Paris’te, İzmir’in kafasına kurşun!

EXPO Paris sunumu haberleri ile başlamıştı hafta.
Bir uçak kazası ve düşündürdükleriyle bitirdik haftayı.
Çok sayıda değerli insanı yitirdik o kazada.
Aralık ayının ilk günü-cumartesi-ise, Kuzey Irak’ta başlayan askeri operasyonla yeni bir sürece giriyorduk.
Bir de yeni Anayasa’nın yakında tartışmaya açılacağını duyuruyordu Cemil Çiçek.

***

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül‘ün “EXPO hamiliği” damgasını vurdu Paris’teki BİE Genel Kurulu’na.
Bir kere eğer Suudi Arabistan BİE üyesiyse, oy garanti, onu söyleyeyim!
Ama iyi ki Necati Doğru vardı.
İyi ki Gila Benmayor ve tabii ki Yılmaz Özdil vardı; gerçekleri bir tokat gibi yüze vuran.
Diyordu ki Yılmaz Özdil, “EXPO, AKP’nin İzmir’i kazanma projesidir…”
Gila Benmayor, İzmir’in harcayacak parası olduğunu ve o halde neden kaliteli şanına yakışır bir sunum olmadığını soruyordu.
İzmirli Ergun Babahan‘ın İzmir ve EXPO yazıları iki gün bile sürmedi.
Geziden hemen sonra Perşembe günkü “Kamu binalarının kalitesi” başlıklı yazısında, Çankaya Köşkü’nün restorasyonunun ne kadar da zaruri olduğunu belirtiyordu Babahan:
“Yabancı bir devlet başkanının girebileceği kalitede tuvaleti bile bulunmayan Çankaya’da ciddi bir elden geçirmeye ihtiyaç var. Bence Köşk’ün Türkiye Cumhuriyeti’nin büyüklüğüne yaraşır biçimde elden geçirilmesi şart.”
Bunların İzmirliliği bu kadardı işte.
Sanki iç mimardı, dekoratördü Babahan da, EXPO dönüşü bu konuyu başa çekiyordu.
İddiaya girerim Babahan’ın en sevdiği içecek mercanköşktür!
Artık Hayrünnisa Hanım, Babahan’ı “baş dekoratör” atar.
Fehmi Koru ise, Unakıtan’ı hatırlatan bir makaleyle, Gül’ü öne çıkaran üslupla kimleri koruduğunu belli etti:
“Paris’te İzmir’i pazarlamak”

***

Gelelim içimize.
Özellikle daha önce “çook” şikayet eden bazı yerel kalemler her nedense “Çook güzel” demeye başladılar.
Sunumdan sonra bu isimlerin bazılarının turistik geziye devam ettiklerini duyunca, EXPO Sunumuna neden “güzel” dediklerini anladım.
Hakan Tartan, Mini Expo’yu kazanan Koreli kızların sevincine ortak olduğunu çektirdiği fotoğrafla özetliyordu.
Gözlerim Alaattin Yüksel‘i aradı.
CHP Kore Ülke Temsilcisini!
Nedim Atilla, Cumhurbaşkanı Gül’ün esprili ve güler yüzlü pozitif kişiliğinin katıldığı her toplantıya yansıdığını yazıyordu.
Bir de 200’e yakın ülkeden 5 binden fazla üreticiyi “Toprak Ana” fikri çevresinde bir araya getiren Carlo Petrini‘ye İZTO Başkanı Ekrem Demirtaş’ın İzmir ürünlerinden oluşturduğu “özel gıda paketleri”nden sunduğunu…
Nedim Atilla’nın paketçilikteki başarısını yadsımamak ve hakkını teslim etmek gerek!
Bir de Ege TV’deki o “çokbilmiş şahsın”, cumhurbaşkanı kontenjanından gelen “büyük gazetecilerle” röportajını izledim.
Aşama kaydedişine tanık oldum, artık mikrofon tutmayı öğrenmişti.
Bana göre Paris’in İzmir’e en önemli katkısıydı bu.

Yunanistan’da uzo üstüne uzo, Paris’te şarap üstüne şarap içen bu güruh; “Her şey İzmir için” mantığında olduklarını dile getirme ihtiyacı içindeydi.
Ama ben inanmadım.
Haa… Ömer Dinçer var ama tek istisna.
Sanıyorum hastalanmış.
Çünkü refakatçisiyle Paris’e gelmiş Ömer Dinçer.
Bana göre “Her şey İzmir için” düşüncesinin tek temsilcisi oydu.
Ne gibi “temaslar”da bulunduğu hiç merak etmedim Paris’te.
Adam refakatçisini alarak hasta hasta Parislere gelmişse, hakkını teslim etmek şart!
Bir helalim de Gazetem Ege Sahibi Hilmi Çınar‘a.
Adamı hep yanlış anlamışız.
“Sahibinin Sesi” deyip ayıp etmişiz.
Ekrem Demirtaş‘ı ve Kalamata gezisini, Hilmi Çınar gibi objektif eleştiren kimsecikler olmadı.

***

Türkiye İzmir’i, EXPO sunumundan çok; polisin başına sıktığı kurşunla hayatını kaybeden 20 yaşındaki Baran Tursun‘la konuştu.
Baran Cuma sabaha karşı vefat etti.
Ancak Salı günkü Haber Ekspres’te Neslişah Evliyazade isimli bir yazar “Hep yarım kalacak” başlığıyla Baran’ı erkenden kara toprağa sokuyordu.
Üstelik gazetesinin birinci sayfası “Baran’ın ailesi dua edip bekliyor” demesine rağmen.
“Şimdi Baran kara toprağa girdi. O silahı ateşleyen polisin alacağı ceza da yapılan onca tartışma da onu geri getirmeyecek. Baran’a Allah rahmet eylesin”
Bu nasıl bir yazıydı Allah aşkına.
Gazetenin ilk sayfasındaki duaya rahmet okutuyordu, Neslişah Hanım’ın yazısı.
Sırça köşklerden, uzaklardan, kulaktan dolma bilgilerle mi yapıyordu bu işi, bu hanım kızımız.
Benim ona tavsiyem, herkes bildiği işi yapsın: At binsin, arkadaşlarıyla özel partiler falan düzenlesin.
Ama yazı yazmasın.
O köşede olmakla yazar olunmuyor.
Hepinize iyi haftalar.

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın