Kategori: Cengiz Türksoy
-
Aslan yattığı yerden belli olur
Her insan ve her toplum kendine özgü yaşam çevresi oluşturur. Ülkelerin, kentlerin, mahallelerin, sokakların ve evlerin; hatta evde ya da işyerinde -varsa- kendimize ait odaların fiziksel karakterini belirleyen bu gerçek, “aslan yattığı yerden belli olur” atasözümüzle özlü biçimde ifade edilmiştir. Geçen hafta görevle gittiğim İsveç’in başkenti Stockholm kentinde dolaşırken kendi kendime sık sık bu atasözümüzü…
-
Türkiye’de imar sorunu
Bugün yürürlükte olan İmar Yasası’nın Osmanlı Devleti’ndeki karşılığı Ebniye (yapılar) Kanunu’dur. 1933 yılında çıkarılan 2290 sayılı Yapı ve Yollar Kanunu Ebniye Kanunu’nun yerini almıştır. 1. Dünya Savaşı yıkıntılarını hızla onarma çabası içinde bulunan Almanya’daki imar mevzuatından esinlenerek hazırlanmış olan Yapı ve Yollar Kanunu 1956 yılına değin yürürlükte kalmıştır. Kentleri yalnızca yapılardan oluşan fiziki çevreler olarak…
-
Bir kent düşünün…
Bir kent düşünün; milyonlarla ifade edilen nüfusuna karşın, sabah ve akşam saatlerinde bile trafiği tıkanmıyor; bir ucundan öteki ucuna, en çok 45 dakika içinde ulaşılabiliyor; bir caddesi kapandığında bir başka caddesi -biraz sıkışık da olsa- o yükü üstlenebiliyor. O kentte yatırımcılar, nerede ne yapabileceklerini biliyor ve geleceğe dönük işlerini ona göre programlıyorlar. İş günlerinde sokaklarda…
-
Kentsel gerilim
Yüz yıllık kentleşme tarihimizin daha çok ikinci yarısında yaşananların ürünü olan bugünkü Türkiye kentlerinin içinde bulunduğu sorunlar sıralansa, ilk sırada -açık ara farkla- “kentsel gerilim” yer alır. Yüz binlerce insanın yaşadığı kentsel alanda süre giden yaşam biçimi değişikliklerinden, kentin çeşitli bölgelerinde sunulan kentsel kolaylıklar arasındaki farklılıklara değin çok çeşitli kaynaktan beslenen kentsel gerilim nasıl giderilir,…
-
Cennet ve cehennem
Çocukların peş peşe sıraladıkları sorularla yetişkinleri bunalttıkları bir dönem vardır. Öyle sorular sorarlar ki, ya yanıtını hiç düşünmemişsinizdir ya yanıtınız yoktur ya da bildiğiniz yanıtı verseniz çocuk anlayamayacaktır ama konunun uzmanlarının ısrarla belirttikleri gibi çocuğun hiçbir sorusu yanıtsız kalmamalıdır. Yanıtınız hem çocuğu tatmin etmeli hem de gerçeklerle çelişmemelidir; çünkü o yanıt çocuğun belleğinde yer edecek…
-
Travmatik kurtuluş!
Binlerce yıllık dünya tarihinde ya da bir yaşam süresi içinde bir türlü çözülmediğini gördüğümüz için bizi üzen, şaşırtan ya da öfkelendiren çeşitli sorunlar vardır. İnsanların büyük çoğunluğunda çoğu zaman yılgınlığa yol açan bu sorunlar acaba neden çözülmezler? Örneğin birbirlerine “uygarlık” dersi vermek için adeta yarışa girmiş olan toplumlar insanlığın baş belası savaşa neden son verememektedirler?…
-
Koruma
Gelişmiş ülkelerin uygar kentlerini görenler sık sık bizim kentlerimizle karşılaştırmalar yaparak kentsel sorunlarımıza ilişkin çeşitli düşünceler üretirler. Dost sohbetlerinin başlıca konuları arasındaki bu tür düşünce aktarımlarında “koruma” kavramı sıkça vurgulanır; gelişmiş ülkelerin tarihi ve doğal değerlerine sahip çıktıkları, onları titizlikle korudukları, bizimse bu değerlerimizin talan edilmesine göz yumduğumuz anlatılır. Söylenenler, bütünüyle olmasa da doğrudur ama…
-
Küresel ısınma ve su
Son yıllarda çok sık dillendirilen küresel ısınma söyleminin neredeyse dünyadaki bütün kötülüklerin kökeni gibi sunulmakta olduğunu görüyoruz. Hava sıcaklığı mevsim normallerinin biraz üstüne çıksa ya da biraz altına inse; alışageldiğimiz rejiminin biraz dışında yağış alsak; dünyanın şurasında, burasında birkaç fazla hortum görülse; tarımsal üretim biraz azalsa vs. vs. bilen bilmeyen herkes küresel ısınmadan söz ediyor.…
-
İhmal
Aylardır Tuzla tersanelerindeki ölüm haberleriyle üzülüyoruz, sarsılıyoruz. Her ölümün ardından işçiler, sendika, işveren ve hükümet sözcüleri çeşitli açıklamalar yapıyor ve bizleri “aydınlatıyorlar”. Bugüne değin öylesine aydınlandık ki konunun bizim yönümüzden bilinmeyen hiçbir yanı kalmadı ama hala yanıtını alamadığımız bir soru var. Bu ölümcül kazalar neden bitmiyor? Tuhaf bir ülkede yaşıyoruz. Her yıl karayollarındaki kazalarda binlerce…
-
Yoğunluk trajedisi
Geçtiğimiz hafta sonu Milliyet’in internet sitesinde “İstanbul’da 40 Milyon Kişi Yaşasaydı başlığıyla yayımlanan fotoğraf sanatçısı Michael Wolf’a ait “Yoğunluğun Mimarisi” adındaki çalışmayı gördünüz mü bilmiyorum. Michael Wolf’un, çoğunluğu Hong Kong fotoğraflarından oluşan çalışma bize göre, bu dünyada insan eliyle insana sunulan cehennem yaşamını sergiliyor. İçinde onlarca kat, binlerce konut barındıran yüksek bloklardan oluşan yaşam alanları…
-
Demokrasi
1946 yılından beri kurmaya ve yaşatmaya çalıştığımız iddia edilen “demokrasi” konusunda neden toplumun tümü bir uzlaşmaya varamamaktadır? Soruyu yanıtlamaya çalıştığımızda yığınla karşılık bulmak mümkündür ama hemen her yanıt sorunun ancak bir yanını açıklayabilir. Tüm yanıtları artarda sıraladığımızda da açıklayıcı ve kolayca anlaşılabilir yanıttan uzaklaştığımızı görürüz. O nedenle ben, soruyu değiştirip “demokrasi” kavramının toplumun çeşitli kesimlerince…
-
Sosyal güvenlik
Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) 1944 yılında toplanan Philadelphia Konferansı’nda yayınlanan Bildirge’yle sosyal güvenlik dünyada ilk kez “hak” olarak tanımlamıştır. Bildirgede yer alan esaslara göre “sosyal güvenlik”, çalışana bugün ve gelecekte, çalışma koşullarını yitirse bile, çeşitli risklere karşı, yaşamını sürdürebileceği sürekli bir gelir güvencesinin sağlanması ve hastalık, işsizlik, yaşlılık, iş kazası, meslek hastalığı, analık, sakatlık, ölüm…