Siz de gazetelerden okumuşunuzdur. İzmir Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği kendi sektörü ile ilgili haberleri değerlendirdi ve ilk kez olmak üzere bir “Basın Ödülü” uygulamasına girişti.
Buraya kadar anormal bir durum olmadığını söyleyebilirim. Hatta bu ödüllere bir isim verebilselerdi belki güzel olurdu. Örneğin bu birliğe 40 yıl hizmet etmiş Cemal Tercan’ın adı verilebilirdi… Neyse bu isim verilmedi. Esnaf Birliği’nin kurumsal ismi altında ilki yapılan basın ödülleri töreninden önce elbet haberler değerlendirildi ve başarılı olanları jüri benimsedi. Bu da olağan sayılabilir.
Ancak; bundan sonrası için yazacaklarım hem beni, hem ödül alanları, hem verenleri hem de bu törene gelenleri üzebilir. Şimdiden üzülenler adına üzüldüğümü belirtirim…
Ama yazmak kaçınılmaz galiba. Gazetecilik yarışmaları iki türde gelişir. Birincisi ulusal düzeyde olanlar. Çok büyük katılım olur ve çok az ürün ödül alır. Gerçekten ödül alamayanlar ürettikleri eserin ödül alamamasına üzülebilir.
Piriştina’nın katkısıyla
Bu tarzdaki İzmir’deki tek yarışma İzmir Büyükşehir Belediyesi bünyesinde sürüyor. Rahmetli gazeteci dostum Barış Selçuk’un adına Konak Belediyesi’nin eski başkanı Ahmet Sarışın döneminde başlatılan yarışma, Ahmet Piriştina’nın sahiplenmesi sayesinde Ulusal düzeyde ve nitelikli olarak Aziz Kocaoğlu yönetiminde de sürüyor.
Aslında bu geleneği İzmir’de Ticaret Odası başlattı. Bunun da yaratıcısı elbette ki Ekrem Demirtaş değil. O Dönem ise Dündar Soyer’in başkanlık dönemi. Sayın İTO Başkanı Demirtaş o geleneğe sahip çıktı. Ama istemediği jüri üyelerini yarışma şartnamesine rağmen değiştirerek. EBSO daha sonra benzer bir yarışmayı sürdürdü. Ve bundan ben de gurur duyuyorum. Nedeni ise yarışmanın adının “Aytaç Sefiloğlu” ismini taşıması. İzmir Ticaret Borsası’nın da Hasan Özmen ve Tuğrul Yemişçi ile sürdürdüğü nitelikli bir yarışma var. Ama bunların tamamı bölgesel nitelikte katılım ve gazetecilik mesleğini teşvik amacını taşıyor.
Oscar için aşağılanmaz ki?
Esnaf Birliği’nin değerli başkanı M. Ali Susam’ı tanıyalı hayli oldu. Kendisi “Değişim” için yola çıktığında yanındaki 8-10 oda başkanı ile birlikte tanımıştım. O günden beri de diyaloglarımızı sağlıklı biçimde sürdürmeye çaba sarf ediyoruz. Gazetecilerle iletişim kurma konusunda da sıkıntı duyduğunu sanmıyorum. Ama bu son yaptığı törenle ilgili sağda solda dedikodu biçiminde muhtemel konuşmaları da önlemek adına birkaç eleştiride bulunmak istiyorum.
Birincisi ödül kazanan gazeteciyi “aşağılama” pahasına “Gel davetiyeni buradan al” denmez. İkincisi bir kişiye davetiye gönderildiğinde arkasından telefon açılıp “karın da gelecek mi?” diye sorulmaz (Eğer yemek eşli ise) üçüncüsü ise kurumlar ve gazeteler arasında ayrım yapılmaz. Burada unutulan bir kurum varsa oradan gelecek eleştirilere de kızılamaz. Eğer bazı kurumları yok sayıyorsanız, bundan sonra da iletişim kurarken “akredite!!!!” etmezsiniz.
Eğer tüm bunları yaparsanız, yarışmanızın basında çıkarken, “Oscar ödülleri gibi salonda açıklandı” tanımlamalarından rahatsızlık duymayın. Ama ben diyorum ki, “mumlar arasından konukların alındığı Hilton Oteli” salonundaki gösteriniz biraz aşırıya kaçtı. Keşke bu ödülleri Esnaf Birliği Salonu’nda gazetecilerin çağrıldığı bir törende daha mütevazi koşullarda verseydiniz. Oskar moskar gibi düşüncelere sebep olabilecek abartıları bir kenara bıraksaydınız. Gecenizi de başkanlarınıza sazlı sözlü çengili, çalgılı biçimde yine yapsaydınız.
Aslında yazacaklarım bununla sınırla olmayacaktı. Örneğin Ahmet Piriştina adına ödül verdiniz. Piriştina’nın adına verilen ödülün bir açıklamasını da yapmalısınız. Örneğin benim bildiğim kadarıyla Ahmet Piriştina’dan sanayi sitelerinizin altyapısının çözümü konusunda çok destek aldınız. Eğer bunlar bilinemezse sizi çıkıp eleştirenler de çıkabilir.
Sayın Susam; Basın ile sıcak ilişkinizin tüm olumsuzluklardan arınış biçimde sürmesini dileyenlerdenim. Ancak bunu yaparken lütfen dikkat edin…

Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.