Görmüyor musunuz bu bomba patlayacak!

Şöyle “insan” gibi konuşabileceğimiz bir konu olmaktan çıktı…

İçinde kan olan bu sorunu ciddi olarak ve derinlemesine ve tabii ki “insan” gibi konuşamayacağımız artık aşikâr lakin “insan da umut oldukça yaşar” düşüncesine dayanıyorum…

Hatırlar mısınız bu ülke de onlarca insan neden canından oldu geçmişte?

Görünüşüne göre “solcu” dediler, “sağcı” dediler “mürteci” dediler, “devlet düşmanı” dediler, “halk düşmanı” dediler ve öldürdüler…

Ölenler belki farklıydı ama bana göre “öldürenler” hep aynıydı…

Düşündüğü için, düşündüğünü savunduğu için kimler canından oldu…

Geçen yazılardan birinde yine demiştim “halkı sevmeyeceksin, hakkı seviyormuş gibi yapacaksın, yoksa ölürsün!”

Adına ister “Kürt” deyin “ister “terör” ama ciddi ve derinlemesine konuşamadıktan sonra neye yarar ne ad verildiği…

Bir CHP’li hanım vekil çıktı “düşüncesini” beyan etti “en özgür” ve de “dokunulmaz” kürsüden…

Söylemez olaydı…

Ama öyle bir noktadayız ki, her yandan “Türk” karşıtlığı zaman zaman da “demokrasi” kılığıyla çıkıyor karşımıza…

“Kürt” dediğiniz de “demokrat”, “Türk” dediğinizde faşist, ırkçı olabiliyorsunuz…

Ve bugün ne menfaat peşindedirler bilmiyorum ama, “Kürt Sorunu” diye ortalığı yıkanlar, yarın “Türk sorunu” oluşacağını görmüyorlar işte…

Neler demediler ki…

“Ayrımcılık” dendi, “ırkçılık” dendi, “ötekileştirme” dendi, “ikinci sınıf vatandaşlar” dendi…

Peki öyle mi gerçekten?

Beni, bir Türk gazeteciyi nasıl ikna edecekler ki?

Bu ülkede “ayrımcılık” varsa ki var, ama “Türk Kürt” değil ayrımcılığın muhtevası…

Zengin Fakir ayrımcılığı var mı? Var…

Yukarı mahalle, aşağı mahalle ayrımcılığı var mı? Var…

Anadolu’da kudretten beri “ayrımcılık” var…

Mesela İzmir’de “ayrımcılık” neredeyse “alışkanlık” halinde.

Ama bunları konuşamıyoruz, neden sizce?

Alsancak, Eşrefpaşa ayrımı yok mu?

Naldöken Alaçatı ayrımı yok mu?

Karaburun Çeşme ayrımı yok mu?

Kemeraltı AVM ayrımı yok mu?

Emir Sultan Sabetay Sevi ayrımı yok mu?

Çaka Bey Homeros ayrımı yok mu?

Levanten Damlacık ayrımı yok mu?

Nerede burada “ırk” ya da “etnik taraf”?

Kürtler “ikinci sınıf” yaklaşımı görüyor muş?

Öyle mi gerçekten?

ABD ile haşır neşir ola ola iyice gerçekleri karıştıranlar var ortalarda.

Hani “zenci beyaz” ayrımını “Türk Kürt” meselesine entegre edecekler utanmasalar…

Bakalım, hatırlayalım biraz tarihi diyenlere ezberci ve uzaktan kumandalı anlayışla karşı çıkanları nasıl ciddiye alacağız ki?

Ortalarda Kürt sorunu yok ama kanlı terör sorunu var işte.

Bir zamanlar Anadolu’da komşuyu komşuya kırdıran güçler bu süreçte aynı kanlı tezgâhı Türk ile Kürt arasında çeviriyor. Dün Ermeni yurttaşları silahlandırıp komşuları Müslümanları katlettirenler, bugün de terör örgütüyle aynı oyunu oynuyor.

Haydi, gel bunu konuşalım!

Yok, gelmez, gelemez…

Âleme “ırkçı” diye yafta vuranların kendi “ırkçılıkları” çıkar ortaya çünkü.

Her şeyi tartışalım… Araştıralım… Sorgulayalım…

Ama yalan ve nifakları “gerçek” diye “ezber bozma” diye yutturmaya kalkmayalım.

Neden bugün İzmir ile Van, İstanbul ile Diyarbakır, Ankara ile Mardin velhasıl batı ile doğu her türlü fırsat ve gelir eşitsizliği yaşıyor?

TBMM kurulduğundan beri hangi zaman Kürtler “mebus” olamadı?

Böyle ayrımcılık olur mu?

Sen her şeye kavuşacaksın, marabalığı sana yaşatanlara değil de sana “kardeşim” diyenlere “bedel ödeteceksin”!

Var mı böyle iş?

Bugün meclisten belediyelere, odalardan çarşılara her yerde Kürtler var.

Politikada, meclislerde, sanayide, ticarette hiçbir engel görmeden özgürce faaliyet gösteriyorlar. Kimse çıkıp da “sen kazanamazsın” demiyor, diyemez…

Örneğin İzmir!

Araştırın bakalım işadamlarının, müteahhitlerin soyunu sopunu…

Hangi Kürt işadamı, doğup büyüdüğü topraklara ne yatırım yapmış, araştıralım. Fabrika mı, okul mu, üniversite mi, cami mi?

Doğrudaki insanlık dışı feodal düzeni yaşatmaya devam edeceksin sonra da batıya gelip “demokrasi” falan diyeceksin…

Ben de salağım ya? Yutacağım…

Hangi Kürt aydın hangi TV’daki doğu muhtevalı diziye tepki gösterdi?

O dizlerdeki “ağaların” kendi halklarına yaptıkları zulüm, hangi Kürt vekilin “gündem sorusu” oldu?

Neden 1950’de başlayan kalkınma hamleleri ve çok partili demokrasi Kürt yurttaşlara yaramadı?

1950’lerden itibaren neden batılı siyasetçiler doğruda muhatap olarak kendilerine sadece “ağaları” aldı? Neden yıllarca Kürt yurttaşlara “yığın” muamelesi yapıldı?

İzmir’de faaliyet gösteren hemşeri derneklerinin “feodal” alışkanlıklarına ne demeli?

Onca saldırı ve şehit olayında ses çıkarmayan bazı hemşeri dernekleri şimdilerde “barış” kelamını ağızlarından düşürmüyor, neden acaba?

1980 darbesiyle atılan emperyalist küreselci kapitalist temel ne yazık ki 2013’de tuttu. Büyük güçlerin “İlluminati” mantığıyla kurduğu tezgah tıpkı Balkan Savaşları, Sevr Antlaşması, Cumhuriyet’in ilanı süreçlerinde olduğu gibi yine açıldı. Dün birbirlerini boğazlayan komşuların torunlarına yine birileri “birbirinizi boğazlayın” talimatı verdi.

Oysa insan gibi oturup tarihe bilgilenmek amacıyla baksak, kurulan kanlı tezgâhı göreceğiz.

Kapitalistleşen Türklerle de Kürtlerle de barış olmaz. Olsa olsa kendilerinin daha çok kazanma yolu açılır. Barış dediğiniz zaten olması gerekendir.

Anadolu’nun doğu ve güneydoğusu hatta kuzey doğusu neden batıya oranla gelişmemiş. Sorun sadece doğa şartlarında mı yani? Ya da oralardan batıya gelenlere ne olmuş ki, doydukları yerleri doğdukları yerlere tercih etmişler?

Anadolu’da Türk Kürde, Kürt Türk’e üstündür ya da üstün değildir diyebilecek insan bilin ki insan değildir. Araştırılırsa “Şeytanın arka bacağı” olduğu mutlaka çıkacaktır.

İşsizlik bugün herkesi ilgilendiriyor, taşeron köleliği altında inleyen Kürt ve Türk gençleri olduğu gibi, Türk ve Kürt gençleri sömüren nice Türk ve Kürt patronlar da var.

1930’larda başlayan eğitim hamleleri, daha sonra doğacak Köy Enstitüsü güneşi batmasaydı bugün doğunun nasıl hal içinde olduğunu düşünebilir miyiz? 2013 yılında bile onca teknolojiye rağmen doğuda ulaşılamayan köyler, gaz lambalı mezralar, kapalı okullar, hizmet veremeyen sağlık ocakları ve hastaneler varsa bunun nedenini mutlaka bulmalıyız.

Türkiye’nin terör sorunundan kimler kazandı, kimler ikbale erdi, kimler göç edip abâd oldu?

Türkiye’nin terör sorununu kimler ki Türk Kürt fark etmiyor kendine basamak seçti? Dün devletten doruda fabrika yapacağım diye yüklü krediler çekip, İstanbul’da harcayanlar kimlerdi? Koruculuk dümenine her türlü baronluğu yaşatan hangi devirlerdi? 1984’de patlayan ilk mermiyi küçümseyen devlet hangi devlete diz çökmüştü? Şimdilerde uydurulan sorun başlıklarının altında hangi ülkeler, örgütler, vakıflar, tezgâhlar var?

Ortada pimi çekilmiş koca bir bomba var…

Ve bu bomba patlarsa bundan ne Türk ne Kürt fayda göremeyecek…

Lakin kimler fayda görecek düşünmek lazım…

Aslında düşünmeye de lüzum yok… Yakın tarihe baksak, özellikle de öldürülen Türk ya da Kürt aydınların niyetlerini çözsek, sanırım “gerçek barış ve huzur” tünelin ucundaki ışık gibi görünecek.

Lakin ne yazık ki şu an kimse o pimi çekilmiş bombayı görüp, imhaya yanaşmıyor…

Allah muhafaza patlarsa?

Korkum bir takım ve gerçek ve uzaktan kumandalı “ırkçıların” her iki tarafta da “deccal” gibi çıkacağı. Irkçılık denen saçmalığa Anadolu’da inanan geri zekâlıların cehaleti inşallah beka-i devlete, selamet-i millete zarar vermez!

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın