Resmini duvara asmak yetmez

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı?nda, sabah ekmek almak için sokağımızdaki bakkalımıza gittiğimde, rafta beni irkilten bir fotoğraf gözüme ilişti. Başı sarıklı, bol sakallı, üzerinde cübbesi olan yaşlı bir adamın fotoğrafı vardı. Alacağım yanıtı tahmin etsem de bakkalımıza, “Babanız mı bu sarıklı yaşlı amca?” diye sordum.

“Hayır” dedi, gururlu bir ifadeyle, “O bizim tarikatın şeyhidir”. Bir kaç ay öncesine kadar duvarında “dünya İslam ülkeleri haritası” asılı olan, sanıyorum tepkiler üzerine yerini değiştirdiği bakkalımızdan ayrılırken hüzün, panik, öfke, kırgınlık kısaca karmakarışık duygularla doluydum.

Bakkalımız güler yüzlü genç bir bey aslında. Beş çocuk sahibi Mardinli bir ailenin reisi. Kadifekale?den Hatay?ın merkezine, sokağımıza taşındılar işleri nedeniyle iki yıl önce. İki yıl önceki halleriyle şimdiki halleri bir değil kuşkusuz. Fiziksel olarak yavaş da olsa değişimlerini gözlemek mümkün.

Kızını başörtüsünü açacak diye okula yollamazken, bu yıl semt halkının da ısrarı üzerine kaydını yaptırdı okula.

Bizim bakkal gün boyu vaaz kasetleri, ilahi kasetleri dinler. İçeri girdiğimizde her sefer tepki gösteririz. “Ya sen niye beynini yıkıyorsun, aç bir haber dinle, dünyada ne olup bitiyor öğren, bir gazete oku.” Yok…

Arkada sizi uyuşturan müziğiyle seslenen bir vaaz kaseti sürekli açık. O sürekli dinliyor, beyni sürekli bugüne değil, “öbür dünyaya ait” bilgilerle doluyor. Hani yabancı dil öğrenecekler için hep söylenir ya, “Kulağında bir kelime kalsa faydadır” diye..Öyle işte.

“Nasıl baş edilir, nasıl aydınlatılır bu beyinler?” bazen çaresizliğe düşüyor insan. Atatürk 82 yıl önce, öyle bir devirde, okuma yazma oranı onca düşükken, insanlar Internet?ten, telefondan, haberleşmeden onca uzakken, ulaşım olanakları onca kısıtlıyken bizi nasıl da karanlık çukurlardan, aydınlık bir yolun kavşağına kadar getirmiş şaşırıp kalıyorum.

Gençliğe seslendiği o inanılmaz metini okudukça, her satırında bir gelecek bilimci gibi olacakları nasıl da görmüş, yaşadığımız şu günleri nasıl da tanımlamış, hayranlığım bir kere daha artıyor.

Bakkalımızın rafında da dükkanında da doğal olarak Atatürk fotoğrafı yok, büyük olasılıkla tarikat şeyhinin fotoğrafı kadar bir anlam içermiyor onun için Atatürk?ün fotoğrafı.

Çünkü anlamını bilmiyor, onun dinlediği kasetlerde, okuduğu gazetelerde, yani beslendiği kaynaklarda yok öyle birisi. Bizim ayaküstü sohbetlerde anlatmaya çalıştığımız devrimleri, özgürlüğün anlamını, aydınlığı anlamak istemiyor.

O nedenle fotoğraftan öteye gitmek gerektiğini, daha çok okumamız daha çok ilgilenmemiz ve vaaz kasetindeki bilgiden daha etkili bilgiler yaymak zorundayız.

10 Kasım?da asacağımız büyük Ata?mızın fotoğrafları, en keskin bakışlı, en dik duruşlu olsun ki, hala kavşakta kalıp, “O karanlık çukura dönsek mi?” diyenleri 9 şiddetinde bir deprem gibi bir sarssın…

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın