Yok mu bir babayiğit?

İzmir’in Kordonboyu yazın sıcak geceleriyle hareketlendi. Çimlerin üzerinde oturup serinlemeye çalışanlar, kafelerde çay keyfi yapanlar, birahanelerde, restoranlarda Körfez’in tadını çıkaranlar…
Fırsat buldukça bizim de yolumuz Kordon’dan geçiyor.
Hemen belirteyim, kentin kalbindeki güzelliklere gölge düşüren, can sıkıcı görüntüler de üzüyor.
Her şeyden önce işgal var.
Fiyat tabelaları, güneşlikler, masalar, sandalyeler neredeyse kaldırımların sonuna dayanmış.
Bir de etrafları dev saskılarla korumaya alınmış.
Bırakın yürümeyi adım atmak için bile akrobatik yetenek lazım…
Durun, daha tehlike bitmedi..
Diyelim ki, bir an yanınızdakiyle sohbete daldınız, koca koca saksılara, güneş şemsiyelerinin ok gibi uzanan uçlarına çarpıp hastanelik olabilirsiniz.
Cesaretinizi toplayıp işyerinin görevlisine benim gibi, “Gözümüze batacak. Şunları biraz içeri çekmeniz olmaz mı?” diye sorarsanız, muhtemelen verilecek yanıt benzer olacaktır:
– “Abi, siz de biraz dikkat edeceksiniz…”
Ya tartışacaksınız ya da kuzu kuzu yola ineceksiniz. Bu kez de, gecenin bir yarısında trafik yasağına rağmen vızır vızır işleyen otomobillerle burun burunasınız.

***

Tam bir başı boşluk…
Seyyar satıcılar, kokoreççiler, sigaracılar, çiçekçiler, cikletciler de cirit atıyor.
Oysa bu Kordon’un özel “kanunu”, Büyükşehir Belediyesi’nin hazırladığı yönetmeliği var.
Orada diyor ki, “Cumhuriyet Meydanı ile Alsancak Limanı arasında kalan işyerleri, kendilerine ayrılan alanın dışarı taşmayacak. Yaya geçişini engellemeyecek.”
Peki öyleyse nedir bu curcuna?
Olup bitene “dur” diyebilecek bir babağit yok mu?

Related Images:

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın