Gelin bu yazıda; ne olduğundan ziyade yaşadığımız, mahkum edilmek istendiğimiz Okyanus ötesi senaryoya karşı; bu oyunu bozmak için neler yapmamız gerektiği üzerinde duralım. Ve bu noktaya gelene kadar yakın zamanda yaşadıklarımızı bir gözden geçirelim ve başlıktaki soruyu bir kez daha kendi kendimize soralım: Bu oyunu kim bozar?
Önce Tekelden başlayalım. İki ayı aşkın zaman başkentin göbeğinde süren hak arayışının perde gerisinde; yine bir Dolmabahçe mutabakatı çıktı! Türk İş yönetimi kongre öncesi, tabanın tepkisinden kaçınmak için Başbakan ile görüşüp; 4-Cyi erteletti. Ne adına? Türk İş yönetimindeki koltuklar adına… Peki böylesi sendikacılarla hangi oyun bozulur? Bunlarla olsa olsa oyun kurulur!
Yıllarca ortalıklarda solcu diye geçinip AKPnin yedeğine düşen siyasetçilere ne demeli? Ne demeli türbanlıları koltuk değneği yapıp basın toplantısı düzenleyenlerine? Bu solcu yedeklerden birini kürsüden bir gün olsun Türkiye adına seslenip artan yoksulluğa, sömürüye haykıranını gördünüz mü? Yoksulluğun doğusu batısı olmaz deyip; kevgire dönüştürülen sosyal güvenliğe, hastane kapılarının birer birer yoksulun yüzüne kapanmasına, eğitim sistemindeki çarpıklığa, üniversitelerde kalitesizliğin baş tacı edilmesine, genç işsizler ordusunun çığ gibi büyümesine, kapanan işyerlerine, artan cinnete karşı bu beylerin sesini duydunuz mu? Yanıtınız hayır ise; AKPnin yedeğinden çıkamayan bu solcu siyasetçilerden oyunu bozmasını bekleyebilir misiniz? Bunlarla da olsa olsa oyun kurulur değil mi?
TSMFye bağlı TVlerde program yapmak için adeta kuyruğa giren, aldıkları parayı açıklayamayan, yeni medyada boy göstermek için çırpınan, kanal kanal gezip engin fikirleri ile kamuoyunu aydınlatmayı misyon edinen, darbeciyi değil darbe heveslilerine karşı savaş açmayı demokratlık gören, AKP ile darbeciler arasında saf tutmayı topluma dayatanlar; adına ister liboş deyin, demokrat muhafazakar deyin, ister her dönemin adamları deyin… Peki bu kesim oyun bozar mı? Bugüne kadar aydın olmanın hiç bir yükümlülüğünü yerine getirmemiş, bencil, güce tapan, bedel ödememiş; hayatını gelen ağam giden paşam üzerine kurmuş bunlar; olsa olsa; kendi oyunlarını kurar.
Ülkeyi NATOya mahkum ederek, askerini ileri karakol unsuru haline getirenler mi oyunu bozacak? Yaptıkları her darbede kimi ezdiklerini unutmadan okuyalım bunların marifetlerini! Şimdi ülkeye bela olanları nasıl semirttiklerini de unutmayalım. Oyunun en büyük parçası zaten bunlar değil mi? Boğazına kadar emperyalizmin çamuruna batanlar mı oyunu bozacak?
Geçtik….
Biraz daha geniş tutalım çerçeveyi; artan yoksulluk ve sömürü karşısında tuttuğunu sömürmeye kalkandan, çarıklı kurnazlığından vazgeçmeyenden, bir çuval kömüre geleceğini ipotek altına aldığını bilmeyenden, sadaka ekonomisinin faturasını yine kendisinin ödediğini göremeyenden, ne zaman düzeni bozulunca ama ben de sizdenim yalakalığı ile durumu kurtarmaya çalışandan; sistemin hırsız yaratmasına ses çıkarmadan sorfadan düşecek kırıntılara gözünü dikenden, iktidardan iş almak için kartvizitinin rengini parti rengine dönüştürenden, liyakata rağmen üç kuruşluk terfi için sendikasından vazgeçenden, cemaatçilerle kolkola görünmeyi yeni işbitiricilik olarak kabul edenden…
Her yerde var değil mi bunlardan? Sayıları ne denli çok olursa olsun. Her türlü korkuyu, baskıyı yaşatsalar da; biliyor musun oyunu kim bozacak?
SEN…
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.