Saldırının ayrıntıları konuşulmadı, tartışılmadı!
Bence en önemli yanı olan, Danıştay’ın “içindeki” güvenlik konusu sorgulanmalıydı. Yani, katil elini kolunu sallayarak girdi, katliam yapacağı daireye de girdi, o kadar kuşun yaktı. Ama nedense, onca kurşun yaktıktan sonra “yakalanabildi”!
İlk kurşun sesini kimse duymadı mı?
Dairenin kapısında, koridorunda kimse yok muydu?
Her daireye böyle girilebilir mi?
Bu soruların yanıtını ben bulamadım. AKP ise daha ilk saatten itibaren, saldırı hakkında “garip” yönlendirmeler yaptı. İstanbul medyası da çoğunlukla bu “garipliği” yayımladı!
“Çete reisi” iddiasıyla “ortaya” atılan eski TSK mensubu, onca yayına rağmen, saldırıdan birkaç gün sonra “serbest” bırakıldı!
Ardından Ankara Eryaman’da polis tarafından “operasyon” düzenlendi. Operasyon, nasıl olduysa “derhal” bazı İstanbul TV’lerinin “ana haber bültenlerinde flaş haber” diye duyuruldu.
Ardından, Genel Kurmay Başkanlığı önünde “adamın biri” sarı zarf dağıttı medyaya. Zarftan da, bu TSK mensuplarının evinde, başbakanın ve onun “derin” danışmanı Zapsu’nun evlerinin krokileri çıktı. Bu da “haber” oldu birinci sıradan ve birinci sayfalardan.
Birkaç gün sonra ise garip bir şekilde, Emniyet Genel Müdürlüğü Sözcüsü İsmail Çalışkan, operasyonla ilgili bilgilerin bazı gazetelere sarı zarf içerisinde ulaştırılmasıyla ilgili haberleri hatırlattı ve bunu yapanları tespit etmeye çalıştıklarını açıkladı, gazetecilerden de yardım istedi. İstemekle kalmadı ve “haber” olmuş zarf ve krokileri yalanladı. Ele geçen kişilerin sorgularının yapılmadığını, suikast ve kroki haberlerinin doğru olmadığını söyledi. Polis ile asker arasında bir sorun olmadığını da bir güzel söyledi!
Ve son “bomba”. Genelkurmay Başkanlığı, bu kadar olay yaşandıktan sonra bir açıklama yaptı. Açıklama Türkiye Cumhuriyeti Tarihi’nde “ilk” sayılabilecek bir “anlama” sahip. Ama nedense medya, düzmece krokilere gösterdiği “ilgiyi”, Genelkurmay açıklamasına göstermedi!
“30 Mayıs 2006 günü geç saatlerde bazı Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının Ankara Emniyet Müdürlüğü ekiplerince gözaltına alınarak Terörle Mücadele Merkezine götürülmeleri ve sorgulanmaları ile başlayan soruşturmaya ilişkin konulardan, 31 Mayıs 2006 tarihli basın organlarında yer alan haberler üzerine bilgi sahibi olunmuştur. Olayın içeriği hakkında askeri makamlara herhangi bir bilgi ve belge ulaşmadan olayla ilgili bilgilerin bütün detaylarıyla basın kuruluşlarına ulaşmış olması dikkat çekici bulunmuştur.”
Türkiye’de, daha önce görülmemiş bir tehlikeli oyun oynanıyor. “Birileri” aslanlar gibi polis ve askeri karşı kaşıya getiriyor. Getirmekle kalmıyor, hiç olmayan bir biçimde “biri bize aptal” muamelesi çekiyor.
Şimdi yanıt vermek zorundasın yurttaş!
Sen aptal mısın?
Dikkat Gerginleşiyoruz!
Türkiye’de “acayip” şeyler oluyor. Ancak ne kadar “garip ki” her “acayipliğin” atında bir “asker” olduğu pompalaması yapılıyor. Danıştay’a yapılan saldırıdan sonra “Bizans Medyası” atraksiyonlarını unutmamak gerekir. “Çete lideri” denilen, tüm gazetelerde adeta “hedef” gösterilen “eski” askerin, “pat” diye “serbest” kalışını göz ardı etmemek gerekir. Aynı “medyanın” aynı kişinin “serbest” kalışından sonra yaptığı yayın sayını da göz önünde tutun!
Şimdi de Ankara Eryaman’daki “operasyon” bombası!
Başbakan ve “muhteşem” danışmanının ev krokileri ve “suikast düşüncesi”!
Çok tehlikeli bir gerginlik bu!
ABD Başkanı’nın daha geçen gün yaptığı küstahça açıklamayı da anımsamakta yarar var!
Yine “birileri” düğme buldu ve “bastı”!
Ama bu kez hedef farklı gibi geliyor bana. Aklımdakini paylaşırken, tüylerim diken diken oluyor inanın. Bu kez hedef sanki gözbebeğimiz Türk Silahlı Kuvvetleri!
Aman diyeyim, aman!
Sakın her okuduğunuza, her dinlediğinize inanmayın. Okuyun, dinleyin ama inanmayın. Çünkü “birileri bizi yine gözetliyor” ve “birileri yine bize oyun ediyor”.
Aman diyeyim aman!
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası 1, 2, 3, 4 ve 174. maddelerini okuyup ezberleyin!
Ata’nın Söylevi’ni belleyin!
Türkiye Cumhuriyeti Tarihi’ndeki “malum” boşlukları hatırlayın!
Bugünlerde çevrilen ABD merkezli, IMF damgalı ve AB ruhlu “senaryolardaki” TC rolüne dikkat edin.
En sonra da, Gazi’nin kalpaklı bir resmine ve ay yıldızlı al bayrağa bakın; gözlerinizi kapayın ve içinizden Ata’nın bu sözlerinin anlamını çözmeye, bugün ile kıyaslamaya uğraşın! “….Vaziyeti düzeltmek için mutlaka Avrupa’dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa’nın emellerine göre yapmak, bütün dersleri Avrupa’dan almak gibi birtakım zihniyetler belirdi. Halbu ki, hangi istiklal vardır ki, ecnebilerin nasihatleriyle, ecnebilerin planlarıyla yükselebilsin? Tarih böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir.”
Gerginliğe tek çözüm “gerçek” olan gerçeklerle yüzleşmektir millet!
Atatürk Etkinlikleri
Ebedi Şef Atatürk’ün “yüzüncü doğum yılı” etkinliklerini hatırlıyorum. O zaman 13 yaşımdaydım. Her yer, Atatürk resmi, büstü, heykeli dolmuştu. Gazeteler “Atatürk Diyor ki!” başlıklı sözler yayımlıyor, herkes “ne kadar Atatürkçü” olduğunu birbirine, özellikle de “Evren Paşa ve arkadaşlarına” kanıtlama yarışına giriyordu.
Toplantılar, panelleri konferanslar, belgeseller, açık oturumlar düzenleniyor ve Atatürk’ün ne “muhteşem” bir lider olduğu, çocukken dayısının mısır tarlasına dadanan kargaları nasıl kovaladığı gibi “bilgiler” genellikle “bildik” çevrelere anlatıldı.
Ne yazık ki 1981 etkinlikleri “hiç bir işe” yaramadı!
Yaramadı çünkü 2006 yılının 2 Haziranı’nı yaşadığımız bugün, Türkiye’nin durumu hiç de Atatürk’ün “hedeflediği” durum değil!
Şimdi de İzmir Valiliği öncülüğünde yıl sonuna kadar sürecek “Atatürk’ün 125. doğum Yılı Etkinlikleri” gündemde. Valilik bu etkinlikleri “çok şık” bir kitapta da toplamış. Değişik tarihlerde, değişik tören ve etkinlikleri bu kitaptan öğrenebiliyorsunuz. Etkinlikleri asla küçümsemem. Ancak dilerim Aralık ayı içinde “işe yaramadı” yazısı yazmam. Çünkü etkinlikler “bildik” kişilerin “bildik” yöntemlerle ve “bildik” muhataplara sunumundan başka bir amaç taşımıyor. Atatürk düşüncesinin her yönüyle “yıpratıldığı”, yozlaştırıldığı, yaşam dışına itilmeye çalışıldığı, Atatürk’ü “nostaljik tarihi kahraman” rolüne sokulmaya uğraşıldığı bu süreçte, böyle etkinlikler halkın en alt tabakasına kadar nüfuz edilmeliydi. 2006 dünyası şartlarında, Atatürk düşüncesinin “güncelliği” üzerinde durulmalıydı. İzmir’de Atatürk artık “bildik” çevrelerin “bilmişlik” tasladığı ama “güncel yaşama” geçirilemeyen “masal” halinden çıkarılmalı!
Ege-Koop Paneli
Cumartesi günü EGE-KOOP “Cumhuriyetin Geleceği” konulu bir panel düzenledi. Bence en çarpıcı konuşmaları Hikmet Çetinkaya ile Tülay Özüerman yaptı! Hele Çetinkaya, öyle “çarpıcı” sözler etti ki, gerek salondakiler gerekse eminim EGE TV ekranından izleyenleri “buz kesmiştir”. EGE KOOP büyük bir iş yaptı. EGE TV ise bu süreçte bir özel televizyonun kolay kolay cesaret edemeyeceği bir yayın sundu. Ancak bu kadarla kalmamalı. Bu panelin kitabı çok acele yayımlanmalı. Çünkü bu panel “diğerlerine” hiç benzemiyor. Ancak medyanın genel ilgisi, beklediğim gibi “zayıftı”!
“İntizar” Konseri
Cumartesi gecesi Gündoğdu Meydanı’nda İntizar adlı şarkıcının konseri vardı. Gece boyunca bu konserle ilgili telefonum çaldı durdu. İntizar adlı şarkıcı, ilk şarkısından sonra, dinleyen kitleye ne dedi? Gelen telefonlar beni ürküttü açıkçası. Ancak “emin” olamadığım için şimdilik yazamıyorum. Konseri düzenleyenler, bu şarkıcının “halka hitabını” dinlemişlerdir diye düşünüyorum. Kayıtları görebilir miyim?
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.