Yarın “yasak” olduğundan, yazarsak çiçek böcek nasıl yazarım onu düşünüyorum şimdi kara kara…
Demokrasi adına her türlü kitlesel yasağı hafiften yaşamaya mı başladık ne?
Biri bir şey yazıyor kötü mötü, bir bakıyoruz “küüüt” tümden yasak Twitter mwitter…
Biri bir şey koyuyor kötü mötü, bir bakıyoruz “küüüt” tümden yasak Youtube moutube…
Şimdi sırada Facebook varmış diyorlar…
Sonra?
Sonrasını bilmiyorum.
Hala bazı cevapları alamadık gitti.
Bu başımıza gelenlerde Amerikan, İsrail, İran parmağı var mı arkadaş?
O yollarda “beraber yürüyüp ıslandığınız” arkadaşların size “haşhaşilik” yapacağını, güya yaptıktan sonra öğrendiniz, öyle mi?
Bir de Polat abiyi kışkırttınız, o da “aksaçlı” modunda “devletimizi klonlamışlar ağalar, hayda bre fethe gidelüm” naraları atıp durdu karanlık ve puslu vadide!
Bir şeyler düştü yine ortaya…
Önemli birileri önemli şeyler konuşmuş…
Ama öyle böyle değil…
Kes kopyala yapıştır mı yoksa harbiden tek parça mı bilmiyoruz…
Anında tepkiler…
“Yuh size vatan haini casuslar…”
Haydaaa….
Peki ne iş?
İşin aslı faslı ne?
O yok… Herkes birbirine Allah ne verdiyse sallayıp duruyor.
Haftaya seçim meçim bitmiş olacak. Bakalım Polat abi ve şürekası ne yapacak, ne diyecek?
Yani o konuşmalar tam gerçekse ve dinlendiyse… Tamam çok kötü… Güvenik zaafiyeti dorukta…
İyi de ya konuşulanlar?
Neden şöyle dört başı mamur bir açıklama yok?
Muhteremler sadece çemkirmekle, bağırıp çağırmakla meşgul.
Ha bir de Nagehan Alçı’nın birden bire “vatan mefhumu” idrak etmesi var… CNN Türk’te
nasıl da çemkirmiş “vatan hainleriyle bir arada bulunmaktan utanıyorum” diye?
Vay be…
Vatan, bayrak, millet, Türkiye nasıl da “değerlendi” birden… Çok şükür mü demeli acaba?
Yarın seçim…
Belediye başkanı, meclis üyesi ve muhtar seçeceğiz…
Ne güzel… Ülkede “ulusal güvenlik zaafiyeti” tartışılırken biz şehirlerimizin yeni reislerini falan seçeceğiz. Seçim meçim işte…
Peki sonra?
Pazartesi günü?
AKP yine istediğini alırsa?
Al sana “ulusal kahraman”!
Ne ulusal güvenlik tartışması kalır, ne ayakkabı kutusu ne de para sayma makinesi.
Belki de bu kez Silivri’ye Nagehan Alçı’nın hassasiyeti damga vurur.
Yani bu kez “vatan hainleri” yaratılır ve doldurulur.
Vay!

1962’ye gidelim. Büyük şair, aydın Nazım Hikmet bir şiir yazmış o gün… Şiirin adı “VATAN HAİNİ”…
Şöyle cumartesi cumartesi, biraz da gerildiyseniz… Rahat olun ve şiiri okuyun…
Neymiş şiirin adı?
Vatan haini mi?
“Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet.
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.”
Bir Ankara gazetesinde çıktı bunlar, üç sütun üstüne, kapkara haykıran puntolarla,
bir Ankara gazetesinde, fotoğrafı yanında Amiral Vilyamson’un
66 santimetre karede gülüyor, ağzı kulaklarında, Amerikan amirali
Amerika, bütçemize 120 milyon lira hibe etti, 120 milyon lira.
“Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.”
Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz, ben yurt hainiyim, ben vatan hainiyim.
Vatan çiftliklerinizse,
kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan,
vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan,
vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın,
fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan,
vatan tırnaklarıysa ağalarınızın,
vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa,
ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan,
vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması topuysa,
vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan, ben vatan hainiyim.
Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla :
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.”
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.