Kategori: Semra Yeşil
-
Büyüdüğümüzü nasıl anlamıştık
Evimizden en uzaktaki pastaneye dondurma almaya gitmemize izin verildiği zaman… Komik, ama gerçek… O zamanlar yazın gelişi de dondurma ile özdeşti… “23 Nisan’dan önce dondurma yemek yok” cümlesi o günlerde çocuklar için, iki yönlü bir beklentiyi çağrıştırırdı. Bir yandan mandolin orkestrası konseri, halk oyunu ve spor faaliyetlerimizi sunacağımız, coşkulu çocuk bayramını beklerken, diğer yandan da…
-
Bir ana tanrıça şehri: Metropolis
Ephessos, Smyrna, Kolophon, Notion antik kentleri ile Nif dağı arasında, Küçük Menderes (Kaystros) nehri havzasının verimli toprakları üzerinde, İzmir’in yanı başında, adını tabiatın ana tanrıçası, dağların hakimi, bitkilerin, hayvanların ve insanların yaratıcısı olduğu rivayet edilen “Meter Gallessia”dan alan şehrin, daha sonra “Torbalı”ya dönüşecek, ilk ismi Triyanna, diğer bir deyişle Tripolis… Kökleri, tarımla uğraşanların ana tanrıçasına…
-
Adına tarih boyunca onlarca sıfat eklenmiş bir masal şehir: İzmir
Homeros “Gök kubbenin altında ki en güzel şehir” demiş… Aristo İskender’e “Görmezsen eksik kalırsın” derken, Victor Hugo hiç görmeden adına şiir yazıp bir “Prenses”e benzetmiş… Gerçek olaylarla efsaneler, hem kuruluşunda, hem adını almasında, hem de zaman içindeki yolculuğunda iç içe yaşanmış neredeyse… Kimi zaman bunları birbirinden ayırabilmek bile son derece güç olmuş… Efsanelerden birinde, şehrin…
-
Müzik oldu aşk oldu
“Duygularımı şiirlere anlatamam, çünkü şair değilim. Kendimi gölgeler ve ışıkla ifade edemem, çünkü ressam değilim. Düşüncelerimi hareketlerle de açıklayamam, çünkü dansçı değilim. Ama bunların hepsini müzikle yapabilirim. Çünkü ben bir müzisyenim” demiş Mozart… Duygularını müziğiyle anlatan; O’nu ilk olarak, özel bir gecemizde şarkı söylemeye geldiğinde tanıdık. Gecenin ardından “O ne sesti öyle” derken, bir gün…
-
O adada bir de mikro cumhuriyet varmış: Key West…
Kuzey Amerika’nın en güneyinde, bir cennet ada… Miami’den karayolu ile sadece dört saat uzaklıkta… Florida eyaletinin en güney ucunda ikiyüz kilometrelik bir köprü ile zincir gibi birbirlerine bağlı, “Florida Keys” olarak adlandırılan adaların en sonuncusu… Daha önceleri adalara ulaşmak için okyanus üzerinde bir tren yolu varmış. Ancak çok kuvvetli bir fırtınada meydana gelen tren kazası…
-
Meğer cennet Akdeniz’deymiş
Birkaç yıl öncesine kadar “İngiliz sistemine göre İngilizce’nin en kolay ve en iyi öğrenildiği yer” olduğu dışında fazla bir bilgiye sahip olmadığım bir ada… Oysa ki, gittikten sonra hakkında belki de hiç söylenmemiş pek çok şey vardı gördüğüm, duyduğum, tattığım, hissettiğim… Dönüş günü, neredeyse “Dönmeyelim, burada kalalım” dedirtecek kadar… Orası Malta’ydı… Sicilya’nın güneyinde, Akdeniz’in ortasında…
-
Bir yudum köy: Nazarköy
Göz değme… Günümüzde pek çok kişinin inanmadığı, ancak “bazı kişilerin isteyerek ya da istemeyerek baktıkları ya da dokundukları canlılara zarar verebilecekleri” şeklindeki çok yaygın eski bir halk inanışı… Nazar… Çok eskiden beri insanları huzursuz eden bir duygu… Yüzyıllar boyunca pek çok kültür ve dine göre göz figürü, üzerinde taşıyanları ya da yanında bulunduranları kötülüklere karşı…
-
Yol üstündeki yüce tanrıça: Euromos
İzmir – Aydın otoyolunun Söke ayrımından çıkıp, Büyük Menderes’in alüvyonlarıyla doldurduğu eski körfez Latmos, pamuklar diyarı Söke Ovası’nı boydan boya kat edip, Beşparmak Dağları’nın yamacındaki Bafa Gölü’nün kıyısından, önce Pınarcık, sonra Çamiçi köylerinden geçtikten sonra Heraklea tabelasını görerek devam edersiniz yolunuza… Hedefiniz Milas üzerinden Bodrum’a ulaşmaktır çoğunlukla… Selimiye Köyü’nü de geçtikten sonra eğer aceleniz varsa…
-
Claros’un ışığında yolculuk
Efsaneye göre, İzmir’e gelen Büyük İskender, Pagos (Kadifekale) dağının eteklerinde Nemesis kutsal alanında avlanırken, bir ara ulu bir çınarın altında uykuya dalar, rüyasında gördüğü iki Nemesis, İskender’den yeni İzmir kentini uyuduğu yerde kurmasını isterler. Uykusundan uyanan İskender, Claros’taki Apollon Kehanet Merkezine giderek, kahine gördüğü rüyayı anlatır ve fikrini sorar. Kahin rüyayı, “Kutsal Meles Çayı kenarındaki…
-
Bir yudum köy: Şirince
“O zamana kadar, köyde cinayet işlendiği duyulmuş şey değildi. Sadece bir kere, o da bir dilberin güzel gözleri için, tanıklar huzurunda iki delikanlı mertçe vuruşmuşlardı” diyerek devam ediyor… “Hani, köylüyü iliğine kadar sömüren büyük toprak ağaları vardır ya, bizim orada yerleri yoktu onların. Kendi arazisinin efendisiydi her köylü” derken iki halkın, aynı toprak parçası üzerinde…
-
Yudum yudum köylerden geçerek
Amyzon’un izinde iken ilk durağımız Aydın’ın Koçarlı ilçesine bağlı Halilbeyli Köyü idi… Köyün girişindeki, Menderes Ovası’nın eşsiz manzarasına hakim kahvede sohbet eden iki adam “Buyurun birlikte bir çay içelim” diye seslenince, davetlerini memnuniyetle kabul edip, yanlarına gidiyoruz. Köy, bir yörük köyü. Halil Bey isimli bir yörük bu bölgeye yerleşince, ardından gelenler şifa dağıtıcısı olan Halil…
-
Bir yudum köy: Mursallı
Musa ile Ali kardeşler kendilerine yeni bir yerleşim yeri ararken, İzmir – Aydın yolu üzerinde, Ortaklar ile Germencik arasında, ekilebilecek verimli toprakları olan bir yer bularak bir köy kurmuşlar. Daha sonra gelenler, kardeşlerin adından esinlenerek, buraya “Musaali” adını vermişler. Bir süre sonra köye Rum aileler de yerleşmeye başlayınca adı “Mursalli” olarak değiştirilmiş. Rumlar’ın yerleşmesi köyün…