AKP Genel Başkanı’nın son İzmir ziyaretiyle birlikte “başlatılan” medyadaki “ilginç” açılımlardan bir yenisini “başarmış” “sabık reis namzeti Aksoyzade Taha Efendi”! Aslında AKP Genel Başkanı’nın ziyaretiyle ilgili bir ayrıntı var ki onu da sanırım “sadece” Tuğrul Yemişçi beyefendi ile görüşmem lazım. Görüşme sonucunu da umarım “yazarım”!
2004 seçimlerinde AKP’ye karşı olan o “cepheleşme koalisyonunu” anlamadım doğrusu. Çünkü o dönemde ben de “yakinen” işin içindeydim ve bazı “kamu çabalarının” polis arabaları, hatta valilik kanalıyla hangi rolü oynadıklarına “gece yarıları” şahit olmuştum. Ha durum AKP’ye karşıtlık bağlamında, kusura bakmayın ama CHP ve AKP dışında seçenek olmasa, tabii ki ben CHP derim!
Gelelim Aziz Başkan’ın “liderlik” meselesine. Bir kere “liderlik” konusunda konuşacak “en son” insanlardan biridir Taha Bey. Hatta İzmir’de “lider” var mı ki diye de sorgulama yapmamız gerekiyor?
Aziz Kocaoğlu ne hata yapıyorsa, ne yazık ki “kafasından” yapıyor. Vakti gelince size “ondan başkan olur mu?” deyip, şimdilerde ekranlarda “şakşakçılığını” yaptığı muhteremlerin de deşifre edeceğim bir alanım olacak. Ne yazık ki Başkanın zaman zaman çelişkilere düşmesine neden olanda “konjonktürel ekran ve köşe dostları”. Akıllı adam Aksoy da bunu çok iyi görüyor ve “fırsatları” değerlendiriyor. Aksoy AKP’li değil de başka bir partinin adayı olsaydı bu “tuhaf” açıklamaları yayınlatacak gazete bulabilir miydi diye de sormuyorum! Aziz Bey’le benim ciddi ciddi “tartışmam” gerekiyor. Özellikle de şu günlerde!
Deprem konusunda ise Taha Bey, Konak Belediye Başkanını eleştireceğine, partisi hükümetinin İstanbul’un depremselliği için yaptıklarıyla, İzmir için “yaptıklarını” bir kıyaslasın önce. Tamam, Taha Bey “milletvekili” olmak istiyor partisinden. Hayırlı olsun adaylığı. Lakin bir de kendisinden “lider” nasıl olmalı sorusunun yanıtını alsak ya?
Bu “demeç” tarafımdan “mercek” altına alınmıştır. Bu “ilk” yazıdır ve “yazı eylemlerim” devam edecektir.
Aman Başkan, dikkat!
Ege-Koop’un Genel Kurul toplantısına gidemedim. Gidemezdim de. Ama sağ olsunlar basın bülteni yollamışlar. Oturdum okudum. Bir daha, bir daha okudum. Özellikle de “içini döken” Başkan Kocaoğlu’nun sözlerini. Bir de “katılımcıların” listesine baktım. Kendi kendime “acaba Başkan salondakilere mi hitap etti, salon dışındakilere mi?” diye sordum. Yüz yüze gelince soracağım ama, Başak Kocaoğlu’nun, baştan beri “birlikte yürüyelim, düşünelim” çağrılarına “adam gibi” yanıt vermeyen “kanaat önderi” namıyla maruf muhteremlerinin “iç yüzlerini görmesine sevindim. Galiba Başkan “sonunda” gerçeği anladı. Umarın bu “gerçeklerle” İzmirliyle arasına “set” çeken sözde “sevenlerinin de” maskelerini indiriri yakında.
Başkanın kafası çok karışık. Hem de çok! Ama Ege-Koop Genel Kurulu, onun hislerine adeta “tercüman” olmuş. “Birilerinin” kendini “beğenmediğini” söylüyor başkan. Tamam, da kim bunlar? Acaba Başkanın yüzüne karşı “şak şak” edip, arkasından “ne başkanı yaaa” diyenleri de kastediyor mu? Acaba çevresinden yavaş yavaş “çekilen” ve “ilk” günden beri kendisine “umut” bağlayan İzmirlilerin farkında mı?
Yazık ki başkan İzmir’i de, İzmir medyasını da “çözemedi”. Tayland gezisi tartışmalarından sonraki “değişimini” görmeyecek kadar “geri zekâlı” değilim. Benim “iş” bekleyen yakınım da yok ki? Çok şükür eşim de, kardeşim de iş güç sahibi. Babam ölü, anam yaşlı.
Ben neyi merak ediyorum biliyor musunuz? Üç yıl sonra Bornova’daki mağazasında Aziz Bey’i günde kaç “şakşakçı” ziyaret edecek? Ben mi? Vallahi bilmiyorum. Ama bir “hayırlı işler” demeye mutlaka giderim.
Ege-Koop Genel Kurulu’nda önemli mesajlar verilmiş aslında. Başkan Kocaoğlu “kanaat önderlerinden” yakınmış biraz. Eyvahlar olsun vallahi! Ya “benim” başıma gelen, onun da “başına” gelirse?
Aman Başkan, bu kent böyle işte! Umarım sen de “çok geç” anlamamışındır gerçekleri!
Bir acaip yazı
Siyasi partilerin “iç didişmelerini” konuşmayı, konu etmeyi doğru bulmam. Ancak bazen bu “didişmeler” beni bile çileden çıkarıyor. CHP’li İl Genel Meclisi Üyesi Yücel Özen’i severim. Hatta “İl Genel Meclisi’nin en yakışıklı üyesi” diye de takılırım. Bilgili, görgülü, duyarlı ve demokrat bir insandır. “Rahmetli TV programımda da” zaman zaman “kulaklarını çınlatırdım” Yücel Özen’in. Ama bana ve bazı meslektaşlara öyle bir yazı yolladı ki, görmezden gelemezdim. Yazı “CHP’de hiç kimse evindeki kendi koltuğu ile parti adına oturduğu makam koltuğunun yerlerini karıştırmamalıdır ” başlığıyla yazılmış Özen tarafından. Bu başlık beni ilgilendirmiyor. Ama Aziz Kocaoğlu’nu hedef aldığı, diğer satırlardan belli oluyor. doğrudan ve dolaylı “eleştiriler” var. Ama bir paragraf var ki “çözemedim. ” Başkan Kocaoğlu geçenlerde MHP’yi ziyaret etti. Çok da samimi karşılandı, ağırlandı. Yazmıştım, bu ziyaret İzmir’de “bazı” acayip yerlerde “büyük” rahatsızlık yaratacak diye. Ama İl Genel Meclisi’nde AKP’yle “yakın mesai” kurmayı “doğal” gören Yücel Özen, Belediye Başkanı’nın MHP’yi ziyaretini “garipsemiş”. Bakın ne diyor: “. . . . kendisine sahip çıktığını zannedip Sn. Kocaoğlu’nun MHP İl örgütünü ziyaretinin garipliğini partimizin kurulları değerlendirecek ve kendi içinde çözecektir. ”
Anladığım kadarıyla Yücel Özen, mesela havaalanında Devlet Bahçeli’yle karşılaşan Deniz Baykal’ın “selam vermesini” bile “garip” karşılayacak.
Vah Türkiye’m vah!
Malay İzmir’e “vali” olamaz!
Vali Köksal’ın İzmir’den gideceği konuşuluyor. Ve yine her zamanki gibi “ağlamalar” sızlamalar başladı. Özellikle Fatih Dalan ve “beraberindeki” arkadaşlarının yine Valiliğe gidip “hüngürdemeleri” yaşanacak mı bilemem ama adı İzmir Valiliği’ne geçen Aydın Valisi Malay için özellikle milletvekillerinin “harekete” geçmesi gerekiyor. Özellikle geçtiğimiz yıl İzmir ile Aydın arasında yaşanan “incir” tartışmasında, Aydın Valisi sıfatını, İzmir’e karşı fanatikçe kullanan Malay’ın neler dediğini unutmamak gerekir. 15 Mart 2006 tarihli Yeni Asır’da yayınlanan “Vali Malay, Türk Patent Enstitüsü’nün verdiği rapora tepki göstererek, “Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nin verdiği rapor düzmecedir” dedi” haberiyle yine aynı gazetenin 28 Mart 2006 tarihli sayısındaki “İzmir Ticaret Borsası Başkanı Yemişçi, Aydınlılar Derneği hakkında dava açarken, Vali ve Belediye Başkanı’nı İçişleri Bakanlığı’na şikâyet edecek” haberlerini hatırlatıyorum. Aydın valisi iken, İzmir’le ilgili bir tartışmada, iki kenti “uzlaştıracağına”, tartışmayı alevlendiren Malay’ın, üstelik bir İzmir üniversitesinin bilimsel raporuna “düzmece” demesini, konunun İzmir tarafından yargıya götürülmesinin de “göz önünde” tutulması gerekir. Kusura bakmayın ama ben Valilik makamının “kavgalarda uzlaştırıcı” olmasını doğru buluyorum.
