22 Temmuz 2007’de yapılan genel seçimlere katılmayan partinin yöneticileri, başta İzmir olmak üzere yurdun çeşitli yerlerinde kiraları ödeyemedi, çalışanların maaşlarını veremedi. Hatta parti yöneticileri, genel merkez arazisini kat karşılığı satışa çıkardı.
Serpil Öztaş da partinin içine düştüğü durumu bildiği için 5 ay maaş almadan çalıştı.
Partinin İzmir il başkanları sık sık değiştiği için doğru dürüst muhatap bulamadı.
Muhatap olarak karşısına çıkan tek yönetici ise partinin MYK Üyesi ve eski İl Başkanı Yunus Yunusoğlu oldu.
O da “Senin maaşını il başkanı verecek” diyerek topu dönemin il başkanları İhsan Bilgiç ve daha sonra yerine gelen Kasım Gündüz‘e attı. Ancak her iki il başkanı da parti emekçisi Serpil Hanım’ın maaşını vermedi.
Onlar da topu genel merkeze attı.
Bunun üzerine Serpil Hanım, yıllardır çalıştığı partiden ayrılmak zorunda kaldı.
Beş aylık maaşını alamayan Serpil Hanım, 21 yıllık kıdem tazminatının ödenmesi için dava açtı.
İş Mahkemesi, yaklaşık 44 bin YTL kıdem tazminatı ödenmesine karar verdi.
Mahkeme kararı vermesine verdi ama…
Parayı ödeyen kim?
Çünkü…
Genel merkez yetkilileri topu İzmir’deki yöneticilere, İzmir’dekiler ise 44 milyarlık alacağa karşılık 5 milyarı peşin 10 ay şahıs senedi yaparak 27.5 milyar lira vererek anlaşmak istiyor.
Nitekim il başkanı Süleyman Şamlı, “Bu sorunu ben kucağımda buldum. Daha önceki il başkanlarının döneminde yaşanan bir olay. Serpil Hanım haklı olarak hakkını istiyor. Ama, partimizin durumu da ortada. Para yok. Kiraları, mevcut masrafları zor karşılıyoruz. Avukat anlayışlı davranıyor, ancak Serpil Hanım’ın eşi kabul etmiyor” diyor.
Bu arada sağdan solda aldığı borçlarla, geçimini güçlükle sağlamaya çalışan Serpil Hanım, partiyi kamuoyunda küçük düşürmemek, zor durumda bırakmamak için bu konuyu fazla dillendirmek istemedi.
Bu olayı duyunca Serpil Hanım’ı arayıp “Haber yapalım” dedim, kabul etmedi.
“Yıllardır evim bilip çalıştığım partimi zor durumda bırakmak istemiyorum” dedi ve ekledi:
“Ama gururum çok kırıldı. Bir tek yönetici arayıp ne durumdasın, aç mısın, susuz musun? demedi. Çok zor durumdayım. Kimseden sadaka veya yardım yapmasını istemiyorum. 21 yıllık emeğimin karşılığını istiyorum.”
Koskoca partinin bu duruma düşmesi çok acı…
Üstelik Türkiye’yi yönetmeye talip olan, halka refah, iş ve aş vaad eden bir parti, kendi çatısı altında yıllardır emek veren bir çalışanının hakkını gaspediyorsa yarın seçim zamanı bu partinin yöneticilerine kim inanır?
Serpil Hanım, tazminatını icra ve haciz marifetiyle de alabilir.
Umarım parti yöneticileri, rahmetli Özal’ın kemikleri sızlatmamak için haciz safhasına gelmeden Serpil Hanım’ın parasını öder.
Yoksa…
Seçim zamanı vatandaşın, “Siz önce yanınızda çalıştırdığınız personelin hakkını verin, sonra bizim hakkımızı savunun” şeklindeki sözleri ile muhatap olmaktan kurtulamaz.
Benden söylemesi.
***
Suya sabuna dokunan bir yazı!
TÜRKİYE’NİN gündemini AKP’nin kapatılma davası ile Ergenekon davası meşgul ediyor.
Ama…
Halkın gerçek gündemi başka…
Halk geçim derdinde, iş ve aş peşinde…
Ayın sonunu getirmek için türlü cambazlıklar yapan, ‘Ali’nin külahını Veli’ye, Veli’ninkini Ali’ye giydirmeye çalışan’ dar gelirli yurdum insanının canı burnunda…
Elektriğe, akaryakıta yapılan zamlar halkı isyan ettirdi.
Üstüne üstlük bu kavurucu sıcaklarda ‘kirli su üzerinden yapılan siyaset’ vatandaşı bezdirdi.
Bir yanda hükümet yetkililerinin sözde ‘halk sağlığı’ adına yaptığı açıklamalar ve bütün topların İzmir tarafına bakan kaleye atılması…
Acemi kaleci ve devşirme oyuncular yüzünden takımın sürekli gol yemesi…
Ardından da tıpkı ‘Seyircimiz maçlara gelmiyor’ diyen kulüp yöneticileri gibi birilerinin “İl başkanı ve milletvekilleri sahip çıkmıyor, destek vermiyor” demesi…Sonra da bakanları şeffaf davranmamakla suçlaması…
Ama… Siz zamanında halktan gerçekleri gizlemeseydiniz ve rakip partilerin il başkanlarından önce kendi il başkanınız ile milletvekilinize bilgi verseydiniz böyle yalnız kalmazdınız.
Yine ‘kılavuz ve karga’ diyeceğim ama… Demiyorum… Çünkü, ben yazmaktan, siz de okumaktan bıktınız artık.
Aslında, suya sabuna dokunmayan bir yazı yazacaktım…
Ama… Suya, sabuna dokunmadan da temiz kalınmıyor ki…
***
BİRAZ TEBESSÜM
***
Ciddi(!) su tasarrufu önerileri…
BÜYÜKŞEHİR Belediyesi, kentte su tasarrufu için kampanya başlattı. Açıklanan rakamlara bakılırsa, belediyeler, kamu kurumları ve vatandaşlar bu kampanyaya destek veriyor.
Örneğin; şebeke suyu ile çim sulayan belediye, bu israftan kurtulabilmek için yeni peyzaj modelleri geliştiriyor. Belediyenin bilboardlarla halkı tasarrufa çağırdığı kampanyaya küçük bir katkıda biz yapmak istedik.
1- Başta Büyükşehir Belediyesi olmak üzere ev ve işyerindeki klimalardan damlayan sular depolanarak kullanılsın.
2- Rakılar susuz içilsin.
3- Diş fırçalarken ve tıraş olurken gazoz kullanılsın.
4- Belediyeler, toplu çamaşır yıkama yerlerinin sayısını artırsın.
5- Fazla tabak, bulaşık olmasın diye yemekler, köylerdeki gibi bir tencereden yensin. Tek kaptan yemek yemeyi sağlıklı bulmayanlar, piknik tabakları kullansın ve çöpe atsın.
6- Her semte dev havuzlar yapılsın, duş almak isteyenler buralara koşsun.
7- Boy abdesti yerine, teyemmüm abdesti alınsın.
8- Sulu espriler yapılmasın!
Not:
Diğer tasarruf önerileri ne kadar ciddiye ve dikkate alınıyor bilmiyorum ama, bizim bu önerilerimizin dikkate alınacağını hiç sanmıyorum! Şayet sizin ciddi tasarruf önerileriniz varsa bize yazın.
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.