Sıtkı Şükürer kadar özgür olmadığımı bile bile yazacağım. Onun ne söylerse söylesin hoş görüleceğini ama benim yazdıklarımla her türlü riskle karşı karşıya geleceğimi bile bile yazıyorum…
Sıtkı Bey entelektüel bir muhasebeci…
İşi gücü para…
Başta İzmirli olmak üzere iş dünyasının defterlerini tutuyor ve boş zamanlarında da bir konuşuyor pir konuşuyor… Hürriyetin İzmir ilavesinde yazıyor… İtibarlı, zengin, dikkate alınan, akıllı biri… Allah ziyade etsin, ne lafım olabilir ne de ithamım.
Sıtkı Beyin ne söylediğini anlamak için satır aralarına bakmak gerekiyor.
Düz okursanız yazılarını anlamazsınız. Neyi savunduğu, neye karşı çıktığını tam belli etmez.
Her şeyden şikayetçidir ama şikayet ettiklerinin içinde yaşar, abad olur, ikbale erer vesselam…
Düzen öyle bir düzendir ki tam da Sıtkı Beyin düzeni…
Kişiye özel demokrasimizde nevi şahsına münhasır bir demokrattır Sıtkı Bey…
Ne zaman ünlenmiştir, ne zaman kanaat önderi olmuştur ya da ne zaman gazeteciliğe meyletmiştir, bilmiyorum.
Ama dikkat çekmesi ESİAD başkanıyken yayınladığı bir dergide, güya tabuları yıkma adına İzmirin geçmişindeki en dolu sömürü yıllarına düzdürdüğü övgüdür… Bir Levantencidir Sıtkı Bey…
Hasret çeker o sömürgecilere…
Siyasal düşüncesi aristokrasi temellidir.
Ama babadan aristokrat mı yoksa aristokratların defterlerini tuta tuta mı böyle olmuştur bilemem.
Lakin devir Sıtkı Bey ve gibilerinin devri…
Nasılsa artık her şey konuşuluyor…
Egemenlerin hoşuna gidecek her söz Sıtkı Beyin dağarcığında mevcut…
Dedim ya onu anlamak için söylemlerinin satır aralarına bakmak lazımdır…
Sıtkı Beyin her satırında İzmirin işgal öncesi ve işgal yılları gelir aklıma…
Sporting Kulüp aboneleri…
Hani Birinci Dünya Savaşı sırasında İzmirin fukara mahalleleri İngilizlerce bombalanırken şen kahkahalar atan Sportingciler…
Geçen gün Ege-Koop panelinde de gürlemiş Sıtkı Bey…
Her şeyi bir o biliyor ya? Tutmuş, gördüğüne faşist demiş…
Ne Yılmaz Özdil bırakmış ne Erdal İzgi…
Merak ediyorum bana ne derdi acaba?
Kendi demokrat ya? Kendinden başka herkes faşist… Bir o biliyor faşizmi… Oysa faşizmdeki en temek gücün sermaye olduğu ve sermayenin gaddarlığının siyasal yüzünün de faşizm olduğunu söylesem kabul eder mi?
Dedim ya hem her şey konuşuluyor hem de sapla saman karıştı memlekette…
Şimdi desem ki Sıtkı efendi sen nesin?
Öyle ya zenginlerin defterlerini tutacaksın sonra da o entelektüel dayanılmazlığınla çıkıp faşist diyeceksin herkese?
Ne memleket ama?
Neyse mühim değil…
Sıtkı Beyin palas pandıras ESİAD başkanlığından gönderilmesini de merak etmiyorum… Hele Başbakanın katıldığı toplantısında Mustafa Kemal demekten imtina ederek abuk sabuk laflar icat eden Sıtkı Beyin amacını da merak etmiyorum…
Sıtkı Beyin kimlerin sözcüsü hangi düşüncenin şövalyesi olduğunu da yazmayacağım. İzmiri Levanten egemenliğindeki yıllara götürüp serbest şehir düşleriyle yanıp tutuşanlarla da bağlantı kurmayacağım…
Sıtkı Beyin düşüncelerinden hiç hoşlanmıyor ve kabul etmiyorum.
Lakin inanın bana olur ya, düşüncelerini söylemekten sıkıntı duyarsa o özgür olsun diye canımı bile veririm. Çünkü ben kimliğimin farkındayım…
Sıtkı Şükürer ile hiç karşılaşmadım. Ama yazmaya ve konuşmaya devam etmesini yürekten samimiyetle diliyorum. En azından ona bakarak bedelsiz özgürlüğün nasıl olduğunu anlayabiliyorum.
Fakat daha büyük sorunlarımız var İzmirde…
Yukarı Mahallenin tüm sefaleti ve cehaleti ile boğuşmasını seyrederek Aşağı Mahallenin ikbali için çalışanların egemenliği…
Yine Reji belası çıktı…
Üstelik Filiz Eczacıbaşı da dahil olmuş… Şaşırmadım!
Hafızasını 32 yıl önce kesin olarak kaybetmiş bir ülkenin en batıdaki kenti nasıl hafızasına sahip çıkabilir ki zaten?
Bugün İzmiri Türkiyede farklı kılan ne varsa, aynı farklılıklar Osmanlının batış sürecinde de vardı. Koca Osmanlı İngilize karşı savaşırken ne acayiptir ama İzmir tek başına İngilizle dosttu…
Söyletmeyin şimdi beni…
Hafızamızı bir süredir birileri özellikle bir döneme sabitlemek için uğraşıyor. Ne gariptir ki Sıtkı Bey de bu işin operatörlüğünü üstlenmiş.
Kültür ve sanat adına falan laflarla İzmirin yakın tarihinde ne kadar Türk karşıtı yapı varsa bir bir gündeme girmeye başladı.
Örneğin Aya Vukla namıyla maruf katliam planlama merkezi!
Mustafa Kemalin özellikle bozduğu tek kilise…
Mustafa Kemalin arkeoloji müzesi olsun emrini verdiği tek kilise…
Ama ne hikmetse tam da yerel iktidarda Atatürkçü partiler varken ortaya Aya Vukla çıkıveriyor…
İçine de bir basın müzesi bir de sanat falan konuyor iş bitiyor…
Çok yakında orada özel izinle ve Fener Patriği öncülüğünde Hrisostomosu anma ve aziz yapma ayini düzenlenirse şaşırmayacağım.
Yine bir süredir Alsancak için Punta diyenlerin, dükkanına, apartmanına Punta ismini verenlerin sayısı artıyor.
Artamaz mı?
Artar yahu, memlekette İzmirce özgürlük var!
Türk ve İslam eserlerinin envanterini çıkarmayan İzmir, İslam mezarlarını görmezden gelen İzmir özgürlük çerçevesinde Aya Vuklaya da sahip çıktı işte. Emir Sultan on yılı aşkın süredir çene suyu çorba içinde yüzüyor, boş verin!
Ve ısıtılıp ısıtılıp gündeme getirilen Reji!
Kaç yıldır söylüyorum, yazıyorum. Lakin kimliğimizde aşağı mahalle yazdığından mıdır bilmem derdimizi ne devlete ne millete anlatamıyoruz!
Belki de abartıyorum.
Evet abartıyor olabilirim…
Ne olacak ki zaten…
Hepi topu 60 bin civarında zavallı köylüyü öldürmüş Reji… Küçücük kızları sigara sarma dalgasına karın tokluğuna çalıştırmış Reji…
Kim ki o köylülerin, kızların sahibi? Hiç biri bir Levanten aileye mensup değil değil mi?
Bu reji adında ısrar eden Lucien Arkas…
Mösyö Arkasın aile tarihinde Reji şüphesiz çok önemli…
Mösyö Arkasla arası kimin iyiyse sorsun, bana da söylesin. Arkas tarihinde Reji ne anlama geliyor? Kazanç, para, zenginlik olabilir mi?
E benim gibi bir salak da kemikleri bile kalmamış ölüleri anlatıyor size değil mi?
Lakin Punta ile başlayan Aya Vukla ile devam eden Reji ile sürecek bir dönemin içinde başka neler var acaba?
Rejide sanat olacakmış…
Tamam işte.
Bina bölümlerine isimler verilsin.
Bay Arkas iyi bilir o zamanları babasından, dedesinden. Ailesine hayrı olan kimlerse verilsin yani… Ha olmadı, o vakit ben önereyim. Reji bahçesine, 15 Mayıs 1919da Hasan Tahsin tarafından indirilen işgalci efsun askerinin heykelleri dikilmeli. Sanat salonlarına Venizelos hatta zito Venizelos, Vali Rahmi, Stargiadis, Horton, dönemin Fransız konsolosu kimse onun adı, Hrisostomos adları verilmeli. Hatta yine bahçeye bir yere Aya Fotininin minyatürü yapılmalı.
Ama böyle bir İzmirde 9 Eylül de haram olur…
9 Eylül yerine 15 Mayıs anması yapılabilir. 9 Eylül ise zavallı papazın hunharca linç edilmesine lanet günü olabilir. Bunun için de ahali toplu olarak Hasan Tahsin heykeline çürük domates atabilir…
Yuh bana, neler yazdım…
İzmirin adı Smyrnadan geliyor, tamam…
Ama Smyrnalı yıllarda İzmirde yaşayan Smyrnalılardı. Sonra Emir Sultanlarla, Çaka Beylerle İzmir Türk ve Müslüman oldu. Yüzyıllarca Osmanlı idaresinde yaşadı. Lakin Tanzimattan bir yıl önce yapılan Balta Limanı Antlaşmasıyla dünyası tersine döndürüldü. İstiklal Harbi ise kimliğin yeniden tesciliydi…
Başa dönüyorum. Ben Sıtkı Bey ve benzerleri gibi özgür değilim.
O ve onlar her düşündüklerini özgürce söylemleştirirken ben söyleyeceğimi on kez düşünmek zorundayım.
Ne yazık ki İzmirde 1999 sonrası yeniden hortlayan o lanet hava tüm kavramların için boşalttı. Farkındayım…
Belki de benden bu kadar noktasındayım…
Nasılsa alem bir hoş ve de alan memnun satan memnun…
Bir vakitler sabah hocacı olan akşam locacı oluyor demiştim. Şimdi demiyorum. Zira gelinen noktada sadece tarih tekerrür ediyor yine…
Anlayana ve eyvahlanana ne mutlu!
Önemli:
TBMM Çevre Komisyonunun Balık Çiftliği araştırmasına tepkiler inanılmaz fazla. Cumartesi günü akşam saatlerinde gelen bir telefonla öğrendim ki Karaburun Badembükü de gümbürtüye gidiyor. İşadamı Selçuk Yaşarın otelinde konaklayıp levrek tüketenleri acaba kimler seçti? Benim bildiğim Selçuk Yaşarın da Karaburundaki köylülerin de birer oy hakkı var. Lakin yukarıda yazıda da söyledim. İzmir hızla devşiriliyor… Lakin devşirenler başka… Öte yandan söylemlerimin Yaşar çevresinde tepkiye neden olduğunu işittim. Oysa İzmirin aşağı yukarı tüm medyası Selçuk efendinin yanında… İlginç doğrusu…
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.