Siz bu satırları okuduğunuzda başbakan çok uzaklara gitmiş olacak…
Adaylarını açıkladı. Topu onlara attı. Artık sahanın kenarına çekilip Fatih Terim edalarıyla uzaktan talimatlar vererek İzmir’e atılacak o “son dakika golü’nü bekleyecek… Şimdi Sayın Baykal’ın teşriflerini bekleyeceğiz ilk onbir için.
Nihayet adaylar netleşti.
Vallahi rahatladım. Neydi o aday adayı karmaşası öyle. “Ne iş yapıyorsunuz?” diye birine yanlışlıkla soracak olsan, “aday adayıyım” diyordu. Bir ara bakkalımdan bile şüphelendim. Her akşam alışverişe gittiğimde ilçelerle, partilerle, aday adayları ile ilgili çaktırmadan sorular soruyordu çünkü. İşkillenmedim desem yalan olur.
Test edilip onaylanan ve adaylığa gösterilen isimler için ikinci etap koşu başlıyor artık. Kalanları merak ediyorum ben.
“Allahım, bunca para harcadım, esnaf-ev-muhtar-dernek-oda tavaf ettim, bu kadar söylev verdim, üstüne yetmedi sözler verdim, o da yetmedi körfezin bir ucundan diğer ucuna köprü, Sasalı’dan Kadifekale’ye kadar metro yaptıracağımı söyledim. Şirin bile göründüm. Yine de olmadı, olmadı. Ben nerde hata yaptım?” diye mi düşünüyorlardır şimdi. Ya projeler…
Çoğu söylediğine kendi de inanmıyordu belli ki…
Olmayacak duaya Tayyip Bey bile amin demedi ve eleyeceklerini eledi.
(Aslında AKP’yi ve İzmir’i yan yana düşündüğümde “olacak dua” ne onu da kestiremedim tam olarak ya, neyse…)
***
Fanatiklikse fanatiklik… Saplantıysa saplantı… İzmir’e taparım ben.
Çok yazılar, öyküler yazdım İzmir için. Hemen hemen her yazımda da İzmir’i bir kadına benzetmişliğim vardır. Dişidir bu kent benim gözümde. Nazlıdır, niyazlıdır, cilvelidir, işvelidir, kaprislidir, alıngandır, uçarıdır, duyarlıdır, güzeldir, çirkindir, sokulgandır, mesafelidir, terstir, anlaşılmazdır, romantiktir, acımasızdır, olgundur, sakindir, çılgındır… kadındır işte.
Büyükşehir adayı Taha Aksoy geçtiğimiz hafta İzmir’e geldi.
Ayağının tozuyla bir basın toplantısı düzenledi. Aday adayları, ilçe başkanları cümbür “cemaat” oradaydı. Toplantıyı izlemek için biraz erken gittim. İyi de olmuş. Şimdi elenen, elenmeyen tüm aday adayları oradaydı. Onları izledim. Sonra, İzmir’i düşündüm. Doğduğum, büyüdüğüm, yanından bir an bile ayrılmadığım, taptığım bu kenti. “Eğer bu maçı, bu insanlar kazanırsa, kaybeden CHP değil, İzmir olacak” tarzında yorumlar yaptım kafamda.
Bir de Taha Aksoy konuşmasında “İzmir’e kavuşmak sevgiliye kavuşmak” şeklinde bir cümle kurdu ki işte o zaman içime sıkıntılar düştü.
Bu kent kime ne kadar sokulacağını bilir, mesafeli durmayı bildiği kadar…
Bu kent kime ne kadar yüreğini açacağını bilir, terslemeyi bildiği kadar…
Bu kent alışmış bir kere Atatürkçülüğe, laikliğe, çağdaşlığa, özgürlüğe, demokrasiye; öyle her “seni istiyorum” dayatmalarını yemez. Benim bildiğim İzmir, “tanımadığına” yüz vermez.
Benim içim rahat bu yüzden.
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.