Gazeteci-Yazar Elçin Demirtaş’ın koordinatörlüğünde hazırlanan “Geleceğe Örülen Kilit Taşları” anı kitabı yazarları, bir yıl boyunca sürecek“100. Yıl Söyleşileri”nin ilkini Karşıyaka Belediyesi’nin ev sahipliğinde gerçekleştirdi. Söyleşilerde ikinci yüzyılda güçlü bir İzmir için, İzmirlilerin değerlerine sahip çıkması gerektiği dile getirildi.
Konuşmasında kurtuluş ve kuruluş yıllarından günümüze yaratılan cumhuriyet değerlerinin oluşturduğu sosyokültürel yapının önemine dikkat çeken Gazeteci-Yazar Elçin Demirtaş, gelecek için geçmişe sahip çıkmak gerektiğini söyledi. Demirtaş, “Kurtuluş-kuruluş kuşağının yıllar önce yarattığı değerler, bugün bizleri aynı duygularla, bir arada tutuyor. Onları örnek alan ve onların izinde yürüyen bizlerin, en birinci görevi, bu bilinci, gelecek kuşaklara taşımaktır. Son 100 yılda, sahip olduğumuz kültürel yapıyı ayakta tutan kilit taşı insanlarımızın hayatı üzerinden, İzmir’in yüzyıllık serüvenini kaleme aldığımız ‘Geleceğe Örülen Kilit Taşları’ anı kitabı bu sorumluluğun gereği olarak hazırlandı. Kent belleğine önemli bir dokunuş olacağına inandığım ‘100. Yıl Söyleşileri’ de ikinci yüzyıl için motivasyonumuzu artıracak ve yol haritasının doğru çizilmesini sağlayacaktır” dedi.
Tugay: Hafıza kopukluğu var
Karşıyaka Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay, çocukluk ve gençlik yıllarından itibaren İzmir ile olan ilişkisine değindi, aidiyet duygusunun önemine dikkat çekerek, insanın kendisini bir yere ait hissetmesinin önemli bir ihtiyaç olduğunu söyledi. Tugay, “İzmir’de Balkan savaşları ile beraber başlayan mübadele ile devam eden göçlerle değişen bir nüfus popülasyonu var. İzmir’in işgali ile başlayıp 9 Eylül’e kadar geçen süreçteki o yıkım dönemi ile her şeyin değiştiği zamana kadar ki İzmir ile daha sonraki İzmir arasında bilinçli mi bilinçsiz mi olduğunu anlamadığım bir hafıza kopukluğu var. Hafıza mekanlarla, sosyal yaşamla ve kültürle devam edebiliyor. Biz mekanları ve sosyal yaşamı dejenere eden bir yönetim anlayışına maruz kaldığımız için ve halen maalesef bu devam ettiği için geçmişle bağımızı kurmakta zorluk çekiyoruz” dedi.
Karşıyaka Belediyesi olarak kent kültürünün doğru yere oturması için çaba gösterdiklerini belirten Tugay, “Kendi geleceğine sahip çıkan insanlardan oluşan bir şehre dönüşmeliyiz. Elçin Demirtaş’ın hazırladığı ‘Geleceğe Örülen Kilit Taşları’ anı kitabı çok değerli bir eser ve pek çok Karşıyakalı da bu kitapta yer alıyor. Bu yönde çabaların ve bu söyleşi gibi çalışmaların devam etmesi gerekiyor” görüşünü dile getirdi.
