Kadın cinayetlerini durduracağız!

Maganda, hayvan, arsız, yüzsüz, tipsiz, sevimsiz, kendini bir halt sanan, kadının ağzını burnunu kıran, öldüren, başını testereyle kesen, bıçaklayan, tepesinden aşağı benzin döküp yakan, kezzap atıp kör eden, tecavüz eden, intihara zorlayan, üstüne kuma getiren, kız çocuklarını okula göndermeyen ve kadını yok sayan erkekleri anneler doğurmadı mı? Onları anneler yetiştirmedi mi? Erkeklerin bu duruma gelmesinde kadınların, yani anaların hiç suçu yok mu? Hiç sorumlulukları bulunmaz mı?

Evin oğlu daha minicik yaşlarda ‘paşam’ sözcükleriyle büyütülür. Elini sıcak sudan soğuk suya sokmaz. Daha o küçücük yaşlarda annesine, istediğini alamadığı zaman tekme, tokat yumruk girişir, elinde ne var ne yok kafasına atar ve bu duruma herkes kahkahalar ile gülüp, “Babasının oğlu” demezler mi? Erkek çocuğun, evde bir de bir kız çocuğu varsa, su ayağına gelmez mi? Yemek yediği sofradan doyduktan sonra bir tabağını kaldırır mı? Sofra kurulurken yardımcı olur mu? Hiç siz evde pantolonunu, gömleğini ütüleyen erkek çocuğu gördünüz mü? Bu işi ya analar, ya da varsa kız çocukları yapar; büyük küçük fark etmez.

“Hadi çocuğum pipini göster”, “Hadi oğlum amcana küfür et”, “Hadi paşam at bir yumruk abiye”… Oğlan çocukları böyle büyütülür evlerde, yumurtasının kabuğunu bile anneler soyar, neredeyse eşek kadar adam olana dek anneler ağzına besler. Doğup büyüdüğü, okul çağına geldiği, gelişim yıllarında kendisine yapılan hizmetlerin kusursuzluğu karşısında erkek çocuk kendini tanrı sanmaya başlar. Bir dediği iki olmadığı için, bu koşullarda kendisinin çok özel bir insan olduğunu ve yaşam boyunca da kendisine hizmet edilmesi gerektiği konusunda koşullanır, bu duruma gelinmesinde evde annenin ve kız kardeşlerin çok büyük payı vardır.

Kendi ayakları üzerinde durmaya başladığı yıllarda erkek çocuğu evlenir, kendi yuvasını kurar. Ana kucağında yaşadıklarının aynısını eşinden de ister, eşi, eğitim almamış, kendi gibi koşullarda büyümüş ise sorun yoktur. Ancak evlendiği kadın eğitimli bir ailede yetişmiş ve kendisini iyi yetiştirmiş, paylaşmayı daha ev yaşamında öğrenmiş ve bu koşullarda yaşama bakıyorsa, vay haline! Ayağına su ister, “Kalk kendin al” tepkisiyle karşılaşır. Kadın sofrayı birlikte hazırlamayı önerir, kadın çalışıyorsa, yemekleri birlikte yapmayı teklif eder. Evde bir de çocuk varsa ortak yaşama kocasını da dahil etmek ister.

Annesinin el bebek gül bebek büyüttüğü evin paşa oğlunun isteklerinin ardı arkası kesilmeyince, gelsin dayaklar, gitsin yumruklar. Hürriyet Gazetesi yazarı Ayşe Arman’ın dediği gibi, “Türk erkeğinin içi boş özgüveni beni hasta ediyor”…

Erkeklere kızarken, onları yetiştirenlerin kadın olduğunu unutmayalım. Evde eğitim kadınla başlıyor ve yaşamın sonuna kadar da kadınla devam ediyor. Ben uzman değilim, ama bir erkek çocuğu olarak annem beni yukarıda yazdığım koşullarda yetiştirdi. Benim bir erkek çocuğu olarak tek şanssızlığım babamın erken ölmesiydi; o nedenle pek şımaramadım, yani ağız tadıyla “paşam” diye büyütülemedim. Bu ortamda kadın cinayetlerini durdurmak gerçekten çok zor…

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın