20 yıldır ülkemizin, gidilmesi, görülmesi ve kalınması gereken yüzlerce bölgesine gezi düzenledik. Bu gezilerin birçoğunda çadır kurduk, kamp yaşamının keyifli anlarını aktardık. Geziler, genellikle mutlu sonlarla bitiyor, gördüklerimizi, yaşadıklarımızı fotoğraflar aracılığı ile sunuyoruz. İlk kez gezi ile ilgili bir yazı yazarken, gerginliği üzerimden atamıyorum. Ne umduk, ne bulduk derler ya! İşte hafta sonunda böyle iki gün yaşadık. Dursunbey, Değirmeneğrek Yaylasına çıkıp bir hafta sonu keyfi çıkarmayı planlamıştık. Ama nedense bir araya gelip bu geziyi gerçekleştirememiştik. Aradan haftalar geçti, kar yağışını da gözlüyoruz bu arada.
Gölcük Yaylasına ilk kez gidiyoruz

Hürol Dağdelen, orman işletmesi ile görüşmeler yaptığını ve birkaç gün içinde bağlantı kuracağını söyledi. Okulların yarıyıl tatiline girmesiyle birlikte talep çok olunca Değirmeneğrek maceramız suya düştü. Gideceğimiz misafirhaneye üst rütbeli konuklardan talep fazla gelince, bize Dursunbey Gölcük Yaylasını önerdiler. Ben Engin ile birlikte iki kez kalmıştım Değirmeneğrekte ancak, Aykut ile Hürol ilk kez çıkacaklardı. Bizim için Gölcük Yaylası daha cazip geldi ve hazırlıkları yaptık. Bu arada kar yağışının hafta sonu yoğunlaşacağı haberleri bizi gerçekten mutlu ediyordu, keyifli bir gezi olacak ve görsel anlamda bize iyi malzemeler sunacak bonkör doğamız.
İshakçelebide kahvede sigara içiliyor

Sabah 05.45 Engin Yavuzu, saat 05.55 Aykut Fıratı ve Karşıyakada oturan Hürol Dağdeleni de 06.20de evlerinin önünden aldım. Güle oynaya Manisada çorbacının önüne geldik, hava öyle soğuk ki, sıcak çorba iyi geldi. Geçen gezide de aynı yerde çorba içmiştik. Zirveye ulaşmak için oyalanmadan devam ettik ve İshakçelebide köy kahvesinde mola verdik. İçeri girdik, girmemizle çıkmamız bir oldu. Kahvede oturanların hemen tümü sigara içiyordu. Kahve sahibine nedenini sorduk; baş edemediğini söyledi. Yaptığının suç olduğunu ve cezasının ağır olduğunu anlattık, ama kahvenin konukları sigara içmeye devam ettiler. Dışarıda çaylarımızı yudumlayıp oradan ayrıldık.
Zincir takmaya karar verdik

Akhisar üzerinden Sındırgıya ulaştık, her gezide köfte yemek için mola verdiğimiz Sındırgıyı bu kez transit geçtik. Öğlene doğru Bigadiçte bir lokantaya girdik, köfte ve ardından höşmerim tatlısıyla karnımızı doyurduk. Yolda Engin ile Hürolun atışmalarına kahkahalar ile gülüyoruz. Kiraladığımız Renault Kango, rahat ve geniş bir araç
keyifli bir yolculuk yapıyoruz. Bigadiçten Balıkesire yaklaşırken, kar taneleri atıştırmaya ve irileşmeye başladı. Balıkesirin merkezine gitmeden bir marketten alışveriş yaptık. Kepsuta varmadan kar yoğunlaştı, Dursunbey yolunda birkaç kilometre gitmeden rampada başlayan buzlanmalar nedeniyle zincir takmaya karar verdik.
Bir saatlik yolu dört saatte alabildik

