Umarım Susam Başkan “başarır”!

Aylardır yazıyorum, söylüyorum, savunuyorum. Tüm iyi niyetlerine, devlete sadakatlerine, tertemiz yüreklerine karşın Türkiye esnafı, hipermarketler konusunda, gözlerinin içine bakıla bakıla aldatıldı. İnandığımı söylerim ve yazarım. Arşive baktım da, YENİGÜN’de yazmaya başladığımdan beri “esnaf ve hipermarketler” konusundaki yazılarımın sayısı öyle bir veya iki değil. Örneğin 15 Haziran’da, Dışişleri Bakanı Gül’ün İzmir ziyareti sırasında, otelin birinde yapılan yemeği yazmışım. Özellikle de İzmir esnaf lideri Susam’ın, bu ecnebi ve ecnebi işbirlikçisi hipermarketlerle ilgili, bakanın yüzüne karşı büyük cesaretle söylediği tespitleri yansıtmışım. Aynı şekilde Bakkallar Odası kongresinde de Susam’ın konuşmasını yazmışım. 19 Nisan’da ise ANAVATAN PARTİSİ Genel Başkanı Mumcu’nun, Bornova 5. Sanayi Sitesi’ndeki “tespitine” dikkat çekmişim. 23 Mayıs’ta ise Sanayi Bakanı Coşkun’un, hem de Susam’ın “yüzüne” bakarak yaptığı “talihsiz itirafı” köşeme taşımıştım.
Buna dikkat edin Sanayi Bakan’ının “itirafları” örneğin Fransa’da olsaydı, esnaf sokağa dökülürdü. Hükümete “anayasayı nasıl çiğnersiniz, bizi nasıl korumazsınız, bizi nasıl aldatırsınız” diye eylem yapardı.
Yalan mı Allahaşkına, yapmaz mıydı? Unutanlar için hatırlatayım şimdi Bakan efendinin sözlerini: “Beklentilerinizi yerine getirememenin üzüntüsünü çekiyorum. Geçen yıl yasayı bazı güç odakları yüzünden geri çekmek zorunda kaldık.”
Son bir yıldır, Türkiye’yi “dingonun ahırına” çeviren kural, ahlak tanımaz “vahşi” zihniyet, kaç esnafın, bakkalın ocağına kibrit suyu döktü bilemiyorum. Bu konuda “araştırma” yapıldı mı onu da bilmiyorum. Ama şu sokak aralarına bile “dalan” ecnebi “ekspreslerin” neler ettiğini “yaşıyorum”. Esnafın ekmeğine malolan, yoksul yurttaşları bile bilinçsiz tüketim canavarları haline getiren bu zihniyetin, uygarlıkla alakası olamaz. Olsa olsa bir milletin “genlerini bozuyor” diyebiliriz.
Şimdilerde AKP milletvekili Katmerci’nin “davetini” kabul eden esnaf lideri Susam’ın, TBMM’ye gidip, “sayın” vekillere “hipermarket yasasının gereğini” anlatacağını öğreniyoruz. Susam yürekten diliyorum ki “başarılı” olsun. Peki, TBMM koridorlarında neredeyse çadır kurup, yasa çıkmasın diye uğraşan bunu da başaran “hipermarket lobisine” karşı, tüme idealizmine rağmen Susam Başkan ne yapabilir ki?
O yasa “özellikle” çıkarılmadı ki, yasa çıkarılıncaya kadar mahalle aralarındaki bakkal amca bile “ekspres” yoldan katledilsin! Yalan mı? Fransa’da bu kadar “özgür mü” mesela o “Fransız” hipermarket? Fransa’da “mahalle aralarında” dükkân açabiliyor mu ki, İzmir’de “açılışlara” hazırlansın?
Ya o “İngiliz” hipermarket? İngiltere’de olsa bu kadar “oynayabilir mi” esnafın kaderiyle?
Susam konuşmadan önce, sayın vekillerin “af dilemesi” gerekir Susam’dan ve tüm esnaftan. “Biz yanış ettik, lobinin gazına geldik, esnafımızı yok saydık, yasayı çıkarmadık” demesi lazım.
Ben “dün” de esnaf diyorum, bugün de! Bir “yazımda” marketi, diğerinde “bakkalı” “savunanlardan da” değilim. Esnaf “biterse” biz de biteriz düşüncemi hala savunuyorum. Bazı “abilerle” arama sokulan “kara kedilere” ve “iğrenç iftiralara” rağmen, “karşılıksız” seviyorum esnafı. Ama bu “Ankara ziyaretinden” umudum yok. Bunu da “itinayla oyalanır” usulü olduğunu düşünüyorum. Umarım yanılırım!

Türkan Abla’dan Susam Başkan’a mesaj var!

