Babam hastalıkla mücadele ederken sıklıkla öyle düşünürdüm. Bunu bir atlatalım, bir atlatalım her şey düzelecek. Babam öldüğünde artık başıma daha kötü bir şeyin gelmeyeceğine emindim. İnsan hayat karşısında her daim cahil kalıyor. Bunu yaş aldıkça öğreniyorsun.
Ölümle baş edemeyeceğini düşünürken, yıllar geçiyor. Bir daha gülemem ki ben derken bir bakmışsın gözlerinden yaşlar süzüle süzüle gülebiliyorsun. Kargaların yan yan yürüyüşleri eniklerin neşesi, güneşin sabahı müjdeleyen ilk ışıkları tüm bunları yeniden sevmeye başlıyorsun usul usul
Hayat, öğreterek yaş aldırıyor insana Ve yeterince büyüdüğünde başına her türlü felaketin gelebileceğini biliyorsun, demirden olmadığından insan yüreği eğilip,bükülerek, kırılan yerlerinden öpülerek onarıyor kendisini Ama yine de şaşırmadan edemiyorsun, istemsiz soruyorsun Tanrıya, Yumruk kadar yüreğime bu kadar acıyı nasıl sığdırabiliyorsun?…

Kayıtlara geçsin diye yazıyorum bu satırları. 21 Şubat Cumartesi 2015. Saat 22.01. Öğleden beri kapanmaz hüzün yaraları ellerimde O yaraların bulaşıcı olduğunu herkes bilir, ellerinden, gözlerine, gözlerinden yüreğine, yüreğinden beynine doğru akarlar hızlıca. Gözlerin dolup dolup boşalır.

Çünkü yeni yıl temennisi olarak, 2015’in SOKAKTA YAŞAYAN SAHİPSİZ HAYVANLAR İÇİN,’ACIMA,VİCDAN ve MERHAMET FARKINDALIĞINI YARATAN BİR YIL OLMASINI CAN-I GÖNÜLDEN DİLERİM diyen bir adamdan bahsediyorum, anlıyor musunuz? İşini gücünü bırakıp işini gücünü sokak hayvanları yapan birinden Hayır sadece o kadar değil. Gazeteci gibi gazeteci olan birinden. Mesleğine, meslek etiğine ölesiye bağlı olan birinden öyle ki, işsiz kalmaktan hiç korkmayan, hakkıyla yapamıyorsan tek başına, serbest yaparım diyen birinden.


Sedat Abi hep çok tanıdık gelmiştir bana. İlk karşılaştığımız o andan bu yana sanki daha önce, çok önce henüz dünyaya merhaba demediğimiz zamanlardan gelen bir tanışlık Uzun uzun çayırlarda yürüyüp tüm bu dünya meselelerini konuşmuş gibi öyle bir şey işte Belki o nedenle yazıyorum, çok eskiden kaldığı için. Çünkü tüm umutları, hayalleri, dilekleri Ve tüm öfkesi, kırgınlıkları,isyanı o kadar bildik, anlatabiliyor muyum?
Şöyle yazmıştı 7 Şubatın bir saatinde:
“GAZETECİLİĞE BİR SÜRE MOLA

Fotoğraflarıyla yaşayan bir gazetecinin İÇİNE NASIL EDİLİR hikayesinin Nedenini sormayın bana Kapınızın önünde HER GÜN SATILIYOR Gazetenin satın alındığı değil, paspas yapıldığı zamandayız şimdi
HABERSİZ KAĞITLARIN PUŞTLARIN FOTOĞRAFLARI İLE DOLDURULDUĞU ZAMANLAR Bütün derdi Halka haber vermek değil BANKAYA DOMALMAK OLAN GAZETELERDE YALAYAN DEĞİL Sokaktaki sürünen adam olmayı tercih ederim ANLADINIZ SİZ BENİ
Anladık elbette Sedat Abi Anlamasak bu kadar yüreğimiz buruşmazdı, yürek buruşmasını sen çok iyi bilirsin değil mi?

Trenleri çok seven bir adamdan bahsediyorum ve bir çocuk saflığında gülümseyen birisinden. Gülümserken çocuk olabilenlere sımsıkı sarılmak gerekiyor bunu unutmayın.
Bazen bir mucize beklersin Şimdi onu tecrübe ediyorum.
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.