Ancak kendi binek araçlarımız için aldığımız zincirler uyum sağlamadı ve Kepsuta geri dönüp Mustafa Ustaya lastik bağlantılarını yaptırarak zinciri taktırdık ve zorlu yolculuğa başladık ki, birkaç kilometre gitmeden sağ tekerlekteki zincir koptu. Sol tekerleğe takılı zincir de gevşeyince saatte on kilometre hız yaparak, bir saatlik Kepsut-Dursunbey yolunu tam 4 saatte alabildik. Dursunbeye ulaşmadan önce Gölcük Yaylası diye tarif edilen yanlış bir köy yolunda, köylülerin de yardımıyla geri dönüş yaparak Dursunbey Orman İşletme Şefliğine varabildik. Kötü haberi de orada aldık, Gölcük Yaylasına giden yolun 2,5 kilometrelik kısmı kapanmış ve jeep türü araçlar bile zirveye ulaşamıyormuş. Çaresizdik ve kalacak yer arayışına girdik. Öğretmenevinde iki oda bulabildik. Ertesi gün sağlıklı yolculuk yapabilmek amacıyla otele yerleşmeden önce 50 lira verip bizim aracın jantlarına uygun yeni zincir satın alıp taktırdık.
Kamp malzemeleri elimizde kaldı

Gölcük Yaylasında iki gün boyunca mangal yapmak için kasaptan çektirdiğimiz 2,5 kilo kıymanın bir bölümünü Dursunbeyde bir pideciye girip köfte yaptırıp yiyebildik. Akşam içkimizi odamızda içebildik. Sabah yine kahvaltımızı Dursunbeyde bir pastanede börek ve çay içerek yapabildik. Kamp için aldığımız malzemeler elimizde kaldı. Rakı, bira, kömür, peynir, zeytin, sucuk, helva, köftelik kıyma, kömür ateşinde pişirmeyi düşündüğümüz ayva ve saracağımız folyo, tabak, çatal
Bunları torbadan bile çıkaramadık. Kahvaltının ardından, Dursunbeyde kent içinde sokakları dolaşarak eski yapıları aradık, o kadar azalmış ki, birkaç tane bulabildik. Kent meydanındaki otogar taşınmış, yerine güzel bir yeşil alan kazandırılmış, parkın altına da otopark yapılmış.
Dursunbey Tren istasyonu pek güzel

Kent turunu tamamladıktan sonra tarihi Dursunbey tren istasyonuna gidip fotoğraflarını çektik. Çok da güzel görünüyor tarihi yapı. Dursunbeye geri dönüş yapmak yerine Simav güzergahına yöneldik. Yollarda irili ufaklı pek çok köy var. Kimi dağın zirvesine, kimi de yol kenarına kurulmuş. Çatıları karla kaplanmış, sokaklarında tek tük çocuklar kartopu oynuyor. Köylerde sessizlik hakim, bu sessizliği üç beş avcının attığı fişek sesleri bozuyor. Yaşlı bir kadın bir evden diğerine bastonuna dayanak yürümeye çalışıyor karların üzerinde.
Yine de değdi doğrusu

Avlanmalarına sinir olduğumuz avcılardan birinin uyarısıyla zincirlerimizi çıkardık. Naşa Köyünde sıcak çay ile içimizi ısıttık, yeşillikler içinde yolculuk yaparak akşam saatlerinde Sındırgıya ulaştık, kötü hava koşullarına yakalanmamak için Sındırgıda mola vermedik. Her zamanki durağımız olan Kertilde Veli Amca ile eşi Sevim Teyzenin işlettiği kahvede son kez çaylarımızı yudumladık. Gece karanlığında Akhisarı ve Manisayı geçerek dönüş yolculuğumuzu tamamladık. Gölcük Yaylasında kamp yapamadık ama yollarda kar yağışının ardından o kadar güzel görsel malzeme elde ettik ki, yine de değdi doğrusu.
Related Images:
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.