Kurdukları derneğin adını “İzmir Turizm ve Folklor Derneği” koymuşlardı.
Zira amaçları Anadolu’nun zengin kültürünü, geleneğini, göreneğini, yemeğini, oyununu, müziğini, türküsünü, edebiyatını, adetlerini, inançlarını, giysilerini inceleyip araştırarak, aslına uygun olarak öğrenmek, yaşamak, yaşatmak, tanıtmak ve gelecek kuşaklara aktarmaktı…

Bu sayede derneklerine verdikleri ismin hakkını tam anlamıyla yerine getireceklerine olan inançları sonsuzdu…
Bazılarımız daha emeklerken, onlar her konuda ilk olmayı başarmışlardı.

Gösterilerinde tiyatro oyunları oynandı, türküler söylendi, şiirler okundu, kına geceleri, sünnet törenleri, gelin alayları düzenlendi, damat traşları yapıldı.
Gün geldi, İzmir’in ilk derneği olarak faaliyetlerini sürdürürken, bünyesinden yeni dernekler doğdu. Elbette onlar da çok başarılı oldular. Zira temelleri İzmir Turizm’de atılmıştı.

Ama O, İzmir’in ilk derneği olmasının yanı sıra taviz vermediği ilkeleri nedeniyle daima her ortamda baş tacı edildi…
Amatör bir ruhla çalışmalarını sürdürürken, Dinar’dan Bergama’ya, Acıpayam’dan Anamur’a, Kilis’ten Tavşanlı’ya pek çok yörenin oyunlarını yerinde araştırıp, derlediler. Böylelikle ülkemiz folkloruna da çok önemli katkılar yaptılar.
Otantik ve yörelerden topladıkları sandık kostümleri dışında, bunların yıpranmasını önlemek amacıyla aslına uygun olarak kostümler diktirdiler.
Daha sonra bizler geldik. Her birimiz çocuk yaşlardaydık derneğe başladığımızda…

Abilerimiz, ablalarımız derneğimizi belli prensipler ve disiplin içinde yönetirken, bu arada bizlere de (kostüm tamiri, temizliği gibi) küçük sorumluluklar verdiler. Aldığımız sorumlulukları yerine getirmeyi pek çok şeyin üzerinde tuttuk. Ama bu sayede sorumluluğunu yerine getirmenin ne denli önemli olduğunu öğrendik. Bu ise bizlere hayatımızın her döneminde faydalı oldu elbette…


Büyüdük…
Bireyselliğin ötesindeki ekip ruhunun ne demek olduğunu öğrendik…
Özgüvenimizi kazandık…
Bunun ötesinde hayata sanatçı ruhu ile bakmayı öğrendik.

Gün geldi hepimiz kendi hayatlarımızı kurduk, çoluk çocuk sahibi olduk.
Biz de görevlerimizi daha genç arkadaşlarımıza devrettik.
Bu arada derneğimizi hiç unutmadık. Daima onunla gurur duyduk.

Yine göreve çağırılmıştık.
Biz sahnede gösteri yaparken hızlıca organize olmayı da öğrenmiştik.
İlerleyen yaşlarımıza rağmen her birimizin topluma faydalı bireyler olarak yetişmemize çok büyük katkısı olan derneğimize karşı bir kez daha görevimizi yerine getirme zamanı gelmişti.

Belki onlar her birimizin pek çok güzel anıyı biriktirdiği derneğimizi kurarken 50 yıl kesintisiz devam edeceğini hayal bile etmemişlerdi.
Ama şimdi biz kuruluşunun 50. yılında derneğimizin 100. kuruluş yılı kutlamalarını hayal edebiliyoruz…
Sevgiyle…





Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.