Ama kim dinleyecekti “gazcı kardeşler”in bariyerlerini? Gayri ihtiyari mırıldanmaya başladım türküyü: “…Geliyorum hasretinin gözlerinden öperek” DİSK-KESK Pangaltı’dan yürüyüşe geçmişti bile. Yetişmek lazımdı yoldaşlara. 32 yıl sonra kızıl bayraklar eşliğinde girmeliydim 1 Mayıs Alanı’na… 1977’de bu uğurda canını feda eden yoldaşların anısına yapmalıydım bunu. Ve Onlar da katıldılar kızıl bayrakların rüzgarına; bizimle birlikteydiler 32 yıl sonra bile olsa… Yılbaşı kutlamalarında, futbol zaferlerinde her türlü iğrençliğe sahne olan Taksim Meydanı nihayet asıl sahiplerine kavuşmuştu.

Kimin yüzüne baksam gözlerindeki hüznü ve coşkuyu görüyordum ki; kimisi gözyaşlarını tutamamıştı. Ne çok acılar birikmişti göz pınarlarında insanların? İşkenceler, katliamlar, yargısız infazlar, ölüm oruçlar… Hasret yüreğimizde çöreklenip kalmıştı. Kolumuz kanadımız kırılmıştı geçen 32 yıllık süreçte. Darmadağın edilmiştik her birimiz. Ama “vurdukça çoğalan” da bizdik. 32 yıl sonra da olsa; 1 Mayıs Meydanı’nı unutmadan işte bugün buradaydık. Galiptir bu yolda mağlup olan hesabı “gazcı kardeşler”; “makul sayı” istediler; biz de ne denli “makul” olduğumuzu kızıl bayraklarımızla gösterdik dört bir yanda kurulan barikatları birer birer aşıp meydana çıkarak.
Yazık, bu yıl elinde kaldı bombaları “gazcı kardeşler”in. Bulsunlar açık bir arazi gömsünler; Ergenekon ile AKP arasında bizi sıkıştırıp bırakmak isteyenlere lazım olur bir gün nasıl olsa… Başını “mistik vaiz”in çektiği, “haham yamağı” ile sahneledikleri oyun onların olsun; biz dayatılan ablukayı 32 yıl sonra yırtıp çıktık yeniden sınıf sahnesine. Kızıl bayraklar dalgalandı yine olması gereken yerde. Mehmet Akif Dalcı’nın anısı Taksim Anıtı’na çekilen pankart ile beyinlere kazındı. Halaylar çekildi anıtın etrafında, yumruklar havada Kemal Türkler anıldı yaşamını feda eden devrimcilerin şahsında.
Dedim ya hüzün ve coşku vardı 1 Mayıs’ta 1 Mayıs Alanı’nda; üzerimize serpilen ölü toprağından silkinmenin kıvılcımı mı demeli; yeniden sınıf bilinci etrafında biraraya gelmenin heyecanı mı; adına ne derseniz deyin; işte sınıf, işte devrimciler, işte sosyalistler; duvarların altında kaldığı söylenen, işkence tezgahlarında yok edilmek istenen, katledilen, liberal faşistlerin alaya almaya kalkıştığı “solcular”; 1 Mayıs’ta 1 Mayıs Alanı’ndaydı…
Yine yeniden yeni bir başlangıç…
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.