Kurtlar Vadisi’ni istiyorum!
Bu işin altında bir iş var. Kanal D’de yayınlanan “Sağır Oda” ile ilgili kimsenin şikâyeti yok ama Show TV’de yayınlanan “Kurtlar Vadisi’ne” tepki yağıyormuş. Peh, ufak atsınlar da tavuklara verelim. Bu bir “tezgâh” ama çözemedim. Kansa Kanal D’de de var. Üstelik “sağır Oda” derin ötesi “derinlikte”. Hep RTÜK o işaretleri neden “icat etti”? Konu şiddetse (+13) koyarsınız, yayın saatini de 23. 30 dersiniz, isteyen seyreder, istemeyen seyretmez. Ancak Kurtlar Vadisi bazı “efendilerin” iğrenç “diyalog” amaçlarına ters değil mi?
Zahit Akman derhal istifa etmeli, derhal. Yüreğinde biraz “ülke sevgisi” varsa o koltuğu bırakmalı. Zira “samimiyetsizliği” çok açık! Sabahın köründe, onun bunun yatak hayatını “irdeleyen”, el âlemin mahremiyetini pazara çıkaran sözde “sosyal içerikli” ucuz programlara “tık” yok, ama nedense “hafızayı” canlandırıcı yayınlara, “malum medyanın malum patronaj çıkarlarıyla” müdahale derhal var! Olacak şey değil! Ben dizimi istiyorum. O diziyi seyredip aklından adam öldürme geçen de varsa, bunu da Milli Eğitime havale ediyorum!
Çok ayıp ama!
Geçtiğiz 17 Şubat, Cumhuriyet tarihimizin en anlamlı günlerinden biriydi. Ama ne yazık ki ne medyada ne de “kanaat önderlerinin” kanaatlerinde hissedilir derecede “hatırlanmadı. ” 1923 şartlarının esnafı, işçisi, tüccarı “İktisat Kongresi’nde” coşmuştu lakin, 2007 şartlarında “konjonktür” EXPO olduğundan “hafif surette” boş geçildi! Yine Sancar Maruflu hatırlattı Cumhuriyet’in “iktisat haykırışını”. Bir de Kemeraltı Esnaf Derneği ile birlikte Özel İzmir Fatih Koleji. Ben de bunu yazdım. Çünkü hem dernek başkanı Mehmet Gülaylar hem de fatih Koleji’nin sahibi Necdet Doğanata çok sevdiğim ve saydığım insanlar. Çünkü kolejin öğrencileri, Kemeraltı’nda “iktisat kongresi” coşkusunu yaşattılar İzmirliye. Vatandaş da öylesine benimsedi ki. Vay efemdim nasıl yazarım? “Pat” diye bir acayip-posta aldım. Ardından bir tane daha. Bir tane daha ardından. Tam üç aynı mesaj. Buraya yazmayacağım. Ancak şunu söyleyim ki, gelen mesaj hiç hoş değil. İktisat Kongresi anısına hatırlatmada bulunan bir okulu ancak alkışlarım. Zira “o gün” pek çok özel okul ve kurum sadece “oturdu”. Ha bir de şu var. Benim inançlarımı ve Bağımsız Cumhuriyet’e özellikle de “ebedi şefim” Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e sadakatimi sorgulayacak adam henüz dünyaya gelmedi. Cüret edenin “alnını karışlamak da” görevimdir!
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.