İzmir teslim alınabilir mi?

Başbakan R.Tayyip Erdoğan’ın “İzmir’i istiyorum” ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın “İzmir’i teslim almalıyız” şeklindeki talimatlarını yerine getirmek için herkes üzerine düşeni yapıyor.

AKP, seçim için dev bütçe ayırdığı İzmir’de belediyelere yönelik bir dizi operasyonun gerçekleştirileceğini bilmek için kahin olmaya gerek yok sanırım…
Nitekim bu sütunlarda 10 Eylül 2007’de şöyle yazmışım:

“Yüzde 47 oy oranı ile 341 milletvekili çıkaran ve “kardeşini” Cumhurbaşkanı yapan Başbakan R. Tayyip Erdoğan’ın, geçen hafta Ankara’da il başkanlarını topladı ve “yerel seçimlere hazır olun” talimatı verdi.
Erdoğan’ın özellikle başta İzmir olmak üzere, Çankaya, Diyarbakır ve Tunceli gibi simge kentlerde belediye başkanlıklarını almayı kafasına koyduğunu herkes biliyor.
Bu nedenle önümüzdeki günlerde İzmir’da özellikle yerel yönetimlere yönelik bir dizi operasyon olursa hiç kimse şaşırmasın.
Nitekim, şimdiden İzmir’deki bazı ilçe belediyelerinde geniş çaplı inceleme başladı bile…
Geçen üç buçuk yıllık çalışmaları didik didik eden müfettişler, CHP’li belediye başkanların açıklarını arıyor.”


Aradan bir buçuk yıl geçti ve bu süre içeresinde pek çok belediyenin hesapları didik didik edildi. İcraatları mercek altına alındı.

Kimi belediyelerde suç unsuruna rastlanmazken, kimi başkanlar için ise soruşturma açılmasına izin verildi.

Seçim sathına girildi.

Adaylar, yavaş yavaş netleşiyor.

Anlaşılan, bu seçim yarışı İzmir’de oldukça “heyecanlı ve kanlı’geçecek.
AKP, İzmir’i teslim almak için tankını, topunu, tüfeğini, kısacası her türlü silahını kullanacak.

CHP’liler ise kaleleri kaptırmamak, yeni mevziler kazanmak için mücadele edecek. (Tabii, kendi içlerindeki mücadeleden, kavgadan fırsat bulurlarsa!)

Ama…
Görünen o ki; çok yakında başka belediye başkanları hakkında da benzer soruşturmalar, incelemeler, gözaltılar olursa hiç sürpriz olmaz.

Çünkü…
Düğmeye basıldı bir kere…
Bu savaşta, zafere giden her yol mübah görülüyor.

Sonuç olarak;
ilkesizliğin ilke olduğu, halka hesap vermek yerine, lidere biat etmenin, dalkavukluğun ve yalakalığın prim yaptığı gönümüzde temiz siyaset yapmak biraz zor görünüyor.

***

Gözler Deniz Baykal’da…

Geçen hafta DSP lideri Zeki Sezer İzmir’deydi.
Kendine özgü tarzı ile belli bir sempati tabanı oluşturduğu kesin.
Sezer, İzmir ziyaretinde CHP lideri Baykal ve CHP’ye de anlamlı mesajlar verdi. “Biz fedakarlık ettik. Önerilerde bulunduk” diyen Sezer, “ittifak olmayacak” açıklaması dışında şunların da altını çizdi:
“Kimileri birçok yerde ‘Aman oyları bölmeyin’diye karşımıza çıkıyor. Bir, 22 Temmuz’da bölmedik. Sol, CHP listeleriyle Cumhuriyet tarihinin en düşük oyunu aldı. İki, buna rağmen önemli bir adım atarak, geçmişte gösterdiğimiz özveriyi tekrar ortaya koyarak ‘CHP’nin belediye başkanlarının olduğu illerde DSP, DSP’nin belediye başkanlarının olduğu illerde de CHP aday çıkartmasın’ diyerek öneride bulunmuştuk. Bu konuda hem biz, hem toplum rencide edilerek reddedildik. Şimdi birçok yerde, bizim aday olan arkadaşlarımıza ‘Aman oyları bölmeyin’ demek, bölücülüğün daniskasıdır. Siz aldığınız belediyelerde başarılı oldunuz da, iyi işler yaptınız da millet sizden çok mu memnun? Çok da başarılıysanız, gidersiniz, boyunuzun ölçüsünü alırsınız, alacaksınız da…”

***

Kulislerde farklı söylentiler de dolaşıyor.
Bir dönemler Piriştina ve ekibi ile birlikte İzmir’de büyük bir rüzgar yaratan ve kalıcı iz bırakan bir çok projeye de katkı koyan DSP, İzmirlilerle bu “hoş, nostaljik ve paylaşmacı havayı” yeniden yakalama isteminde.
Tabi bunun için de ilk şart; iyi bir aday.
Sezer’in kafasında böyle bir aday arayışı var.
İzmir’i kucaklayan, sevilen, sayılan, dinamik…
AKP’nin İzmir için planları ortada.
Sol cenahtan transferler, Alevi açılımı, Şeş TV, son olarak Nazım’a vatandaşlık hakkı.
Bunlar “laf de ğil iş” üretildiğinin kanıtı olarak da yorumlanıyor.
Başka yerleri bilemem, ama İzmir’in sosyolojik tabanında ilgi uyandırdığı ortada.
Hal böyle olunca CHP lideri Baykal’ın da İzmir seçimleri için “ciddi bir açılım” yapması gerekliliği ortada.
Büyükşehirde mi olur, ilçelerde mi olur, bazı önemli katılımlarla mı sağlanır, bilmek zor, ama özellikle sosyal demokrat, demokrat tabana mesaj vermesi gerekliliği var.
Bir yanda parti içindeki kargaşa, bir yanda küskünlükler…
Buna bir de DSP kopuşu eklenirse, İzmir’de sıkıntı olabilir.
Bunun için de CHP içinden Deniz Baykal’a notlar gidiyor:
“DSP faktörünü küçümsemeyelim. Onları kazanalım”.
Bu yüzden gözler Deniz Baykal da…
İzmirli’nin gözü de O’nda…

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın