Bu bilinç, son yıllarda giderek unutulmaya, unutturulmaya başlandı.
Çünkü…
Yeni dünya düzeni, üçüncü dünya ve gelişmekte olan ülkeleri ithal ürün bombardımanına tuttu.
”Yeterki sen üretme, benim malımı satın al” anlayışı içinde adeta yerli sanayinin köküne kibrit suyu ekildi.
Nitekim, ülkemizde bugün, 100 milyar dolarlık ihracata karşın, 160 milyar doları bulan ithalat yapılıyor.
En azından aradaki bu fark bile ülkemizde yerli üretimin hangi aşamada olduğunu gözler önüne seriyor.
Ülkemiz şu anda adeta ithal ürün cenneti haline geldi..
Pek çok ürünün etiketinde, ”Made in USA”, ”Made in Japon”, ”Made in Italy”, ”Made in Germany”, ”Made in France” ve çoğunlukla da ”Made in China” veya başka ülkelerin damgasını görüyoruz.
Ülkemizi topla tüfekle teslim alamayanlar, günümüzde mallarıyla adeta istila etti.
Bu nedenle Gazi Mustafa Kemal Atatürkün direktifi ile 1929 yılından itibaren kutlanan ve 12 Aralık 1934 tarihinde İsmet İnönünün nutkuyla kurumsallaşan ”Yerli Malı ve Tutum Haftası”nı artık iyice unutmaya başladık.
Ülkemizde merhum Turgut Özal ile başlayan neoliberal politikalar ve günümüzdeki siyasi iktidarın yandaşlarının Atatürk devrim ve ilkelerine yönelik karşı duruşu nedeniyle yerli malı kullanmaya yönelik yapılan etkinlik ve kampanyalar doğal olarak azaldı.
Oysa…
Benzer haftalar, ulusal sanayi kampanyaları, bizden çok daha gelişmiş zengin ülkelerde halen ve etkin olarak kutlanıyor.
Dünyanın ekonomide en güçlü ülkelerinin başında gelen Amerikada, ”Amerikan malı satın al” İngilterede ”İngiliz ürünü kalitelidir” gibi kampanyalar yapılıyor.
Acaba, dünyada ulusal sanayi hamlesine bu kadar yabancı kalmış ve ithal mal cenneti haline gelmiş başka kaç ülke var?
Bu nedenle küreselleşmenin; gözleri, bilinçleri, vicdanları kör eden büyüsünden kurtulup kendi öz benliğimize bir an önce dönmek zorundayız.
Ancak bu sayede milyarlarca dolar dövizimiz ülke sınırlarında kalır ve IMF, Dünya Bankası gibi kuruluşlara el avuç açmayız, kulu, kölesi olmayız.
Bu gidişle, ”Yerli Malı ve Tutum Haftası” yerine, ”İthal Malı ve Tüketim Haftası” adı altında kutlamalar yapılırsa hiç şaşırmayın.
Yerli malı ve Ali Beyin hayatı!
İŞTE hayatımızda yerli malı ne kadar kullanıyoruz?
Bana gelen bir elektronik posta bunu çok güzel özetliyor:
Ali Bey, sabah saat 07.00de Casio masa saatinin alarmıyla gözlerini açtı.
Puffy yorganını kaldırdı.
Hugo Boss pijamalarını çıkarıp Polaris terliklerini giydi.
WCye uğradıktan sonra banyoya geçti.
Clear şampuan ve Protex sabunuyla duşunu aldı.
Colgate ile dişlerini fırçaladı.
Rowenta ile saçlarını kuruttu.
Bils gömleğini ve Pierre Cardin takımını giydi.
Lipton çayını içti.
Sony televizyonda medya özetlerini ve flash haberleri izledi.
Rolex kol saatine baktı.
Aile fertlerine Çav deyip, Mercedes marka otomobiline bindi.
Blaupunkt radyosunu açarak, rock müziği buldu.
Ağzına bir polo şeker attı.
Sehrin göbeğindeki mega centerdaki ofisine varınca, Fujitsu-Siemens bilgisayarını çalıştırdı.
Microsoft Excele girdi.
Ofisboydan Nescafesini istedi. Saat 10.00a doğru açlığını yatıştırmak için grissini yedi.
Öğleyin Wimpys fast food kafeteryaya gitti.
Ayaküstü, coca cola ve hamburgeri mideye indirdi.
Malboro sigarasını yaktı. FOX TVnin karşısına geçti.
Akşam üzeri iş çıkışı Image Bara uğrayıp JBsini yudumladı, sonra köşedeki Shopping Centera uğradı.
Eşinin sipariş ettiği Persil Supra deterjan, Ace çamaşır suyu, Palmolive şampuan, Gala tuvalet kağıdı, Sprite gazoz ve Johnson kolonyayı alarak kasaya yanaştı.
Bonus kartıyla faturayı ödedi.
Hafta sonu eşi Ayşe ile galleriaya giden Ali Bey, showroomları dolaşıp Kinetix ayakkabı, Lee Cooper blue jean satın aldı.
Akşam evde bir gazetenin verdiği TV Guidea göz atan Ali Bey, kanallar arasında zapping yaparak, Top Secret, paparazzi gibi programlar izledi.
Aynı anda Outdoor dergisini karıştırdı.
Saat 22.00ye doğru Showda ”Türk ekonomisi ve yerli malı kullanımı” konulu tartışma başladı.
Uykusu gelen Ali Bey, televizyonu kapatıp yatak odasına geçerken, kendini mutlu hissetti.
”Ne mutlu Türküm diyene!” diye gerindi ve uyudu.
Hala da uyuyor.
Ne zaman uyanacağı belli değil… İyi uykular Ali Bey…
Hacı il başkanının İzmire bakışı
AKP İzmir İl Başkanı Aydın Şengül, hafta içinde arkadaşımız Banu Şene verdiği röportajda, üyesi olduğu meslek odasını suçluyor.
”Meslek odalarının görüşlerini alıyoruz, hepsine gidiyorsunuz… Hep eleştiri, hep eleştiri… Aslında odaların da fikir üretmesi, İzmirin geleceğine şekil vermesi lazım. Ancak aksine, bazıları birçok projenin önünü kesip, dava açıyor. İzmirin geleceğinin önünü kesiyor” diyen Şengülün üyesi olduğu Şehir Plancıları Odasına sadece kendi işleriyle ilgili projeleri onay için gönderdiğini, buna karşın kentin sorunlarına yönelik herhangi bir görüş alışverişinde bulunmadığını öğrendim.
Kendi meslek örgütünün bile kapısını çalmayan hacı Aydın Şengül, (Geçen hafta başı umreye gitti hacı oldu) odaların görüşünü alıyoruz derken kimi çevrelerin ”İstemezükçü” olarak gördüğü TMMOBa bağlı meslek odalarının görüşünü aldığını hiç sanmıyorum.
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.