Evlenme; bu inançla bağlılık akdini imzalamaktır.
***
Öğleden sonra açın, televizyonu görün, kutsal müessesenin halini…
Her kanalın programı ayrı. İsmi de…
Biri “izdivaç”, bir diğeri “dest-i izdivaç”.
Çalgıcısı, şarkıcısı hepsi içinde.
Mahallelerden özel toplanan akıl hocaları (!) yanda tribünde.
Alkışlamak söz verilirse “olur veya olmaz” demek için…
***
TV programı değil, trajikomik insan pazarı.
Ortada bir paravan veya perde.
Göbek atıp, omuz titreterek ortaya çıkan sunucunun çığlıklarıyla başlayan çaresizliğin ucuz panayırı.
***
Sözde yuva kurma peşinde erkeklerin çoğunun saçı beyaz.
İlginçtir; yine çoğu dede sakallı.
Takdimle birlikte sunucu anons ediyor, evlenecek kişi ritme ve becerisine göre döne döne oynuyor.
Ardından, yaşı-başı, mali-mülkü soruluyor. Nefes nefese cevap veriyor.
Tapusu fazla, cüzdanı şişkin olana talep anında yağıyor.
“Bir sıcak çorba- bir temiz yatak” diyenler ise “bekle” komutuyla tribüne çıkarılıyor.
***
Oynamaya sıkılan veya mecburiyetten iki dönen kadınların ise çoğunun başı bağlı.
Başörtülü, bazıları türbanlı.
Neredeyse hepsinin öyküsü ve talebi aynı:
“Eşimi kaybettim-boşandım, çocuklarım büyüdü. Rahatlık istiyorum”
Sıralıyor:
“Güzel evi, iyi maaşı olsun. Şehirli – köylü fark etmez”
“Dövmesin… Beni gezdirsin”
***
Ortada perde; bir yanda kadın, bir yanda erkek…
Anlaşma olasılığı, mal-mülk durumu.
Biri zayıf veya ikisi de yetersiz ise…
Perde hemen açılıyor.
Boya, posa, kılığa, kıyafete bakma yok. Tek söz:
“Elektrik alamadım…”
Ekonomik karneler iyi ise… Boyun kırmalar ve nağmeyle yanıt; “anlaşabiliriz…”
***
Bu hafta, Ankara’da 5. Aile Şurası yapıldı.
Oturumlarda; boşanma oranının giderek arttığı, ailelerin ekonomik geçimsizlikle dağıldığı altı çizilerek vurgulandı.
Başbakanımız açış konuşmasında, yine “3 çocuk” dedi.
Ekledi:
“Mevcut durumumuzu korumak için şart… İki çocuk olması gerilemektir… Bu durumu korumak değildir. Üç olursa durumu korumaktır…”
***
Ekmek-yuva arayanlar bugün yine TV’deler.
Döne döne oynuyorlar…
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.