Orta Asyadan bölgeye gelen Türkmenler’in tarihi Anadoluya göçten daha eskidir. Emevi ve Abbasi devletlerinde askeri yapılanma Türkler üzerine kuruluyordu. Paralı askerlik diyebileceğimiz sistemle çok sayıda Türkmen aşireti bölgeye göç ederek yerleşik hale geldi. Irakın ortasında yer alan Samarra kenti bu yöntemle bölgeye yerleşen Türkmenler’in yoğun yaşadığı kentlerin başında geliyordu. Orta Asya kaynaklı göçler, bir süre sonra Suriyenin Kuzey ve Batı kesimleri, Mısır ile Lübnanın kuzeyine yöneldi.
Süreç içinde Türkmenler’in nüfus yoğunluğu siyasi sonuçlarını doğurmaya başladı. Önce Mısırda Türkler kendi devletlerini kurdular ardından Malazgirt savaşı ile Anadolu Türkleşmeye başladı. Selçuklular, ardından beylikler ile kudretli bir siyasi yapılanmaya kavuşmasına rağmen Anadolu dışındaki Türkmenler’in kurdukları devletler Osmanlı İmparatorluğunun bu devletleri yıkacağı 16. Yüzyıl’a kadar varlıklarını sürdüre geldiler.
Yoğun nüfus hareketine rağmen dil ve kültür alanında Ortadoğuda sağlam izler bırakamayan Türkmenler zaman için bölgenin diğer Müslüman toplulukları arasında eridi. Yaşanan gönüllü asimilasyonun temel neden ise güçlü yazılı geleneğe sahip olmayan Türkçe’nin derin yazılı birikime sahip Arapça ve Farsça karşısında varlık gösterememesi oldu. Anadolu dışındaki Orta Doğu Türkmenleri, bugün sadece Kerkük başta olmak üzere Irakın kuzeyinde kitleler halinde yaşamlarını devam ettirebildiler.

Anadolu dışındaki Orta Doğudaki Türkmen varlığı maalesef bugün yine dünya tarihinde başka hiç bir toplumda görülemeyecek etnik sahipsizliğe, cehalete kurban gitmektedir. Merhum Abdurrahman Kızılay sadece bir halk ozanı değil Türkmenler’in Orta Doğuda dile gelmiş vicdanıydı.
Ruhu şad olsun.
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.