Kategori: Cengiz Türksoy
-
Deneyim ve Türkler
İnsanlar gibi toplumları ve ulusları nitelemek için de kullanılan deneyimlilik dünyadaki yüzlerce ulusun ortak özelliği değildir. Bir ulusun deneyimli olarak nitelenmesi için uzun bir tarihsel geçmişi olması kadar o geçmişte yaşadıkları, yaptıkları ya da yapmadıkları önemlidir. Ancak bir ulusun deneyimliliğinden söz etmek için bu da yetmez. Asıl, tarihsel geçmiş içinde yaşananlardan ne ölçüde dersler çıkarıldığına;…
-
Milletvekilliği tutkusu
Çocukluğumda yapılan seçimlerde insanların önce ön seçimi kazanarak aday olmak, sonra da seçilmek için harcadıkları çabaları gördükçe milletvekillerinin çok yüksek maaş aldıklarını sanırdım. Babamın kazancı hayli iyi olan bazı işadamı arkadaşlarının da bu adaylar arasında olması “kendimce” bu düşüncemi doğruluyordu. Çocuk aklımla, “milletvekili maaşı çok yüksek olmasa bu amcalar tıkır tıkır yürüyen işlerini neden bıraksınlar…
-
Tuhaf bir seçim süreci
22 Temmuz 2007 günü yapılmasına karar verilen genel seçimlere doğru yaşanmakta olan süreç, 1973 seçimlerinden bu yana izlediğimiz/ilgilendiğimiz son sekiz milletvekili seçimine hiç benzemiyor. Hiçbir seçimde bu seçim sürecinde yaşanan, yaşanmakta olan ve yaşanacağını düşündüğümüz tuhaflıklara tanık olmadık. Örneğin; 22 Temmuz seçimlerinin Anayasanın 77. maddesine göre seçimleri erkene alan TBMM kararına dayanarak mı, yoksa TBMMde…
-
Yedi çocuğun ölümü
Önceki hafta Milliyet ve Yeni Asır gazetelerinde içimi yakan iki haberi okuduğumda aklımdaki birçok şey bir anda anlamını yitirdi. Milliyet’in haberine göre, Kayseri’de iki yoksul ailenin çocukları olan Turgay (8), Ali (6) ve Serengül Zurnacı (5) kardeşler ile kuzenleri Berivan (5), Muharrem (6) ve Veysel Zurnacı (7) kardeşler bir aşevinin çöplüğünde buldukları marulları ayıklayıp yiyorlardı.…
-
Akılcı düşünmek
Toplumumuzun despotik Osmanlı yönetim geleneğinin etkilerini terk edemeyen çeşitli kesimleri on yıllardır kendilerini hem kandırmakta hem de bunu kendilerine bile itiraf edememektedirler. İnsanlarımızın kendi kendilerini sürekli kandırdığı ya da başkalarınca sürekli kandırıldığı pek çok konu vardır. Toplumsal yaşamın neredeyse tamamı sahteleşmiş; doğruyla yanlışı, değerliyle değersizi ayırmak neredeyse olanaksızlaşmıştır. Örneğin, toplumsal ve siyasal yaşamımızı biçimlendiren yasalar…
-
Halk adına…
Ne zaman halk adına konuşan birisini dinlesem aklıma yıllar önce okuduğum bir roman adı gelir. Bulgar devrimcisi, kadın yazar Mitka Gripçeva, “Seni Halk Adına Ölüme Mahkum Ediyorum” adlı bu kitabında, partizanların faşist diktatörlüğe karşı verdikleri mücadeleyi kendi anılarıyla harmanlayarak anlatmaktadır. Kitapta anlatılanlara göre, Partizanlar ya da karşısında oldukları faşist diktatörlüğün resmi/sivil güçleri kendilerince halk düşmanı…
-
Karşıtlıkları doğru okumak
Uzun zamandır yaşanan sürecin günümüzde ulaştığı noktada toplumumuzun gittikçe derinleşen bir ayrışmayla karşı karşıya olduğu görünüyor. Ayrışmanın başlıca tarafları, laikliği savunanlarla ona karşı olanlar biçiminde adlandırılıyor. Ancak bu görüntü söz konusu ayrışmanın yalnızca dışa vuran yüzüdür. Gerçek karşıtlık, bize göre, ülkemiz için “gelecek tasarımı” olanlarla böyle bir tasarımı olmayanlar arasındadır. Jön Türkler hareketiyle ona karşı…
-
Yüzsüzlük
Kimi insanlar vardır; dün söyledikleriyle bugün söyledikleri birbirine tümüyle ters olsa da, böyle bir durum yokmuşçasına rahat davranırlar, içine düştükleri bu terslikten hiç çekinmezler. Sıradan insanlardan dünyaca tanınmış olanlara değin nice örneği olan bu tür kişilerden yakın ve uzak çevremizde de bolca bulunduğunu yaşam bize göstermiştir. Türkçemizde bu tür insanlara yakışan güzel bir sıfat vardır.…
-
İsyan ediyorum!
Geçtiğimiz hafta sonu 33 insanımızı yaşamlarının baharında, gözyaşları içinde toprağa verdik. Ölenlerin birçoğunun çocuk olması içimizi daha derinden titretti. Onlar çocuktular, kendi haklarını ve hukuklarını koruyacak yaşta değildiler; birlikte oldukları büyüklerine ve şoför amcalarına güvenerek çıkmışlardı o yolculuğa. Oysa 45 kişilik otobüse adeta tıkıştırılarak bindirilmişlerdi, kimse itiraz etmemişti bu rezilliğe. Kimisi kucakta, kimisi otobüsün koridorunda…
-
“Yaşamın renkleri”
“Pleasantville – Yaşamın Renkleri” ilginç bir film. Film her şeyin siyah/beyaz olduğu bir kentte geçiyor. İnsanlar, yazılmamış ama herkesin sorgulamaksızın kabul ettiği kurallara uygun yaşıyorlar. Kentte yaşam, hiçbir şey değişmeden, sürüp gidiyor.. Her gün, bir öncekinin tekrarı gibi. Bir gün, bu kurallar tartışılmaya; “özgürlükçü yeni insanın doğasına” uygun eylemler görülmeye başlanıyor. Zaman ilerledikçe, kuralları sorgulayan,…
-
Öteki
Bireysel ya da toplumsal yaşamda “öteki” olmak, nadiren hoş bir şey olsa da çoğu zaman berbat bir duygudur. “Öteki” olmak ya da olmamak genellikle insanın kendi denetiminde değildir, çünkü “ötekini” oluşturan öteki olmayandır. Nedir “öteki”? “Öteki”, en kısa tanımıyla, belirli bir zamanda ve sınırları belirlenmiş bir alanda, o alanın egemenlerinin varlıklarını sürdürmek için kendi dışındakileri…
-
Öteki
Bireysel ya da toplumsal yaşamda “öteki” olmak, nadiren hoş bir şey olsa da çoğu zaman berbat bir duygudur. “Öteki” olmak ya da olmamak genellikle insanın kendi denetiminde değildir, çünkü “ötekini” oluşturan öteki olmayandır. Nedir “öteki”? “Öteki”, en kısa tanımıyla, belirli bir zamanda ve sınırları belirlenmiş bir alanda, o alanın egemenlerinin varlıklarını sürdürmek için kendi dışındakileri…