25 yıllık hekimlik hayatım boyunca binlerce insanla karşılaştım. Hepsi de sağlık sorunu olan insanlardı. Bir kısmı acil, büyük çoğunluğu acil değildi.
Hekimliğin insana dokunabilen ve insan için hep iyilikleri düşünen bir bilim olduğuna inananlardanım. Daha sağlıklı, daha mutlu insanlar için hekimliğin ne kadar kutsal bir iş olduğuna inandım durdum.
Bugün siyasetin kutsal bir iş olma yolunda hekimlikten hiç de geri kalmadığına tanık oldum. Bugün Necla ile tanıştım.

Birkaç arkadaşım ile birlikte çok az çabayla edindiğimiz tekerlekli sandalyeyi Neclaya teslim ederken bu kadar sevineceğini tahmin etmemiştik.
Necla, bizi kapıda karşıladı. Dizlerinin üzerinde duruyordu. Güleryüzü ve heyecanıyla bizi evin misafir odasına davet etti. Tekerlekli sandalyeye oturduğunda artık okuma yazmayı öğrenebileceğini söylemeye başladı. Çünkü artık sokağa çıkabilecekti.

Necla, Türkiyedeki 12 milyon engelliden biri.
Aslında, engellilerle aynı ülkede yaşadığımızın farkında bile değiliz. Bu güzel ülkede bize de, onlara da, tüm engellilere de yaşama hakkı olduğunu çoğu zaman unutuyoruz. Bir gün bizim de bir engelli olabileceğimizi düşünmeden yaşayıp duruyoruz.
Düşünün bir kere; her iki dizinde kireçlenme olduğu için otobüse binemediği için evinden çıkamayan bir kişi engelli değil mi? Yollardaki kaldırımlarda açılan çukurları bahane edip de evine kapanan yaşlı insanlar engelli değil mi?
Son söz: Neclayı siyaset sayesinde tanıma fırsatı buldum. Yine siyaset sayesinde kendisine sunulan tekerlekli sandalyeye ilk oturduğu ana tanık oldum. Hem Necla, hem de benim için bugüne kadar yaşadığımız en güzel yılbaşı oldu. Başka da hediyeye ihtiyacım yok.
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.