Önceki gün bu köşede AKP milletvekili Katmerci’nin, esnaf lideri Susam’ı TBMM’ye davet ettiğini yazmış ve bu olayın sadece “oyalama” olduğuna inandığımı belirtmiştim. Her ne kadar Başkan Susam’la “artık” sık görüşemiyorsam da, pazar günü EGE TV’de Esnaf programında bir bakkal yurttaşın söyledikleri “umarım esnaf başkanları izliyordur” dememe neden oldu. Bakkal Amcamız “hipermarketlerin mahalle aralarına girmesi yüzünden dükkânımda mal kalmadı ama 14 milyar borcum var” demesini, esnafın içinden gelip başkan olanların daha iyi anladığına inanıyorum. Orman yangınlarında sadece yurttaşı, hipermarketler konusunda da sadece “esnafın yöntemlerini” eleştirenlerin, yarınlarda hangi yüzle ortalıklarda dolaşacağını da merak ediyorum.
Neyse, yazıdan bir gün sonra CHP İzmir Milletvekili Türkan Miçoğulları aradı. Lütfetmiş yazımı okumuş. Susam’ın davet edilişini ve Susam’ın da daveti kabul edilişini çok garip karşıladığını söyledi Türkan Abla. TBMM’de divan kâtipliği işini başarıyla yerine getiren, meclis iç tüzüğünü de iyi bilen sevgili ablamız “yasaların nasıl çıktığını Susam da biliyordur ama ben yine de hatırlatayım Hasan Tahsin. Hipermarketler yasasının çıkmayışının nedeni Başbakan ve Bakandır. Başbakanın, ilgili bakanın el kaldırmadığı yasalara, vekilleri asla el kaldırmaz.” dedi. Susam’ın, bilgi vermeyi komisyon yerine bakan ve başbakana yapması gerektiğini de söyledi CHP’li vekil. Susam’ın hipermarketler konusundaki tüm düşüncelerine katıldığını da vurguladı Türkan Miçoğulları.
Tam tahmin ettiğim gibi yani. Bugüne kadar kılını kıpırdatmayan, yasayı sumen altına itip mazeretler üretip, esnafın önünde timsah gözyaşları dökenlerin, Meclis çatısı altında Susam’ın söylediklerini anlamalarının yolu tektir. O da Başbakan’ın “iknasıdır”. Susam Başbakan tarafından çağrılsaydı, ben de umutlu olurdum.

Cumhuriyet savcılarına ihbarımdır

Pazar günü bir İstanbul televizyonunda, şu oto yarışlarıyla ilgili olarak bir petrol firmasının reklâmı vardı. Yarış otolarının üzerinde şanlı bayrağımız ve fonda da, her dinleyişimizde ayağa fırladığımız, yüreğimizin hop hop ettiği, sıradan bir müzik eseri olmayan, anlamı kutsal İSTİKLAL MARŞI! Ben aylar önce ilgili petrol firmasına bir e-postayla “bu reklâmı durdurun” demiştim. Ancak dikkate alınmayacağımı, paranın ulusal değerlerin de üzerinde olduğunu biliyordum. Ancak dün sinirlerim gerildi. Güzü ne olursa olsun, kimsenin İstiklal Marşımıza “reklâm alt müziği” görevini yükleme hakkı yoktur. İstiklal Marşı’nı da kâr amaçlı reklâm müziği gibi görürsek yarınlarda Atatürk’ü de, şehitleri de reklâmlarda salça, diş macunu gibi mal reklâmlarında izleyebiliriz.
Şimdi gazeteci yurttaş sıfatımla Cumhuriyet Savcıları’na ihbarda bulunuyorum: O reklâmı durdurun, o şirket hakkında soruşturma açıp, şehitlerin o firma uğruna değil Türk Milleti’nin bekası uğruna şehit olduklarını hatırlatın. Zira bu ülkenin savcıları da, yanılmıyorsam, Türk Milleti adına “görev” yapıyorlar!

Nebil Bey ve fuarı
Nebil Özgentürk ile ilgili “düşüncelerimi” biliyorsunuz. Bu düşüncelerinde bir kelime bile “geri adım” atmaya niyetim yok. Resmi olmasa da, o malum belgeseldeki “yanlışların” düzeldiğini öğrendim. Ancak yeterli değil. Zira bazı İstanbul TV’lerinde oynayan bir aldatma görüntülerinin, yurttaşlarda oluşturduğu tahribat aynen duruyor. Öte yandan sanırım yayınlarımın etkisiyle İZFAŞ’ın şu Nostalji Geceleri etkinliğine Nebil Efendi’yi çağırmaktan vazgeçtiğini de öğrendim. Ancak bu da yeterli değil. Beklediğim ve “eylemlerime son vereceğim” hareket Nebil Özgentürk İzmir’de basın toplantısı yapacak, yarattığı aldatmanın faturasını İZFAŞ’a ödeyecek ve bana da “başkaları” aracılığı ile mesaj göndermekten vazgeçecek!
Bunlar oluncaya dek: NEBİL ÖZGENTÜRK’Ü İZMİR’DE GÖRMEK İS-TE-Mİ-YO-RUM!
Öte yandan, Doğan İşleyen ile aramda bir sorun falan olamaz. Hele hele “beklentim” olamaz. İzmir’de “beklentilerim” üzerine gazetecili yapmayacak kadar “geri zekâlı” olduğumu Doğan Bey de biliyor zaten. Hatta Doğan İşleyen’i İzmir TV’deki yayınıma da konuk edip bunu kanıtlayacağım. Ancak soru üzerine soru çıkıyor ortaya: Mesela “75. Yıl Kitabı” diye bir yayın mı olacak? Kim yazacak? Kaça yazacak? Nerede basılacak?
Ayrıca “Anne Bana Fuarı Anlat” kompozisyon yarışmasının jüri üyeleri kimler, kim belirledi, neye göre belirledi?
Yani anlayacağınız 75. Yıl Fuarı çok ama çok bilinmeyenli bir denkleme ve “görünen” iyi niyetlilerle “görünmeyen” kötü niyetliler arsındaki savaşa döndü galiba. Tabii benim derdim de “görünmeyen” ama “malum” tipler!

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın