Plastik tüketmeye doymuyoruz. Hızla tüketiyoruz. Doğanın karşılamaya yetmediği ihtiyaçlarımızı temin için plastik sanayi yaratıcılıkta sınır tanımıyor. Her gün çok sayıda plastikleşen ürün ile tanışıyoruz.
Plastikçiler üretiyor. Üretimleri ile hızımıza yetişmeye çalışıyor, kapasitelerini zorluyorlar…
Önce kap kacak ile mutfakları fethetti plastik ürünler ardından; evde, iş yerinde yaşam olan her yerde etrafımızı sardı petrol endüstrisinin doğa düşmanı ürünleri. Biz çevremizi adeta plastik kozalar ile örerken aslında dünyayı ve hayatlarımızı tükettiğimizi fark etmedik, fark edemiyoruz. Oyuncaklar, mobilyalar, beyaz eşyalar ve şimdi çiçekler, bahçeler…
Plastikçiler boş durmuyor, hızımıza yetişmeye çalışıyorlar…
Geçenlerde bir ilçe belediyemizin plastik çim ile yaptığı spor sahasında oturmuş örgü ören yaşlı teyzeleri görünce engelleyemediğim tebessüm bir süre sonra yerini derin sorgulamaya bıraktı. Plastik çimlerin üzerinde ‘doğa’nın keyfini çıkaran teyzelerin trajikomik durumundan çok da farklı yaşamadığımı hatırladım. Dönem dönem teknoloji ürünleri için yapılan ‘hayatımızdan çıkarsa n’olur? ’ zihin cimnastiğini plastik için yapmaya başladım. Plastiğin neredeyse girmediği alan yok gibi. Plastiğe bu kadar bağımlı bir toplum önce kendini ardından geleceği mahkum ediyor.
Plastikçiler hep çalışıyor, çok çalışıyor… Tek amaçları bizlerin hızına yetişmek…
Bugün sardunya, akasya, gülü plastikleştiren endüstri, yarın o plastik çiçeklerin üzerine konacak plastik kelebek, kırkayak, uğur böceği ve arı yapacaklar.
İzmir’de 1000, Türkiye’de belki 10 bin, dünyada ise 100 binlerce plastik üreticisi plastik bağımlısı bizlerin emrinde, enjeksiyon makinelerinin başında hızımıza yetişmeye çalışıyorlar.
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.