Kategori: Efdal Sevinçli
-
İzmir tiyatro tarihinden notlar…
Osmanlı, dramatik tiyatroyu / modern tiyatroyu 19. Yüzyıl’da tanır. Bu tanışmanın bir kültürel alışkanlığa dönüşmesi de kolay olmamıştır. Geleneksel tiyatrodan sahneye, yazılı bir metne, metnin istediklerini yapan oyuncuya, dekorundan kostümüne yeni kurulan bir dünyayı geçmek, kurallarını öğrenmek kolay olmadı. Önce yazar arandı, çevirmen arandı, erkek ve kadın oyuncu bulmak dersen bu iş müslüman mahallesinde salyangoz…
-
Kadızâde Hüseyin Rıfat (Işıl) Bey ve Kokorok
II. Meşrutiyet’in (24 Temmuz 1908) özgürlük rüzgârı, etkisini en çok basın dünyamızda gösterir.[1] Alınan yayın izinleriyle ardı ardına yayımlanan gazetelerin, dergilerin çokluğu toplumda bir şaşkınlık yaratır. İzmir’de yaşayan farklı milletlerin, Türklerin (Müslüman), Rumların, Ermenilerin, Musevilerin, Levanten grupların büyük bir coşkuyla, kısa süre de olsa, yasaklardan uzak, özgürce yayın yapmanın heyecanıyla gazeteler, dergiler çıkardıklarını görürüz.[2] II. Meşrutiyet’in…
-
II. Meşrutiyet ve Osmanlı Basınında Örgütlenme Özgürlüğü
24 Temmuz 1908’de, II. Abdülhamit’in 32 yıl süren yönetiminin, “mutlakıyyet”ten “meşrûtiyyet”e dönüşü, Selanik’ten İstanbul’a, İzmir’e, Osmanlı’nın hemen bütün büyük kentlerinde bir özgürlük bayramı olarak karşılanır, kutlanır. Ülkeyi saran özgürlük fırtınası içinde, hemen her gün onlarca gazete, dergi, yayın izni alıyor, Osmanlı basın dünyasında kendilerince bir yer bulmanın şaşkınlığını yaşıyorlardı.[1] Otuz yılı aşan yasaklarla boğulan Osmanlı basını, “meşrutiyet”…
-
Hasan Tahsin’i tanıyor muyuz?
30 Ekim 1918’de Mondros Ateşkesi’nin imzalanışının ardından İzmir’de yayımlanan gazeteler arasında Hasan Tahsîn Receb’in [Osman Nevres] çıkardığı Hukuku Beşer / Hukuk-ı Beşer’in[1] (Les Droits de l’Homme), basın tarihimizde özel bir yeri vardır. Bu özel durumu, Hasan Tahsin’in, 15 Mayıs 1919 günü ölümü / şehit oluşu belirlemiştir.[2] Bugün, işgale direniş gücümüzün, bağımsızlığımızın simgesi olarak değerlendirilen, ancak gerçekleştirilişi ve kanıtları açısından hâlâ…
-
Basın tarihimizin en çok dikkati çeken gazetesi: Hukuk-ı Beşer
Kayıp gazetelerimizin peşinde… 30 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesi’nin imzalanışının ardından İzmir’de yayımlanan gazeteler arasında Hasan Tahsin Receb’in [Osman Nevres] [1] yayımladığı Hukuk-ı Beşer’in [2] (Les Droits de l’Homme) çok özel bir yeri vardır. Alt başlığında, “Siyasî, Fennî, İlmî, Edebî, İçtimaî, Ziraî, İktisadî” sözcükleriyle ilgi alanının genişliğini gösteren Hukuk-ı Beşer, yayın ilkelerini de “Hukuk-ı ibâdı müdâfi, hakikatten ayrılmaz, hâdim-i beşeriyet, hür, müstakil gazetedir. Genç mefkûrelere…
-
Duygu Gazetesi’ni duydunuz mu?
