Lakin özellikle İzmir’de bu “iş dünyası” örgütlerinin kendilerini “efendi” durumda görüp bir takıp “medya kalemşorlarıyla” hareket etmesi bizi her vakit “yaramaz kalem” gibi gösterdi.
Televizyonculuğumun sona ermesinde bazı “işadamlarının” anlamsız korku ve kaygılarının altında her kalıba sığacak yapıları, bize karşı okların hep “öldürücü” saplanmasına yol açtı.
Bugün ülkenin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılarının sebebinin bağımsız cumhuriyet olduğunu ileri sürecek ve düşündürecek kadar küstahlaşanların ardında biliniz ki, bir iki iş kulübü ya da iş adamı var. Bu İzmir’de de böyle ne yazık ki!
Kışın İzmir’de yazın Çeşme’de “bir elinde cımbız bir elinde ayna” yaşamı sürdüren ve gücü sadece paraya ve belki de bazı “loca ritüellerine” dayanan çevreler şimdi de açıkça Kemalist devrimi, Kurtuluş Savaşı’nı, 9 Eylül’ü tarihten kazıma gayretlerine girdiler. Yani zaten bu olan amaçlarını artık “yer üzerinde de” gerçekleştirme çabası içindeler.
İşte son olay…
ESİAD namıyla maruf “iş kulübü”, yayınladığı dergisinde “İyi ki Gavur İzmir” başlıklı bir yazıda, “Haydi! Yine, Yeni, Yeniden Gavur İzmir, İzmir’in geleceğini şekillendirmek için geçmişine bakmak yeterli… İzmir’in ticari hayatında bir milat: KAPİTÜLASYONLAR, Mübadele olmasaydı İzmir bir başka şehir olurdu” başlıklı spotlara yer vermiş.
Mehmet Ali Kasalı’nın başkanlığı bırakmasıyla oldukça garip değişimlere uğrayan ESİAD yeni başkanından dökülen incilerle medya da bazı “malum tiplerin” övgülerine mazhar oldu. Hatta bir televizyonun sabah programında dile getirdiği “kumarhane” düşüncesi, vahşi kapitalizmin nasıl da ahlak yoksunu bir zillet silsilesi olduğunu ortaya koymuştu.
Ancak ne acıdır ki bu dernek şimdi de açıkça bu milletin sömürülmesi, ülkenin köleleştirilmesi, yabancılaştırılması ve kurtulunmak için binlerce şehidin verildiği Kurtuluş Savaşı’nı kötülemek, kapitülasyonları ve Levanten şakşakçılığını adeta “yükselen değer” konumuna getiriyor.
ESİAD’ın içine Cumhuriyet’e, Atatürk’e sadakatinden kuşku duymak istemediğim iş adamları var. ESİAD üyeleri içinde yakından tanıdığım gazeteciler var. Merak ettiğim “onların” bu yazıya verecekleri açık tepki? Tepki vermemeleri ise bugüne kadar savunduklarının tamamen aldatmaca olduğunu düşündürür ki, bazılarının sahip oldukları medya kuruluşlarının artık ay yıldızlı al bayrağı, Mustafa Kemal’i ekranlarına taşımaları “ayıp” olur!
MHP İzmir İl Başkanı Dervişoğlu gibi CHP ve diğer partilerin de bu “kirli” ve iğrenç amacı yaşama geçirenlere karşı durması gerekiyor. Demek bu “İzmir’e kimlik” tantanası yapanların kastettiği İzmir’in yeniden Levanten hakimiyetinde sömürülmesi, müstemleke olmasıymış. MHP İl Başkanı, “Kapitülasyonlar, kurtuluş reçetesi olarak sunuluyor. Mübadele olmasaydı daha iyi olurdu” denilerek Lozan yok sayılıyor. Müslüman Türkler hizmetkar, Avrupalılar sahip gibi tarif ediliyor. Atatürk’ün Türk İzmir’i gavurluktan medet umar hale getirilmeye çalışılıyor. Söyleyin Allah aşkına bu zillet değil de nedir?” diye sorarken bir gerçeği vurguluyor.
Ben cevabı vereyim. Lakin bu konuyu bu köşede “ne pahasına olursa olsun” devam ettireceğimi de söylemek isterim. Bizim “üç kuruşa” satılacak ne onurumuz var, ne de bayrağımız. Levantenleri yüceleştirenler ve efendileri bilsin ki “Dünya düşse peşimize, Yer sarsılsa yerinden, Ne Mustafa Kemal’den geçeriz, ne Mustafa kemal’in eserinden.”
ESİAD üyeleri tek tek “özeleştiri” yapıncaya kadar, kellem de gitse devam edeceğim!
İzmir 9 Eylül damgalıdır, “Yunan işbirlikçiliği” değil!
İzmir’in “kırmızı beyaz” bir kimliği vardır “mavi beyaz” ve “bol yıldızlı, haçlı” değil!
Anlamak istemeyen “taş kafalara” bir kez daha ilan edilir!
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.