***
Pazar günü Başbakan Erdoğan geçti İzmir’den. Hani, İzmir’in bu iktidarca sevilmemesine neden olan “İzmirli ruhu”na can veren merhum ya da hayattaki eski meyhaneciler, sırtlarını döndüler Manisa plakalı araçların desteklediği parti konvoyuna. Çünkü Sayın Erdoğan da, uçaktan ya da Aliağa yolunda helikopterden görmüştür; İzmir’in her yeri ‘kırmızı çizgiydi’. İzmir kırmızı çizgilerine, yönetenlerinden daha iyi sahip çıkıyordu.
Sayın Erdoğan, “Hükümet Kazım” kadar ‘hükümet’ olabilmiş miydi? Amerikan Mustafa, meyhanesinde hiçbir zaman FBI ve CİA başkanlarına rakı sofrası kurmamıştı, bakmayın ona Amerikan dediklerine. Eskiden ABD’ye ve İsrail’e demediğini bırakmayan bir zamanların ‘genç akıncıları’nın, bugün düştüğü hali görseydiniz, alkışlardınız Amerikan Mustafa’yı.
Kahramanların ünlü Kelleci Recebi, Kuzey Irak’ta Türk askerinin kafasına çuval geçirildiğinde sessiz kalır mıydı hiç? Geçirilen o çuvalın, şimdi kurulmakta olan ABD kuklası yeni bir devletin çimentosu olacağını, bugünlerde ‘çimento’ kelimesini ağzından düşürmeyenler bilmiyorlar mıydı?
Tepecikli Nihat’ın mekanında ya da Taş Plak Akif Baba’nın restoranında, külhanbeyliği yapanlar oturabilir miydi? Türkiye’ye gelen AB bilmem nesi Lagendik’in “Güneydoğu’da yaşananlar, Türk Ordusu’nun provokasyonu” açıklamalarına kayıtsız kalır mıydı; Dargeçit’te, Bayraklı Tantalos’ta ya da Hatay Kuytu’da demlenen akşamcı İzmirliler? İzmir’in ‘kırmızı çizgileri’, o Halkapınar Spor Salonu’ndaki “gaz verme” ve “moral verme” bağırış-çağırışını kazımazdı. Dış politikada “su koyuverenler”; İzmir’de “Tarım adına daha ne yapalım” diyerek, sulama projeleriyle övünse neye yarardı?
***
İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü, Gülbahçe Kampusu içindeki 43 bin 460 metrekarelik üzüm bağlarını 10 yıllığına kiraya vermek üzere ihale düzenleyecekmiş. Rektör Semra Ülkü, öğrencileri üretmeye yönlendirecek böylesine bir nimeti neden elinden çıkarır. Kurarsın bir tane, Şarapçılık Deney, Araştırma ve Üretim Merkezi. Hem kuruma gelir kazandırırsın, hem de öğrencine üretmeyi öğretirsin.
Hem Sayın Başbakan, Yeni Zelanda’ya gittiğinde Lincoln Üniversitesi turu sırasında koyun çiftliğini gezerken, yanındaki bakanlara “Bak burada Rektörler çiftçilik yapıyor” demişti. Çiftçiliğin nasıl yapıldığını en iyi şekilde sen gösterirsin, şarap üretirsin. Herhalde “Sümme haşa şarap üretme” demez.
Bir de Sayın Erdoğan’a “İzmir’e Katkı Ödülü” veren İTO yöneticilerine de önerim var. Hani İzmir Ekonomi Üniversitesi, Almanya’nın Goslar kentinde üniversite kurmaya girişeceğine, Yüksekova’ya bir üniversite (hiç yoktan kapsamlı bir yüksekokul) kursanız, bu ülke adına daha hayırlı bir iş yapmaz mısınız? Üniversite olmadığı için, Barzani bursuyla Selahattin’deki üniversiteye okumak üzere gidip gelen bizim gençlerimize, bu üniversite ilaç gibi gelmez mi? Bakın, Türk Eğitim Vakfı’nın İzmir Şube Başkanlığı görevini sürdüren, İzmir’in (bizim kuşağın çok sevdiği) başarılı valisi Hüseyin Öğütçen, bunca yaşına rağmen neler yapıyor?
Vakfın 30 kişilik kadın gönüllüleri, 19 Aralık-29 Ocak arasında Doğu Anadolu’daki okullara yönelik “Eğitime Destek Kampanyası” ile başta Yüksekova ve Hakkari olmak üzere 8 kente ulaşacak yardımlara ‘köprü’ olacak. Evinizde kullanmadığınız ya da bu kampanya için satın alacağınız kitapları, bozulmamış giysilerinizi, ayakkabılarınızı, bilgisayar, ders-araç ve gereçlerinizi, temizlik malzemelerini TEV’in İzmir Şubesi’ne ulaştırın (TEV İzmir Şubesi Telefon: 0 232 464 50 01) Hepinize iyi haftalar…
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.