Sevinçli’ye göre Uşaklıgil’in dil devrimindeki önemi
Söyleşide Kültür Tarihi Araştırmacısı ve Yazar Dr. Efdal Sevinçli, İzmir kültür hayatını Halit Ziya Uşaklıgil’in eserlerinden örnekler vererek anlattı. Sevinçli, 140 yıldır eserleriyle yaşayan Halit Ziya Uşaklıgil’in kültür hayatında derin izler bıraktığını belirtti. “Dil devriminde önemli bir rol üstlenen Halit Ziya Uşaklıgil, eserlerini önce kendisi sadeleştirdi. Daha sonra tekrar sadeleştirildi. Halit Ziya’nın Aşk-ı Memnu eseri bugün halen televizyon dizilerinde izleyici buluyor. Sadece Türkiye’de değil, 55 ülkede izleniyor. Halit Ziya dil devrimi ile ilgili konuşmasında ‘Kullandığımız dil Türkçenin gelişimine uygun değil. Tekamülcü değil, gelişmeci değil devrimci olmalıyız’ demiştir. Ben o yüzden Halit Ziya’yı çok seviyorum. Halit Ziya önümüzdeki 100 yılda da yaşayacaktır” diye konuştu.
Doğer: İzmirlilik bilinci korunuyor
Arkeolog-Yazar Prof. Dr. Ersin Doğer ise kent kimliğinin en önemli parçasının övünmek olduğuna işaret ederek, İzmir’in övünülecek çok şeyi olduğunu söyledi. İzmirlilerin kentten ayrılmış bile olsa, İzmirlilik bilincini koruduğunu belirten Prof. Doğer, sözlerini şöyle sürdürdü: “İzmir’in övünülecek çok şeyi var. Mesela, Homeros. Şu anda dünyada destan tarihi Homeros’la başlar. Antik çağda İzmirlilerin en çok övündükleri yer ise Halkapınar Gölü ve Halkapınar kaynaklarıdır. Halkapınar Gölü ve çevresi bizim çocukluğumuza kadar önemli bir merkezdi. Ama daha sonra bir şey oldu ve Homeros Halkapınar kaynaklarından alınıp Bornova çayına sürgüne gönderildi. Öte yandan İzmir’in güzelliği konusunda bütün Anadolu’da hiçbir görüş ayrılığı yoktu. Övündüğümüz konulardan bir diğeri, yani ‘İzmir’in kızları güzeldir’ sözü bugüne ait değil, milattan önceye aittir. Roma imparatoru Marcus Aurelius’un eşiti Lucius Verus Antakya’da iken yanında güzel sevgilisi de varmış ve Antakyalılar ‘İşte İzmir’in kızları böyle güzel olur’ derlermiş. Yani bütün bunlar bir kimliğin parçası. Çok büyük eksiklikler de var. Bugün Akdeniz’de en az yelkenli, yat, kayık, bot gördüğünüz körfez İzmir Körfezi. Bu çok büyük bir eksiklik.”
Işık: 40 kuşağı ne yazık ki fazla değer görmedi
Kentlilik bilincinin geçmişten günümüze aktarımında bireyin sorumluluğunu ve bu bilincin kentlerin gelişimine katkısını anlatan Yazar ve Yönetmen Haluk Işık, “Her adımda bilgi ve belge üreterek, üretilmiş bilgi ve belgelerin önce bize sonra geleceğe tıpkı ‘Geleceğe Örülen Kilit Taşları’ gibi eklene eklene aktarılması gerekiyor” dedi. Kitabın, İzmir kitapları içinde çok önemli bir yeri olduğunu kaydeden Işık, sözlerini şöyle sürdürdü: “40 kuşağı diye adlandırdığımız kuşak ne yazık ki pek fazla değer görmedi. Ancak 40 kuşağı olmasaydı bizim kitaplığımız olamazdı. Toplumsal mücadelemizin hiçbir ayağı olamazdı. Geleceğe Örülen Kilit Taşları anı kitabında anlatmaya çalıştığım Samim Kocagöz, bu kuşağa ait bir değerdir. Bize Kurtuluş Savaşı’nın öyküsünü anlattığı ‘Kalpaklılar’ gibi birçok eser bıraktı. Kuşağının diğer büyük yazarları gibi. Bu olağanüstü mirası korumak zorundayız. Aidiyet duygusunu bu şekilde dolduramazsak bizim övünülecek bir şeyimiz değil, utanılacak çok şeyimiz olur.”
Söyleşinin ardından yazarlar okurları için kitapta yazdıkları bölümleri imzaladı.