Kendi şehrinde gavur olmak!

Bir şehir düşünün ki, otobüs duraklarında bekleşen kalabalıkların sayısı gün be gün artsın; tasarruf gerekçesiyle kesintiye uğrayan otobüs seferleri sıklığı, burada yaşayanların canını sıksın. Böyle tasarruf olmaz, Ersu Hızır Aleyhisselam!.. Aziz Başkan; halkın parası, halkın ulaşım özgürlüğünü (hem de parasını ödemesine rağmen) gasp ederek, onları bir otobüsün içinde tepeleme-silme doldurarak korunmaz! Hadi korunur buyurdunuz diyelim, başkansınız mühür sizde ya. Öyleyse, bunca yaşıma geldim, bu yaptığınıza “başkanlık” demem Sayın Kocaoğlu. Ben bilmem ama, böyle halkçılık ancak Stalin Sovyetleri’nde olur! Ama o bile daha insaflıydı hiç olmazsa, toplu ulaşım ücretsiz sağlanıyordu oralarda.

İzmir’in otobüslerinde; takım elbiselilerle işçi tulumlular, gözü saatinde memurlarla sınav yarışlarında ter dökmekten yorulan öğrenciler bir araya geliyor. Büyükşehir Belediyesi “İzmirlilik ruhu”nu; Başkan Kocaoğlu o çok sözünü ettiği “her derde deva ortak aklı” bu tıka basa dolu otobüslerde mi geliştirmek istiyor? Böyle bir çalışması varsa, hemen bıraksın.

***

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın, o yerlere göklere sığdıramadığı İzmir’e buyurduğu; seçim otobüslerinden “Pazara değil, mezara kadar” şarkılarıyla İzmir halkına takdim edildiği bir günün akşamında, şehir merkezinden evlerine gelmek isteyen insanları izledim. İçim acıdı. Dopdolu otobüslere bir şekilde kendini atmak için bin dereden su getiren benim halkımdı. Korsan dolmuşlara ya da yasal ticari taksilere binmek için sanki atletizm yarışına giren; Baykal’ın otobüsten güldüğü İzmir halkının ta kendisiydi. Tabii o saatte geçmedi şehir merkezinden Baykal. Kim bilir hangi örgütün yemeğinde, hangi başkanın “Belediyemiz şu iyilikleri yaptı, şu güzellikleri yaptı…” muhabbetlerini dinliyordu. Ama, kimse ona herhalde kendi şehrinde gavur muamelesi gören, sadece işinden evine dönmek isteyen İzmirliler’in çektiklerini anlatmıyordu. Herkes, ileri vadede garantilenecek adaylıklarının peşinde gülücükler dağıtıyordu genel başkanlarına. Halkın otobüs duraklarında ettiği küfürler kimin kulaklarında yankılanıyordu, bunu asla tahmin edemezdi Baykal.

60 yaş kartıyla silme dolu otobüse binip, evine gitmeye çalışan yaşı geçmiş ama içi geçmemiş İzmirliler’den biri olarak; artık siyasi madrabazlıklardan kafasını kaldırıp, “Halka kulak veren bir siyasetçi var mı?” diye düşündüm. Aklıma o sinirli halimle tek bir isim dahi gelmedi. Atılan temel hayırlı olsundu, ama ya otobüs duraklarında halkın büyük bir kinle, mevcut belediye yönetimine karşı attığı acı temel?… O temel ne olacaktı?

***

Türkiye’nin iktidarca savunulan ve pembe renklerle bezenen “sözde iyi gündemi”nde; İzmir’de Baykal’a gösterilenlerden iktidarın yaptıklarından farklı değildi. Sürekli kanalet yazan söyleyenlerin, kim bilir hangi ihalenin takipçiliğini yaptığını ben bilemem. Zaten onlar, otobüs duraklarında olup bitenlerden haberdar olup; bunun neden olacağı sosyal-siyasal tehlikelere dikkat çekecek kadar halk olamadılar ki…

Solda birlik toplantılarında halkım, umudunu, bir zamanlar İzmir’in en büyük ilçesinde belediye başkan yardımcılığı yaptığı dönemde; sakal bırakan temizlik işçilerine “Yerleri o sakallarla süpürseniz, maaşınız artmayacak” dediğini sağır sultanların duyduğu bir adama bağlamışsa ben de söz biter.

İzmir’de bizi sol, sosyal demokrat bir iktidar yönetiyor. Yunanlılar olsa, İzmirliler’in yaşadığı bu eziyeti onlar yaşasa; Büyükşehir Belediyesi’ni hemen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne şikayet ederlerdi. “Bize gavur muamelesi yapılıyor” diyerek… Soruyorum size, “gavur İzmir”in yöneticileri; kendi halkına bu kadar mı Fransız kalır?

***

Hepinize, mümkünse otobüslere binmeyeceğiniz bir hafta dilerim. Özellikle kadınlarımız 8 Mart’ta otobüslere binmesin, ESHOT onların dünya kadınlar gününü farklı bir programla kutlar, ona göre…

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın