Neretva’’nın Hilali…

Mimar Hayrettin’in Bosna-Hersek’in Mostar kentinde, Neretva Nehri üzerine 1557 – 1566 yılında inşa ettiği Mostar Köprüsü, 9 Kasım 1993 yılında Hırvatlar’ın havan topu atışıyla yıkılmıştı. UNESCO tarafından “dünya kültür mirası” ilan edilen simge köprünün yeniden inşa edilmesinde şantiye şefi olarak görev yapan, Yüksek Mimar Restoratör Tolga Çolak’la köprü üzerine söyleştim.

Orhan Beşikçi – Mimar Sinan’ın öğrencisi olan Mimar Hayreddin’in II. Beyazıt Dönemi’nde önemli binalar yaptığı söylense de, İstanbul’da adını taşıyan bir mescit, Edirne’de Beyazıt Külliyesi dışında diğer eserlerini henüz bilmiyoruz… Böylesine zarif bir köprünün yapımına imza atmış, mimarın yaptığı başka su yapıları da olmalı… Tarihi Mostar Köprüsü’nün onarımında çalışmak her restoratöre kısmet olmaz, kaç yılında Mostar’a gittin, uyum sağlamakta zorlandın mı?

Tolga Çolak – Mostar’a 2003 yılının Mayıs ayında geldim. Geldiğimde sökümler yapılmış şantiye kurulmuştu. Çok kolay uyum sağladık, İnsanlar Osmanlı geleneklerini iyi korumuşlar. Mimari kayıplar daha çok sembol binalara yapılmış. Hırvatlar Mostar Köprüsü’nü, Sırplar camileri bombalamışlar… Mostar gerçekten sembol bir yapı. Taşları yerine koyarken insanların gözlerini üzerimizde hissettik. Gözyaşları dökerek saatlerce bizleri izleyenler oldu. Kadınlar köprünün kaldırım taşlarını her gün süpürürlermiş. Orada kaldırımlara Arnavut değil, Türk kaldırımı diyorlar… Zamanında cami ve kiliseler yan yana yapılmış. Boşnak ve Hırvat mezarları bile iç içe. Nasıl olduysa savaşla birlikte düşmanlık körüklenmiş… Köprü yaşamlarının bir parçası olmuş, gençler asırlardır köprü üzerinde birlerine evlilik teklifi yapmışlar. Erkekler kızlara caka satmak için 20 metre yükseklikten Neretva’nın sularına kendilerini bırakırlarmış. Hatta buradan atlama yapanların kurduğu kulüp bile var…

Orhan Beşikçi – Ekibi nasıl kurdunuz?

Tolga Çolak – UNESCO tarafından beş destekleyici ülke seçilmişti, yardımlar bir havuzda toplandı. Yardım eden ülkeler sırasıyla İtalya, Türkiye, Fransa, Hollanda ve Hırvatistan. Fransızlar köprüyü yapmak için çok uğraştı, İtalyanlar projeyi, Hırvatlar işin kontrollüğünü üstlendi. İhale köprüler ve karayolları konusunda uzman olan Ankaralı ER-BU firmasında kaldı. Mimar, inşaat mühendisi, jeoloji mühendisi, harita mühendisi, teknik personel, tercüman, vinç operatörü, kurşuncu, muhasebeci, sekreter, düz işçi toplam 64 kişiydik. Türkiye’den 27 taş ustası getirildi. 25 taş ustasının memleketi Bayburt, diğer iki ustamız Diyarbakırlıydı.

Orhan Beşikçi – Bombalama sırasında Neretva Nehri’ne düşen köprüye ait taşların dalgıçlarla dışarıya çıkarılışına tanılık etmiş olmalısın? Mimar Hayrettin, Mostar Köprüsü’nde hangi cins taşı kullanmış?

Tolga Çolak – Evet, taşlar Macar dalgıçlar tarafından çıkarıldı. Neretva Nehri’nden köprünün kemerine ait ilk taşın çıkarılmasında heyecanlı anlar yaşadık. Çıkarılan orijinal taşların çok azını kullanabildik. 427 yıl ayakta kaldıktan sonra yıkılan 20 metre yüksekliğe, 28.60 metrelik ayak açıklığına sahip Mostar Köprüsü’nün orijinal taşlarının önemli bir bölümü Neretva Nehri’nde kayboldu. Mostar Belediyesi’nce kurulan uluslararası kültür komisyonu köprünün bire bir yeniden inşa edilmesi olarak kabul edilen “Facsime” metoduyla yapılmasına karar verdi. Kemer taşları ve üzerindeki Tenpan duvarlarının yapımında Oolitik kireç taşı Tenelija kullanmış. Bildiğimiz kireçtaşı gibi sert değil, yumuşak bir taş, ocaktan çıkınca sertleşiyor.

Orhan Beşikçi – Mimar Hayrettin’in kullandığı Tenelija taşı bizim Küfeki taşına benziyor mu? Taşların kenetlenmesi için demir ve kurşun kullanıldınız mı?

