Kategori: Cengiz Türksoy

  • Nasıl bir İzmir?

    Nasıl bir İzmir?

    Bir kent düşünelim,  Halkın katılımına açık ciddi araştırmalar sonucunda hazırlanmış, bilimsel verilere ve uzmanlığa dayalı bir nazım planı var. Plandan asla ödün verilmiyor. O kentte, hiç kimsenin dilediği yerde, dilediği gibi inşaat yapmasına, kamu arazilerini işgal etmesine göz yumulmuyor.  Hiç kimse için parasının yettiği büyüklükte yapı yapmasına olanak sağlayan plan değişiklikleri yapılmıyor. O kentte yatırımcılar,…

  • İzmir’de sonbahar

    Başta edebiyat olmak üzere birçok sanat dalında işlenen başlıca konular arasında yer alan sonbahar, hemen her zaman hüznü, ayrılıkları, durgunluğu ve bazen de ölümü çağrıştırır. Sonbaharda doğal yaşam durgunlaşır, yavaş yavaş uykuya çekilir. Göçmen kuşlar çoktan göç etmişler, bazı hayvanlar kış uykusuna çekilmek üzere hazırlıklarını tamamlamışlardır. Bitkiler solgunlaşmış, ağaçların yaprakları sararmıştır. Her geçen gün kısalan…

  • Akılcılık

    Akılcılık, bir tanıma göre “akla ve akıl yolu ile varılan yargıya inanma, akla aykırı veya akıl dışı hiçbir şeyi tanımama davranışı ve tutumudur”. Buna göre, akılcılık sağduyu ve sağgörü gerektiren davranışların ve tutumların bütünüdür. Sağduyu “doğru ile yanlışı birbirinden ayırma ve doğru yargılama gücü”; sağgörü ise “gerçekleri yanılmadan görebilme yeteneğidir”. Demek ki, akılcı tutum ve…

  • Beceremezsen yasaklarsın

    Türkiye, on beş yıl öncesine değin Avrupa’da yasağı en çok olan ülkelerin başında geliyordu. 1946’dan beri sürdürülmeye çalışılan tek kanatlı “solsuz demokrasi”deki kısıtlamalardan toplumsal yaşamın hemen her alanında yasayla ya da geleneklerle konulmuş yasaklara değin pek çok sorunla boğuşuyorduk. 1980’lerin sonu, 1990’ların başında Sovyetler Birliği’nin öncülüğündeki blok çökünce sosyalist solun “tehlike” olmaktan çıktığını düşünen “büyüklerimiz”…

  • Merak bu ya…

    Daha çocuk yaşlarımdan beri yanıtlarını merak ettiğim ama bir türlü öğrenemediğim kimi sorular vardır aklımda… Yıllar önce, babalarının adı “karaborsacı Ş…” ye çıktığı için mahalleden taşınmak zorunda kalan aile üyeleri acaba neler düşünmüş, içlerinde hangi duygu yeşermiştir? Babaları Ş… eşine, çocuklarına karşı kendini nasıl savunmuştur ya da savunmuş mudur? Düzenbazlar, üçkâğıtçılar kendi başlarına kaldıklarında, yaptıklarını…

  • Ahmet Piriştina

    Bazı insanlar vardır, değerleri öldükten sonra anlaşılır. Bazıları ise yaşarken efsaneleşirler. Onlar kalabalıklar içinde dolaşırken insanların gönlünde nasıl bir yer edindiklerini somut biçimde görebilirsiniz. Ahmet Piriştina ikinci grup insanlardandı. 28 Mart 2004 seçimlerine yönelik çalışmalar sırasında, kentin hemen her mahallesinde İzmirlilerin ona yönelik ilgisini ve sevgisini gördüğümde anlamıştım bunu. Ona dokunmak, onunla göz göze gelmek…

  • Elli yıl sonra 27 Mayıs’ı anımsamak

    Nazilli’de, orta halli insanların oturduğu ve genellikle iki katlı, bağımsız evlerden oluşan mahallemizde herkes birbirini tanır; mutluluklar mutsuzluklar, düğünler bayramlar, doğumlar cenazeler, birlikte yaşanırdı. Herkes herkesin, hemen her derdini, her mutluluğunu bilirdi. Koca mahalle sanki kocaman bir aileydi! Birkaç ay süren serin kış günleri dışında yaşamın çok önemli bir bölümü, gece/gündüz, ya sokakta, kapı önünde…

  • 6 Mayıs utancı

    6 Mayıs 1972, tarihimizin, acı olduğu kadar utanılacak günlerinden biridir. O zamanki Ceza Yasası’na göre “TC Anayasası’nı tağyir (başkalaştırma, bozma), tebdil (değiştirme) ve ilgaya (varlığına son verme) ve bu Anayasa ile kurulmuş bulunan TBMM’yi ıskata (düşürme) cebren teşebbüs etme” suçlamasıyla 9 Kasım 1971 günü ölüm cezası verilen Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan idam…

  • Hukuk ve afet

    Elazığ köylerindeki deprem görüntüleri, bir yandan depremzedelerin içler acısı durumunu sergilerken, bir yandan da aklımızın en duyarlı noktasına “neden” sorusunun çengelini takıyor. Bu ilkellik, bu aymazlık, bu zavallılık neden? Son yüz yıl içinde yüz bin insanımızı yitirdiğimiz depremlerden neden ders alınmıyor? Sorun nerede? Ülkemizde imar, şehircilik ve inşaat işlerini düzenleyen yasal çerçevenin, yıkıcı doğa olaylarına…

  • Domuz gribi dersleri

    İlkokulda, tarih derslerimizde Birinci Dünya Savaşı anlatılırken, savaş süresince Osmanlı Devleti’nin zaferden zafere koştuğu ama müttefiklerimiz yenildiği için bizim de yenik sayıldığımız anlatılırdı. Çocuk aklımla, anlatılanlara pek inanmaz; kendi kendime, “Öyle şey mi olur, boks maçı mı bu, yenik sayılmak da ne demek?” diye anlatılanları sorgular ve onca zaferden sonra koca Osmanlı Devleti’nden geriye kalan…

  • Minik Bedrettin

    Beş yaşındaki Bedrettin, yediği dayak nedeniyle ölmek üzereyken temizlik işçilerince bulundu. Gazeteler çocuğu babasının dövdüğünü ve yol kenarına attığını yazdılar. Bir gün sonra Bedrettin’i, kendisi gibi dilencilik yaptırılan çocukların dövdüğü anlaşıldı. Devlet görevlileri duruma el koydu (!), ülkemizde kırk yılda bir görülen (!) bu sorunu çözmek için harekete geçtiler. Bilip bilmezlikten, görüp görmezlikten gelen toplumumuz…

  • Afet nerelerde olur?

    Doğa, kendi diyalektiği içinde ürettiği olaylarla sürekli bir devinim içindedir. Deprem, yer kayması, volkan püskürmesi, ırmak taşkınları, yıldırım, fırtına, çığ bu olaylardan yalnızca birkaçıdır. Doğanın bir parçası olan tüm hayvanlar bu olayların farkındadırlar ve olaylar başladığında kendileri için ölümcül olabilecek etkilerinden korunmak için oradan kaçarlar. İnsanlar ise, büyük doğa olayları karşısında, ancak yapılabilecek hiçbir şey…