Kendinize boş zaman yarattığınız zamanlarda, kenti çeşitli kimliklerle örneğin; kadın, çocuk, engelli olduğunuzu varsayarak- dolaşmayı deneyin, ama bunu yaparken kendinize karşı “mutlak dürüst” olun. Bakın neler neler görecek, o zamana değin hiç düşünmediğiniz ne çok ayrıntıyı fark edeceksiniz.
Hemen her kentimizde olduğu gibi, İzmir’de de bu anlamda o kadar çok eksiğimiz var ki. Kentlerimizde sanki yalnızca erkekler, araç sahipleri, sağlıklı yetişkinler, bir işi ve parası olanlar yaşamaktadır. Trafik, ağırlıklı olarak araç trafiğine göre düzenlenmektedir. Kaldırımların araçlarla işgal edilmesi ya hiç yadırganmaz ya da kimi bölgelerde bunu önlemek için konulan engellerin seçiminde bile yayalar göz önüne alınmaz. Kaldırımlar araçların çıkamaması için öylesine yükseltilir ki, gerçekten de artık otopark olarak kullanılamazlar ama özellikle kadınlar, çocuklar ve engelliler olmak üzere- yayalar da çıkmakta zorlandıkları için işlevlerini yitirirler. Aynı amaçla kimi zaman kaldırımla taşıt yolu arasına yeşil bantlar yapılır ve bu bantların iki yanı demir parmaklıklarla çevrilir. Araçlar artık kaldırıma çıkamazlar ama yayalar da kaldırımdan inemezler. Kısa süreli bir gözlemle kim kimin için ve kime karşı korunmaktadır anlarsınız.
Çoğu yerde hiç yoktur ama kimi yerlerde kaldırım başlarına ve yaya geçitlerine engelliler için rampalar yapılır ama bunların eğimi ve yapılış biçimi engelsizlerin bile inip çıkmasını engeller. Rampadan inseniz de karşı kaldırımda rampa yoktur. Eğer engelliyseniz ve bu rampayı kullanarak taşıt yoluna inerseniz ya yolda kalırsınız ya da ancak bir iyilikseverin yardımıyla karşı kaldırıma çıkabilirsiniz. Görme engelliyseniz yaya geçidindeki ışığın yayalara yol verdiğini de yine iyilikseverlerin yardımıyla öğrenebilirsiniz.
Metro istasyonlarındaki engelli asansörlerini gördüğünüzde “acaba ne işe yarıyor” diye düşünmekten kendinizi alamazsınız, çünkü engellinin bunları kullanabilmesi için önce oraya kadar gelebilmesi gerekir. Kentin her yerinde engellilere bu olanak sağlanmadıkça o asansörlerin ne denli anlamsız kaldığını saptarsınız. Kentte, iskelelerde, otobüs duraklarında, vapurlarda, otobüslerde, alışveriş merkezlerinde çok az engelli görürsünüz. Engellilerin buraları kullanmaktan hoşlanmadığını(!) ya da kentimizde çok az engelli olduğunu düşünebilirsiniz. Ama kenti engelli olduğunuzu varsayarak dolaşırsanız düşüncenizin doğruluğunu kolayca sınamış olursunuz.
Bir gün, her zaman kullandığınız yoldaki kaldırım kaplamaları değiştirilir; basacağınız yere bakmadan yürüme özgürlüğüne kavuşursunuz. Yıllardır geçtiğiniz o yoldan ilk kez geçiyormuş gibi yeni şeyler görmeye, keşfetmeye başlarsınız. Öyle yapılar görürsünüz ki, kendi kendinize şaşar kalırsınız. Oysa o yapılar sizden bile yaşlıdır belki. Ama kimi zaman o kaldırımlar öyle kaplanır ki, eğer kadınsanız bir daha o yolu kullanamazsınız; kullanmak zorunda kalmak kabusunuz olur, çünkü oradan her geçişinizde son durağınız ayakkabı tamircisidir.
Kentte neler yapıldığı kuşkusuz çok önemlidir ama bundan da önemlisi bunların nasıl, hangi standartta ve kim için yapıldığıdır.
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.