Tolga Çolak – Taşları başka bir ocaktan getirdik, ocağı farklı olsa da ona çok yakın olan bir taş kullandık. Bu konuda ciddi olarak konusunda uzman jeoloji mühendisleriyle birlikte çalıştık. Damarsız taşlar seçildi, bizim Küfeki taşına benziyor, ancak bizdekiler gibi zaman içersinde kabuk atmıyor. Süngerimsi bir taş, suyu gözenekleriyle çekip bırakıyor. Zamanla üst kısmında sertleşme oluyor, hafif yanık krem renginde. Köprünün yapımında ciddi oranda demir ve kurşun kullanılmış, tabii bizde kullandık. Yaklaşık yüzde seksen beş yeni malzeme kullandık. Çünkü bombalanmadan taşlar parçalanıp kullanılmayacak hale gelmişti…

Orhan Beşikçi – Taşların ölçülendirilmesinde eski ölçülere sadık kaldınız mı? Tolga Çolak – Taşların milimetrik özel kesimlerle bire bir kopyasını yaptık. Kaba yontusu şantiye dışında yapıldı. Korkulukları ve kemerdeki ölçüleri haritacılarla birlikte hazırladık. Hatamız 2 milimetreyi geçmez. Tabii asırlık deformasyonları da hesaba kattık. Taşların sudan çıkarılması, fotogrametri, jeolojik etütlerle inanılmaz bir mühendislik olayını hayata geçirdik…

Orhan Beşikçi – Köprü ismini nereden almış

Tolga Çolak – “Mos” köprü demek, eski köprü anlamında kullanılmış. Köprünün yapımında on üç ay vazife yaptım. Köprü benim kontrolümde bitti. İlk geldiğimde şantiye şefi yardımcısıydım, daha sonra şantiye şefliğine terfi ettim.

Orhan Beşikçi – Mostar Köprüsü’nün ilk yapımında ölümlü iş kazları olduğunu duymuştum. yapım süresinde sanırım başınızdan önemli bir olay geçmemiştir.

Tolga Çolak – Görev yaptığım sırada dünya televizyonları köprüde yapılan çalışmaları görüntülemeye gelmişti. Bizim ustalar medyayı görünce daha hareketli davrandılar. O sırada bir ustamızın ayağı taşın arasında kaldı burkuldu, ancak kısa sürede iyileşti, bunun dışında her hangi bir kaza olmadı. Mimar Hayrettin zamanında ölümlü kayıplar olduğunu ben de duymuştum. Köprü yapımı sırasında taşkınlar olmuş. Neretva göründüğü gibi sakin bir nehir değil…

Orhan Beşikçi – En çok nerede zorlandınız?

Tolga Çolak – Dönüp baktığımda, “Ben bu işi yeniden yapabilir miyim?” diye düşünüyorum. Kolay bir iş değil, diplomasiden çok yorulduk, politik baskılar vardı. Hırvat kontrollerle aramızda anlaşmazlıklar dışında işimize müdahaleleri oluyordu. Her ülke kendi çıkarları doğrultusunda hareket ediyordu. Hırvatlar köprünün Osmanlı eseri değil kendi eserleri olarak göstermekte ısrar ettiler. Hatta köprüye Türk Bayrağı’nı dahi astırmak istemediler. Mesela bir Osmanlı hamamını Fransızlar kültür merkezi yapmak istedi… Orada Türk izlerini silip kendilerine mal etmek isteyen guruplar var…

Orhan Beşikçi – Köprünün açılışı nasıl oldu?

Tolga Çolak – 23 Temmuz 2004 yılında gerçekleşen açılış muhteşemdi, sanki milli takım formasını giyip sahaya çıkmış gibiydik. “Neretva’nın Hilali”ni gelin gibi süsledik. Açılışla birlikte köprünün elimizden çıktığını hissettik… Mehter Takımı’nın köprü üzerinden geçişi muhteşemdi. Mostarlılar gibi bizler de göz yaşlarımızı tutamadık. İnanılmaz duygular yaşadık.

Orhan Beşikçi – “Neretva’nın Hilali” anlamlı bir isim! Neretva Nehri derin mi?

Tolga Çolak – Suyun derinliği 8 metre civarında, halk köprüye “Neretva’nın Hilali” diyor. Onca demir ve taş kütlenin kullanıldığı köprüye uzaktan bakınca o kadar narin ki… Sanatkârlar gelip resmini yapıyorlar… Köprünün yapımında ER-BU İnşaat Şirketi’nin sahibi Burhan Çetin, Mimar Halide Sert, Mimar Onur Özbaşbuğ, İnşaat Mühendisi Nevzat Korkmaz ve emeği geçen diğer işçi ve ustalarımızı sevgiyle anıyorum…

Orhan Beşikçi – Mostar Köprüsü’nden sonra İzmir’de Emir Sultan Haziresi onarımında görev yapıyorsun. İlerde bu hazire üzerine de bir söyleşi yaparız. Çok teşekkür ederim.

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın