Ressamın günlüğü

Beni iyi açılmış bir kalem kadar hiçbir şey mutlu edemez demiştim.

Tabii başka küçük mutluluklarım da var; resim ve kırtasiye malzemeleri gibi…

Hala gözüm kırtasiye mağazalarındadır…
Önünden geçerken takılır kalırlım.

Kendime yeni bir giysi, aksesuar yerine, ince bir fırça, biten bir yağlıboya, resim kâğıdı, iyi bir silgi satın alırım.

Resim kalemim var mı? Varsa bile kendimi kayıp edip bir tane daha almışımdır.

Çantam hep bu malzemeleri taşıyacak kadardır.

Yanımda muhakkak bir bloknotum ve kalemlerim, hemencecik gördüğüm bir figürü, hareketi, bir binanın detaylarını çizmemi kolaylaştıracak yakınlıktadır.

Çoğu kez hareketli ve durağan, insan ve bütün canlıları, anındalığı kâğıda geçirmeyi o anı dondurup sanki ölümsüzleştirmeyi istiyorum.

Hemen harekete geçip orada çiziyorum.

Gittiğim konser programlarındaki orkestra elemanlarının hareketlerini, konferanslarda konuşmacıları, dinleyicileri, her hangi bir yerde bekleyen insanları çizmek benim olmazsa olmazlarım.

Benzetmek benim kaygım.

Etrafımda farkında olmadan bana poz veren canlılar benim farkındalığımı canlı tutuyorlar.

Çizmek benim kaygım, desen çalışmadığım bir gün bende boşluk yaratıyor, çizmekle var oluyorum.

Evet, devamlı çizmek görsel hafızayı kuvvetlendiriyor.

Zaten resim bir matematik olayı, küçük detaylar bütünü meydana getiriyor.

Milimetrik hesaplarla küçük mesafeler gözle hesaplanıp noktalanıyor.

Beyin göz ve el; çizgi beyinde başlayıp elde bitiyor.

El, ne yapması gerektiğini bilip resme başladığından itibaren yol gösteriyor.

Resim yaparken konstrasyon olayını tabii ki yaşıyorum.

Dış dünya ile bağım kopmuyor ama tamamen çizgiye odaklanıyorum.

Tecrübelerim ve çok çalışmam sonucu çok kısa bir sürede figürü bitiriyorum.

Çizgi, desen resmin ana direği.

Resim, desenin üzerine inşa olur.

Tabii ressam boş tuvalin önünde resmin bitmiş halini çoktan görmüştür bile…

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın