hiçbir kültür varlığı üretilememektedir.

Ana başlıklarıyla özetlenen bu süreç daha da uzatılabilir. Şimdi burada durup yalnızca sıralanan sorunlara bakıldığında bile sürecin ne denli akıl dışı yaşandığı görünmektedir. Belki de sözünü ettiğimiz süreç bu toplumun yazgısıdır, çünkü son iki yüz yıllık tarih, birkaç kısa kesinti dışında bu sürecin değişmeden yaşandığını göstermektedir.

Akılcılığın geçici egemenliğinde yaşanan o kısa kesintilerden bugün için çıkarılacak çok ders vardır. O dersler çıkarılmadıkça ne bugün yaşanan nesnel gerçeklik algılanabilir, ne bugünden yarına aklın egemenliği kurulabilir, ne de ülkemizin iki yüz yıllık yazgısında köklü ve kalıcı bir değişiklik yapılabilir.

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın