Deniz Baykal’ın partisi denize kıyısı olan kentlerinde başarılı oldu.
Nitekim, Deniz Bey geçmiş seçimlerde de yüzünü güldüren İzmirliler’e bu kez teşekkür etmekte geç kalmadı.
29 Mart seçimlerindeki tablo, bana 1989’daki yerel seçim sonuçlarını anımsattı.
***
O zaman SHP listelerinde seçimlere giren sosyal demokratlar, ANAP hegemonyasına son vermiş ve Ankara, İstanbul, İzmir başta olmak üzere pek çok büyük kentte başkanlığı ele geçirmişti.
Ancak kimi belediyelerde (Örneğin; İSKİ ve ASKİ’deki yolsuzluklar) yaşanan yolsuzluk ve usülsüzlükler nedeniyle 1994’teki yerel seçimlerde sosyal demokratlar, kelimenin tam anlamıyla bozguna uğramıştı.
Gerçi, bu bozgunun tek nedeni sadece bazı belediyelerde yaşanan usulsüzlükler değildi…
1994’de sosyal demokratlar, üç ayrı parti altında (SHP, CHP ve DSP) seçime girmiş, İstanbul, İzmir ve Ankara gibi pek çok kentte koltuklar kıl payı kaybedilmişti.
Nitekim, bugün eğer Recep Tayyip Erdoğan, başbakan olduysa bunun baş mimarı, 1994’de CHP’nin başında olan Deniz Baykal’dan başkası değildir.
Eğer Baykal, 1994’te İstanbul’da SHP’nin adayı olan Zülfü Livaneli’nin karşısına, Ertuğrul Günay’ı CHP adayı olarak çıkarmamış olsaydı, Tayyip Erdoğan o zaman yüzde 25 ile Refah Partisi’nden belediye başkanı seçilemeyecekti ve belki de bugün “esamesi” bile okunmayacaktı…
Neyse…
O günler geçti…
“Geçmişe mazi, yenmişe kuzu” derler!
***
Gelelim bugüne ve yarınlara…
Bugün başta aralarında İzmir’in Büyükşehir ve 28 ilçesi başta olmak üzere Ege’deki CHP’li 164 belediye başkanının, önümüzdeki beş yılda çok iyi performans göstermesi gerekiyor.
CHP’li başkaların göstereceği performans, üyesi oldukları partinin merkezi yönetimde iktidara gelmesinin önünü açacaktır.
Çünkü…
Merkezi iktidara giden yol, genel politikaların yanı sıra yerel yönetimlerde gösterilen başarıdan geçer…
Tıpkı Tayyip Erdoğan’ın izlediği yol gibi…
Bunun için özellikle 1989 sonrasında SHP’li bazı belediye başkanların yaptığı hataların tekrarlamaması gerekiyor.
Bu nedenle başkanlar,siyasi davranmamal ve “İşimiz parti, gücümüz parti” ya da “İşimiz koltuk, gücümüz koltuk” demeden hizmet etmeli…
Aksi takdirde, beş yıl sonra hem mevcut belediye başkanlıkları kaybedilir, hem de CHP’liler, geçtiğimiz seçim kampanyasında Erdoğan’ın söylediği gibi değil 2011’de, 3011’de bile iktidarı rüyalarında görür.
Benden söylemesi…
***
AKP’nin yeni sloganı:İşimiz Aziz, gücümüz Aziz
AKP İzmir İl Başkanı Aydın Şengül, kendilerinin “İşimiz hizmet, gücümüz hizmet”, Aziz Kocaoğlu’nun “İşimiz İzmir, gücümüz İzmir” sloganından esinlenerek “Bundan sonra “işimiz Aziz, gücümüz Aziz” olacak” diyor.
Ben de buradan sevgili Şengül’e şöyle diyorum:
“İşiniz laf, gücünüz laf.”
***
Bu arada AKP’nin İzmir’deki bozgununun faturası sevgili Aydın Şengül’e çıkarılmak isteniyor.
Şengül,
suçlanıyor…
Eğer bir fatura çıkarılacaksa,bunu sadece Şengül’e değil; AKP’nin İzmir’deki adaylarının belirlenmesinde rol oynayanlara…
İl genel ve belediye meclis üyelerinin yüzde 70’ini tırpanlayanlara…
Seçim döneminde İzmir’de çalışmayan bakanlara…
Çalıştıkları halde, İzmirliyi tehdit eden, icraat adı altında kasap, market, fırın gibi işyeri açan “Gönül” adamı “Aydın” bakanlara da fatura çıkarmak gerekmez mi?
İzmir’deki hezimet nedeniyle Şengül’ün görevden alınabileceği konuşuluyor.
Bence görevden alınması, yada istifa etmesi gereken en son isim Şengül’dür.
Asıl, istifa etmesi ya da görevden alınması gerekenlerin başında İzmir’deki belediye başkan ve meclis üyesi adaylarını dizayn eden isimlerdir.
Onların kim olduğunu ise herkes çok iyi biliyor.
***
Kapıları sökmek yetmez
EGE’DE kimi belediye başkanları, (Balıkesir, Edremit ve Kepez) makamlarına oturur oturmaz, ilk iş olarak makam odalarının kapılarını söktüler.
Bunu “Şeffaflık adına” yaptıklarını söylediler.
Peki…
Kapı sökmek yeter mi?
Şeffaflık, katılımcılık sadece kapı sökmekle sağlanabilir mi?
Siz eğer, ihaleleri yine kapalı kapılar ardında yaparsanız…
Eş, dost, yakın akraba veya partiliye iş ihale verirseniz…
Rantiye, şantiye vaziyetlerine çanak tutarsanız…
Kapı sökmüşsünüz, sökmemişsiniz hiç önemi yok.
Önemli olan, kafalardaki kilitleri kırmak.
Halkın talepleri doğrultusunda, kaliteli hizmet üretmek.
Katılımı sağlayıp, daha yaşanılır kentler yaratmak.
Bunları yaptığınız anda başarılısınız demektir.
***
“İzmir teslim olmaz” dedik, olmadı
İZMİR, ulusal kurtuluş savaşının başladığı ve sona erdiği kenttir.
Düşmana ilk kurşunu sıkan Hasan Tahsin bu kentten çıktı.
Ulu Önder Mustafa Kemal’in anası İzmir’de yatıyor.
Bu kent, kendisini düşman görenlere hiçbir zaman biat etmedi ve teslim olmadı…
İzmir; milletin efendisi köylüye “ananı da al git”, şehitlere “kelle”, kriz nedeniyle işyerini kapatmak zorunda kalan işadamına “beceriksiz”, kredi kartı borcu olanlara “dürüst değil” diyen anlayışa asla teslim olmaz dedik.
Teslim olmadı…
İzmir; halkı soyan, hırsızlık için el feneri yerine başka fenerler kullanan, yolsuzluklarla halkı daha da yoksullaştıran, adeta sadakaya muhtaç hale getirenlere asla teslim olmaz dedik, olmadı da..
İzmir; akıllı, çağdaş, demokrat, devrimci, ilerici, onurlu ve yurtsever insanların kentidir.
İzmir; kendini teslim almak isteyenleri “ya denize döker, ya da sandığa gömer” dedik…
Gömdü…
İsteyen, “merhumun ruhuna fatiha” okuyabilir…
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.