Boşnaklar “dünü” unutmamış

Elinde küçük bir su şişesiyle gördüm onu. Başımdaki şapkaya bakıyordu. “Türkiye ?” dedi. Evet deyince gülmeyle karışık ağlamaklı sordu: “Türkiye nerede?”
Elli, bilemediniz altmış yaşında bir Boşnak adamın sorduğu soruyu sordum size. Yazının sonuna geldiğinizde, yanıtlayabilirseniz bana da bildirin lütfen.
Bir hafta boyunca Kemal Baysak’ın davetiyle Bosna Hersek’teydim. Bir haftalık izlenimlerimi, fırsat ölçüsünde gerek bu köşede gerekse İzmir TV’de sizlere aktarmaya çalışacağım. Ama önce, ille de Srebrenica…
Dedim ya, bu geziden yazacak çok not var. Ama bir nokta daha var ki o da, bu gezide pek “mutlu” olamadım. Bir Müslüman Türk olarak “sevinemedim” ve özellikle de iş adamlarımızla gurur duyamadım. İş adamlarımız beni hem Türk Büyükelçisi önünde, hem Boşnak Belediye Başkanları önünde çok utandırdı, hem de çok! Özellikle de İzmirli tanınmış bir holding!
1995 yılının 11 Temmuz’unda, sadece Müslüman oldukları için 8 bin insan, vahşice katledildi Srebrenica’da. Tüm dünyanın gözü önünde, Hollandalı BM gücünün adeta “onayıyla” katledilen Boşnaklar, 11 yıl sonra bile toplu mezarlardan çıkıyor. “Tek dişi kalmış canavar” medeni Avrupa’nın, AB’nin kılını bile kıpırdatmamasından yararlanan Sırp katiller ordusunun çocuk, yaşlı, kadın, erkek demeden katlettikleri Boşnaklar, bu 11 Temmuz’da da anıldı. Yeni bulunan toplu mezarlardan çıkarılan 16 – 60 yaş arası 500 Boşnak’ın cenazeleri, düzenlenen törenle Srebrenica’daki anıt mezarlığa defnedildi. Dünyadaki tek Boşnak Fahri Konsolos Kemal Baysak sayesinde ben de Srebrenica’daydım.
Dünyanın pek çok yerinden gelen binlerce Boşnak, kavurucu sıcağa rağmen, sözüm ona çağdaş medeniyetin gözleri önünde katledilen soydaşlarını, o insanlık dışı katliamı asla unutmayacaklarını bir kez daha hatırlattılar.
Anıtın çevresine yeni kazılmış mezarları, 500 yeşil örtülü tabutu ve başlarındaki gözü yaşlı yakınlarının üzüntüsünü yaşamım boyunca unutmayacağım. Avrupa’nın ortasında, Osmanlı soylusu ve Müslüman oldukları için şehit edilen çoluk çocuk Boşnakların, katliam sırasındaki çığlıklarını adeta duyar gibi oldum dersem abartmış olmam sanırım. Hele o eski akü fabrikasının karanlık bir odasının duvarlarındaki artık ziftleşmiş kan ve binlerce kurşun deliğini gördükten sonra, bana kimse “çağdaş Avrupa’dan” bahsetmesin. Avrupa benim için iki yüzlü bir cadıdır, o kadar!
Mezarlığın yanı başındaki yamaçta, okunan Kur’an’ı dinlerken söyleştiğim Türkçesi az Boşnak’ın eliyle kalabalığı göstererek sorduğu “Türkiye nerede ?” sorusuna “bazı milletvekilleri burada. Ama Kemal Baysak’ın sayesinde gelen İzmir, Bursa ve İstanbullu Türkler de burada” demem karşısında söyledikleri de dikkat çekiciydi doğrusu: “Mebusları bilmem ben. Ama Kemal Baysak’ı bilirim. Savaş sırasında çok faydasını gördük!”
Bosna Hersek seyahati benim için bir “düşüncelerimi gözden geçirme” fırsatıydı. Size birkaç gün Bosna’dan söz edeceğim için “aman iyi ki bir Bosna’ya gitti” demeyin. Çünkü bilgisizliğimizi, yanlış yolda oluşumuzu, tarihten ders almayışımızı, saçma yaşamlarımızı, maddeciliğimizi, ilkesiz ve hedefsiz oluşumuzu bir kez daha gördüm. Bunun için de yazacak ve günlerce İzmir TV’deki sabah programında anlatacağım. Hem de inadına. Okuyacaklara, yorumlayacaklara şimdiden teşekkür ederken, okumayacaklara ise sadece Allah selamet versin diyebilirim.
Boşnaklar Srebrenica’da ve başka kentlerinde “komşu ihanetini” en acı şekilde yaşamışlar. Ama bugün o günlerini unutmadan ayakta durma mücadelesi veriyorlar. Aliya İzzet Begoviç’in anıt mezarındaki hilal ve yıldızın mesajını keşke Türkiye’deki her kes Kemal Baysak gibi “algılayabilseydi”!
Ne mutlu “dünü unutmadan” yarına yürüyenlere!

İsrail’in “hesabı” nedir?

Böyle bir soru olur mu hiç? Ama ne gariptir ki Başbakan Erdoğan bile böylesine benzerlikte bir soruyu sorabildi. İsrail öylesine korkunç bir senaryoyu koydu ki sahneye, bu “oyun” bitince bakalım “dünya” ne halde olacak. Bir türlü aklını kullanamayan, her türlü angajmanı ABD ve Avrupa’nın eline bırakan Arap siyasetçileri, bakalım ölü Filistinli çocukların hesabını nasıl verecek mahşerde? İsrail’in neyin peşinde olduğunu aslında “herkes” biliyor da, nasıl oluyor da “bir şey” yapılamıyor acaba? Kendini “dünyanın efendiliği” tahtına oturtan ABD’nin, perde arkasındaki “efendisinin de” İsrail olduğunu, sanırım son olaylardan sonra “bilmeyenler de” öğrenmiştir. Yoksa hala aranızda “gerçekleri” göremeyen var mı? Umarım İsrail’in “oyununa” İran gelmez. Çünkü içimden bir ses, İsrail’in Filistin’de çocuk katliamı yaparak İran’ı tahrik etmeye uğraştığını söylüyor. Şimdi size bir soru: İran tahrik’e kapılır da, İsrail’e “yanıt” vermeye kalkarsa, İsrail’in yardımına kim koşar? Düşünün bakalım!

“Ne yazık ki” yine buradayım

Bir haftalık yokluktan sonra yine “yazmaya” başladım. Sanırım TV’ye de döndüm. TV’deki sürem artık “son’a” yaklaşıyor gibi. Ama gazete “kovulana” dek sanırım sürecek. Bu arada neler oldu bakalım İzmir’de? Var mı “farklı” ve “bilmem gereken” bir şey? Aman varsa söyleyin de “bomba” olmayalım.

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın