Gar binasının panjursuz ve cumbasız halini, zaman içersinde bu binada yapılan bilinçsiz onarımları eleştirdik. Konuştuğumuz gar yetkilisinin yapılan hataları telafi etme yoluna gittiklerini, tarihi binanın panjurlarının marangozhanede yeniden yaptırdıklarını söylemesi bizi mutlu etti.
Kapısı, Gaziler Caddesi’ne açılan Çorakkapı Camisi’ne uğrayıp yeni onarılan caminin duvarlarındaki çatlakları, kurşun kaplama kubbelerden akan suların yaptığı tahribatı üzülerek gördük.
Tarihi Basmane Hamamı’na bitişik cami haziresi (Küçük mezarlık) zamanla nasıl olmuş da bu kadar küçülmüştü? Gezginci dostlara, Oteller Sokağı’nın girişinde yer alan ilk binanın Latife Hanım’ın dedesi Uşakizade Sadık Bey’e ait olduğunu, bu bakımsız köşkün bahçesinde sonradan yapılma binaların altında bir Roma kapısının bulunduğunu anlattık. (Prof. Laroche Roma kapısını boşuna başka yerde aramasın).

Dostlarımıza göstermek istediğimiz yapılardan biri de Gülistan Oteli ve avlusuydu. Altınparkta verdiğimiz çay molasında bulunduğumuz yerde 76 yıl önce yaşanan platonik bir aşk öyküsünü dostlara anlatmayı ihmal etmedik. Ayrıca Altınpark’ta yapılan kazılardan çıkan antik buluntuları inceledik.
1272 çıkmazda bulunan ikiz evleri, 1273 sokaktaki Burhanzade Abdurrahman Hilmi Bey’in yaşadığı konağın karşısında akareti atık deposuna kiralanmış 260 yıllık Kumrulu Mescit’i, yan sokakta Prof. Alim Şerif Onaran Sokağı’nı, Abdullah Efendi Camisi’ni ziyaret ettik.
Halen semtte terzilik yapan Gönül Yazar’ın babasının arkadaşı olan terzi Reşat’ın verdiği bilgi doğrultusunda Gönül Yazar’ın doğduğu evi, oradan ilk İzmir müzesi olan Aya Vukla Kilisesi’ni, kilisenin 50 metre ilerisinde şimdi oto yıkama olarak kullanılan havrayı ziyaret ettik, havra ve müze hakkında bildiklerimizi dostlarla paylaştık. Biraz yokuş çıkıp Salih Baba Türbesi’ne, oradan da İzmir’in işgalinde şehit olan polislerin anısına yapılan şehitliğe geldik. Daha sonra Servili mescidi ve en az mescit kadar eski olan eski İzmir evini ziyaret ettik.
Yolumuzun üzerinde olmasa bile bir sanat olayına atölye olarak hizmet vermiş Bayraktar Mescidi’ne uğradık. 1922 İzmir yangınlarının bıraktığı ve 40 yılda kaldırılamaz denilen yangın enkazın kaldırılmasında emeği geçen, yaralanan ve hayatlarını kayıp eden “atların anısına” yaptırılan vefa heykeli o yıllarda atölyesi olmayan genç bir heykeltıraşa sipariş edilmişti.

Hızımızı kesmeyip günümüzde adını sık sık duyduğumuz antik tiyatronun bulunduğu Dana Meydanı’na (Temaşalık) çıktık. O dönemden kalma antik tiyatroya ait surları ve bazı evlerin bodrumunda hapis olmuş tiyatrodan kalma kalıntıları gördük.
Dönüş yolumuzda karşımıza ünlü karakter oyuncusu Hüseyin Baradan’ın doğduğu Taslı Çeşme Sokağı çıktı. Adını sokağa vermiş tarihi Taslı Çeşme ve diğer eski İzmir çeşmelerinin durumu perişandı.
Aynı sokakta yıkılmış bir mescidi ve üzeri çöplük olan artık kimsenin tanımadığı, mum yakıp dua etmediği “Süt Veren Dede” yatır yerinin önünden geçip, Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlunun direktifiyle kurtarma çalışması başlatılan, ünlü ünsüz İzmirlinin yattığı Emir Sultan hazireliğinde soluklandık.
İzmir’de, başka örneği olmayan Osmanzade Evi’ni, Altınordu Kulübü’nü, Namazgah, Kadı ve Kıllıoğlu Hamamı’nı izin alarak gezdik. Bir açık hava müzesi olan bölgeyi bir kaç saat içersinde gezmeniz mümkün değildi. Dostlarımızı daha fazla yormak istemedik, tekrar buluşmak üzere kendileriyle Altınpark’ta vedalaştık.
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.