“Sahib ve Müdürü: Haydar Rüşdü, İdâre-hâne: Frenk Mahallesinde İsponti Ferhânesinde Dâire-yi Mahsûsa” olan “Her gün akşamları çıkar” Duygu gazetesini duydunuz mu? Çok yakın zamana değin adı bilinen ancak varlığına ilişkin hiçbir iz bulunamayan Duygu’nun, Anadolu’nun “kardeş” gazetesi olduğunu biliyorduk. Basın tarihimizde adı Vakit Gazetesi’yle bütünlenen Gördesli Hakkı Tarık Us’un topladığı, yılların birikimi olan Osmanlı /Türkçe süreli yayınlar koleksiyonu, yok olmaya…
-
İzmir 1922 / Gezi Kılavuzu / Gezgin Kılavuzu
8 Nisan 2022, Altay Spor Eğitim Vakfı Anı Evi’nin küçük bahçesinde, Atina’dan gelen, ailesi Çeşme / Çiftlikköylü bir İzmir araştırmacısı, George Poulimenos’un “Smirna 1922 / Seyahat Rehberi“nin tanıtım töreni var. İzmir’i tanımak, İzmir tarihine ilişkin yeni yayınları dilimizde okumak hepimizi heyecanlandırıyor. Doğrusu, İzmir araştırmalarının özlenen düzeyin çok altında olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu nedenle G. Poulimenos’un, büyük…
-
İzmir basınının kayıp gazetelerinin peşinde
İzmir basın tarihinde, Osmanlı’da yayımlanan ilk gazetemiz Le Spectateur Oriental’den (24 Mart 1821) Cumhuriyet yönetimine değin Fransızca’dan Rumca’ya, Ermenice’den Musevice’ye, Türkçe’ye yüzlerce süreli yayının çıktığını biliyoruz.[1] Ancak bunların çoğunun, bırakın koleksiyonunu, tek nüshasını bile göremediğimiz yüzlerce gazetenin, derginin adlarını farklı kaynaklardan öğrenip seviniyoruz! İzmir basın tarihinin Türkçe süreli yayınlarına bugün, İzmir Milli Kütüphane[2] ile Hakkı Tarık Us Koleksiyonu’ndan[3] ulaşabiliyoruz. Milli Kütüphane ile kimi…
-
Sinemanın tarihinde İzmir
Paris’teki Grand Café ’den İstanbul’daki Sponek Birahanesine… Ülkemizin ilk sinema tarihçisi Nijat Özön, “Türk Sinema Tarihi” (1962) adlı yapıtında sinema sanatının ilk adımlarını şöyle aktarır: “1895 yılı, çeşitli sinema aygıtlarının artık lâboratuvar dışına çıktığı bir yıldır. Yılın ilk üç ayı içinde Lumiere Kardeşler, “cinematographe” adını verdikleri aygıtlarıyla ilk özel sinema gösterilerine başladılar. Yılın ortalarına doğru,…
-
İzmir kültüründe Museviler ve Siren Bora…
Üç gündür İzmir’in kültür tarihine ilişkin yeni bir yolculuğa giriştim. Son yıllarda İzmir ve Osmanlı musevi tarihi üstüne yazdığı makaleleriyle, kitaplarıyla hepimizi aydınlatan Siren Bora’nın “Birinci Juderia / İzmir’in Eski Yahudi Mahallesi” * araştırmasını heyecanlanarak okuyorum. Osmanlı’nın millet düzeninde, İstanbul’dan sonra, yüzyıllarca Müslüman Türklerle birlikte Rumların, Ermenilerin, Museviler’in bir arada yaşadığı İzmir’de, Musevilerin ilk yerleşimlerini,…
-
Örneğini Görmediğimiz İntibâh Gazetemiz
Bugün hiçbir sayısını göremediğimiz, kaç sayı çıktığını bile bilmediğimiz, İzmir’de, Devir gazetesinden sonra Türkçe yayımlanan ikinci özel gazetemiz İntibâh’tır (1875) [1]. Ermeni milletinden ünlü avukat Corci Bubli’nin [2] imtiyâz sahibi olduğu, ilk müslüman / Türk gazetecimiz Mehmet Salim Bey’in de başyazarlığını yaptığı İntibâh’ın [Uyanış] varlığı üstüne edindiğimiz sınırlı bilgileri, dönemin gazetelerindeki “gazeteci kavgası” haberlerine borçluyuz.…
-
1874 yılının İzmir’inden günümüze destanlar
Destanlar, destancılar, aşıklar [1] Şiir Yazarı Şair Geldi 1980’li yılları yaşayıp da İzmir körfez vapurlarında, üzerinde “şiir yazarı şair”[2] yazılı bond çantasıyla, elvan kâğıda basılmış, “hediyesi takdirinize kalmıştır” açıklamalı destanlarını dağıtan, “Manisa Kırkağaçlı Şair Muharrem Coşkun”u tanımayan İzmirli, Egeli [hatta Istanbullu, Ankaralı] yok gibidir… Çocukluk günlerimden kalan “destancı, destancı geldi”seslenişini, bugün silik bir iz olarak anımsarken artık sokaklarda, kahvelerde destancı bulmak olanaksız. Hele destanlarını,…