Mahmut ve Mehmet’in İzmir Savaşı’na doğru

Öncelikle… 30 Ağustos Türk Silahlı Kuvvetleri Günü ve Zafer Bayramınız kutlu olsun.
Bir yaz mevsimini daha geride bıraktık.
Sıcaklar olmasa da takvimler öyle diyor.
Fuar açıldı mıydı, artık tüm işler okul ziline göre ayarlanır İzmir’de.
Yazlıklardan dönülür, şehre adapte olunur.
İşte o süreç başladı.
Üzerine bir de Ramazan eklenince
Siz seyreyleyin enflasyonu.
Bizim gibi “duası ağzında-tespihi elinde” yaşını almışlar, iftarlık ve sahurluk iaşe almanın derdine düşmüşken; marketlerde çıldıran fiyatları görünce tansiyon ve baş ağrısı sorunuyla boğuşuyoruz.
Bazı fırsatçı satıcılar da, bu ayın küfür ayı olmadığını bildiklerini için; fiyatlara ses çıkaramayacağımızın farkında:
Bir fahiş zamma şöyle sunturlu bir küfür etmeyi 1 aylığına unuttuğumuzdan, basıyor zammı.
Ağzımız oruç bile olsa çoğumuz, içimizden bir küfrü sallıyor böylelerine, biliyorum.
Ama dışa vurduğumuz bir şey olmuyor.

***

Bakın işte Ramazan üstü, 30 gün boyunca her vakit küfretmenize neden olacak bir haberden alıntı…
Türkiye İstatistik Kurumu, 4 kişilik bir ailenin açlık sınırını kafasına göre hesaplamış, buna göre sınır sanırım 255 YTL imiş.
Bir aileye 8 YTL bir günde aç kalmaması için yetebilir mi, TÜİK yettirmiş!
Bu kurumun adını Türkiye Osuruktan Araştırmalar Kurumu olarak değiştirmenin zamanı gelmiştir.
TÜİK’in dalga geçer gibi, enflasyon sepetine kafasına göre fiyatları yükselmeyen malzemeleri atarak, halkın enflasyonunu düşük gösterme çabası hükümetçe takdir beratı ile ödüllendirilmelidir.
Ama aynı zamanda bu kurumun adı da değiştirilmelidir.

***

Geçenlerde torun tombalak fuara gittik.
Maalesef gördük ki, bizim fuarımız da değişmiş insanımız da…
Üç parmak avanta kahve için metrelerce sıra bekleyen mi dersiniz, ağzına bal çalacak kadar minicik pişmaniye için bin takla atan mı?..
Bini bir para…
Benim üreticinin tek birliği dediğim TARİŞ bile bölünmüş!
TARİŞ Zeytin diye bir şey var, bir de TARİŞ ürünleri satan AYMA diye ayrı bir çatı var.
Ticari ve hukuki olarak normal olabilir, ama bu ayrışmanın özünde üreticinin refahının olmadığı açık.
Ne olabilir?
Ne olduğu da açıkçası tahmin edilebilir.
Üreticiler için “çetin” bir emek savaşı olmadığı gözler önünde…
Fazla yazmayayım, nasıl olsa bunlar zeytinyağı gibi üste çıkmayı iyi bilirler.
Dediğimi dedim, bu kadar yeter!

***

Aziz Kocaoğlu’nun adam gibi adam olduğunu yazmıştım.
Ancak bu her şeyiyle Kocaoğlu’nun arkasındakileri kapsamıyordu, üzerlerine fazla alınmasınlar.
Gökçek’i sevmem, ama adam İzmir’e saldırma ve kafa karıştırma görevini iyi yapıyor.
Bozuk saat bile günde 2 kez doğruyu gösterir.
Su ile ilgili Aziz Kocaoğlu’nun son toplantısında söyledikleri, susuzluktan kaynaklı kuyu sularının arsenik riskini ortaya koydu.
Kocaoğlu’na -yatırımların gecikmesi ile ilgili eleştirme hakkımızı saklı tutarak-yakın çevresindeki bazı yönlendirenlerini “eşek arsenikli sudan gelene kadar” dövmesini öneriyorum.
Çünkü iyi niyetinden ve İzmir sevgisinden kuşku duymadığım Aziz Başkan’ı Türkiye’nin gözü önünde madara etmeye sürükleyen bir “ortak akıl” var.
Ve bu akılla yola devam eden yaya kalır.
Bu gidişle de meydan “Mahmut ile Mehmet’in İzmir Savaşı”na kalır.
Benden söylemesi!
Peki nedir bu savaş, onu da bir başka yazıya bırakalım
Hepinize iyi haftalar.
Aç komşunuza bir kap yemek ikram etmeyi unutmayın!

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın