“CHP İzmir’de kavga” başlıklı haberlerin baş aktörü olan il başkanları arasında Nalbantoğlu’nu ne yazık ki sayamıyoruz. En azından şu ana kadar.
Peki, bu model hangi değerlerin üzerine oturuyor? Yani, Nalbantoğlu ne yapmaya çalışıyor?
Kemal Karataş gibi neredeyse gölgesiyle bile kavga eden bir il başkanından sonra ortaya koyduğu modele İzmir’in alışması biraz zaman alacak gibi.
Son yılların CHP’sinde hem genel sekreterle hem genel başkanla hem milletvekili-belediye başkanı, ilçe başkanlarıyla kavga etmeden gemiyi yürütmek neredeyse imkansızken Nalbantoğlu tüm bu dengeleri nasıl kurabiliyor?
Yaptığı işlere bakarak, doğru yolda olduğunu söylemeliyiz. Eski il başkanlarını davet edip “tecrübe” depolayan ya da bir anlamda “vefa” duygusunu da öne çıkardı, ardından CHP’li belediye başkanlarıyla Çeşme zirvesini organize etti.
Geçen beş yılda bir İzmir Milletvekili’nin (Oğuz Oyan) Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı sıfatını taşımasına rağmen yapılamayan “başkanlar zirvesini” seçimden hemen sonra organize ederek, parti içi güç birliği zeminini oluşturdu.
Geçen dönem seçime beş kala Aziz Kocaoğlu’nun bireysel çabalarıyla Gümüldür’de bir araya gelebilen CHP’li başkanlar, Nalbantoğlu’nun fikri, Büyükşehir’in desteğiyle Çeşme’de birlik-beraberlik sürecini başlatmış oldu.
İzmir gibi hükümete ağır bir seçim tokadı atmış bir kent için önümüzdeki yıllarda bu toplantıların önemi bir kez daha ortaya çıkacaktır.
Keza, Ankara fırsatını bulduğunda İzmir’i cezalandırmaktan imtina etmemekte, yatırımların önüne çoğunlukla set çekmektedir.
Geçen yaz, İzmir bu gerçeği tüm çıplaklığıyla görmüş, en ağır şekilde yaşamıştır. Barajlar ve su konusunda hükümetin tavrı affedilir gibi değildir. Ve de İzmirli de 29 Mart’ta bu tavrı affetmemiştir.
Uzun lafın kısası;
CHP İl Başkanı Nalbantoğlu’nun kente getirmeye çalıştığı barış havasını alkışlıyorum. Ama CHP’de herkesin adamı olmak, ortamı idare etmek gibi kavramların bireysel siyaset için çok da iyi sonuç vermeyeceğini de hatırlatmakta yarar görüyorum.
“Herkese mavi boncuk” siyaseti CHP’de çoğu zaman ters teper. O nedenle Nalbantoğlu sessiz ve derinden gemiyi yüzdürürken yavaş yavaş da rengini de belli etmeye başlamalı, siyaseten kimliğini ortaya koymalıdır.
Kaldı kı kendileri, “Ne şiş yansın, ne kebap” felsefesiyle, ne İsa’ya ne de Musa’ya” yar olamayacağını bilecek kadar da siyasi tecrübeye sahiptir.
Genel Sekreter Önder Sav’ın İzmir’de “at değiştireceğini” hesaba katarak, Sav ekibinin doğal lideri A. Rezzak Erten’in yerini almak isteyebilir. Hatta sırf bu nedenle bazı ilçe başkanlarını koruyup kollayabilir. Hatta ve hatta, Kemal Karataş’la bile çatışmamak için Bornova İlçe Başkanı’nı da saldırılardan koruyup, kollamış olabilir. Bu arada Konak’a YTP’li bir başkan oturtup, yönetimleri ele geçirerek atanmışlıktan seçilmişliğe terfi etmek için alt yapı da yapıyor olabilir.
Ve diğer taraftan Aziz Başkan’la çatışmamanın yollarını da bulmuş olabilir.
Ama nereye kadar?
Yani ne kadar istemese de CHP’nin genetiğine işlemiş çatışma ortamından kaçamayacaktır Nalbantoğlu. Ama “Hele dur şu delege seçimlerini yapalım, TKP ve YTP’den arkadaşlarla, mali müşavir dostları il, kurultay delegesi yapalım. Ondan sonra kılıçları çekeriz” diyorsa başka tabii ki.
Görünen o ki, Nalbantoğlu felsefesi, suya-sabuna dokunmadan Ankara’ya gitmeye dayalı. Bayraklı-Karşıyaka tartışmasındaki “silik” duruşu bunun göstergesi.
Not 1: CHP Konak aday adayı Muhsin Kurt’un Kemalpaşa’daki çiftliğinde farklı ilçe örgütlerinden 400’ün üzerinde siyasetçiyi piknikte buluşturması, üzerinde durulması gereken bir siyasi gelişmedir.
Seçim dönemine ilişkin “teşekkür” yemeği gibi lanse edilse de çiftlik sefasının altından siyasi bir hareketlenme çıkma ihtimali belirmiştir. Bol miktarda ev yapımı şarabın tüketildiği, mangalların yakıldığı ve benim de bu nedenle “Külbastı hareketi” adını koyduğum Muhsin Kurt hareketinin yankıları Konak’ı aşmış görünüyor.
Not 2: Eski İl Başkanı Kemal Karataş’ın yeniden aday olacağı söylentilerini sıklaştı. Önceki dönem Önder Sav’ın tam desteğiyle seçilmiş başkan olan Karataş’ın bu kez aday olmak için yeterli delege imzasına ulaşıp ulaşmayacağı merak konusu.
Not 3: AKP İl Başkanı Aydın Şengül, ilçe başkanlarını Ankara’ya götürüp, kendisi için destek turuna çıkardı. Bu gelişme diğer adaylarca dikkatle izleniyor.
Not 4: Aziz Başkan’ın polis müdiresi bürokratıyla birlikte giriştiği “İşporta” hamlesini son derece zamansız ve tehlikeli buluyorum. İşsizliğin bu kadar tavan yaptığı bir ortamda, esnafı koruyup, kenti temizleme gibi ulvi amaçlarla yapılan bu tehlikeli hamle, kent gündeminin uzun süre ana konusu olarak kalacaktır.
Ancak Aziz Kocaoğlu ve polis müdiresi bürokratının kaçırdığı nokta, bu dönemde artan işportanın önemli bölümünü, krizde kepenk kapatan esnafın, işten çıkarılan fabrika işçisinin oluşturduğu gerçeğidir. Yani kurunun yanında yaşın da yanacağı bu sürecin ertelenmesi gerektiği, ekonominin rahatlamasıyla mafya ile zorunlu işportanın ayrılacağı kanaatini taşıyorum. Benden söylemesi…
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.