Kategori: Raşel Rakella Asal

  • Kuşadası Özel Arabul Kültür Merkezi

    Her geçen gün dünyada ve ülkemizde yaşanan acılara, kıyımlara, kayıplara tanıklık ediyoruz. Kişisel ve toplumsal travmalardan utanç duyduğumuz günlerden geçiyoruz. Ölümler rakamlara indirgendi, milyarlarca aç, bir avuç toka yenik durumda. Yatak odalarına bombalar düştü, çocuk cesetleri vurdu sahillere… Eskişehir’de tarımsal SİT alanı olan Alpu Ovası’na kurulmak istenen termik santralı protesto için gençler heykellere gaz maskesi…

  • Bugün 8 Mart

    8 Mart 1857’de New York’ta bir dokuma fabrikasında çalışan 40 bin kadın işçi, 16 saatlik işgününün 10 saate indirilmesi ve ücretlerde artış yapılması talebiyle greve başlamıştı. Eylemi durdurmak isteyen polis kadın işçilere saldırmış, fabrika yönetimi bu işçi kadınları fabrikada bir odaya kilitlemişti. Bu sırada çıkan yangında içeride kilitli kalan işçilerden 129’u yanarak can vermişti. İşte…

  • İnsanlığı sanat yoluyla sorgulayan bir eylem insanı: Ai Weiwei

    Tabii ki toplumların pek çok zorlu problemleri olur. Zengin ya da yoksul, bu sorunları aşabilirler. Ama önemli olan her bireyin kendini bu topluluğun bir parçası sayabilmesi, kendini ifade edebilmesi. Günümüzde sanat, sanat tarihinin hiçbir döneminde olmadığı kadar politik olma iddiasını taşıyor. Çoğu sanatçı “farkındalık yaratma”, toplumsal çelişkilere “dikkat çekme”, toplumun algısını “ters yüz etme” gibi…

  • Kıbrıs Şehitleri Caddesi’nde hayatın nabzı atar

    İzmir’in, İstanbul’un İstiklal Caddesi’ni andıran bir caddesi var mıdır, diye sorarsanız size Alsancak’taki Kıbrıs Şehitleri Caddesini söyleyebilirim. Uzun cadde boyunca sağlı sollu, irili ufaklı sıralanan dükkânlar arasında gezinirseniz siz de bana hak verirsiniz. Bu uzun sokağı kesen komşu sokaklar, sokak başlarında ve dükkân önlerinde umutla müşteri bekleyen çağırtkanların bağırtılı dünyasında ilerlerken mutlaka bir iki kebapçıya…

  • İyi ki vardı fesleğenler

    “Amasya elması gelmiş pazara. Küçük, yuvarlak, kıpkırmızı.”Ver bakalım iki kilo” dedim. Maydanoz, dereotu, limon, domates, ince biber derken, elim kolum doldu. “Bu nasıl pişirilir? Bu püsküllü ne? Peki şu? Şu ısırgan otu dediğin? Ya şu cibez? Pazarcılarla şakalaşıyorum. Gülüyorlar. Ben de gülüyorum. Gözlerimiz pırıl pırıl. Anlatıyorlar: Önce iyice yıkayın otları. Sonra tencereye koyup haşlayın. Kısık…

  • Yeterince kulak veriyor muyuz İzmir’imize?

    Sanat karşısında kim büyülenmez ki! Sanatın gücü bizi düşlere sürüklemesinde değil midir? “Sanat felsefesinin esas sorunu sanatın ne olduğu değil, niyetinin, işlevinin ve yaşamımızdaki öneminin ne olduğudur” der Salvador Dali. Diego Rivera da, “Büyük sanat yapıtlarının iki yüzü vardır: Birincisi kendi çağı karşısındaki yüzü, diğeri gelecek ve sonsuzluk karşısındaki yüzü” der. Mimarlık tüm sanatlar içinde…

  • Sonbahara rengini veren

    Temmuz ayının bir günü. Torunuma oyun olsun diye canlı küçük balıkları deniz suyuyla doldurmuş kovaya koymuştum. Eve varana kadar oynaşan balıklarla dolu bir kova dolusu deniz suyu ile güneş ışığı da taşımıştık eve. Deniz, gökyüzü, güneş… Şimdi hepsi belleğimde silik bir leke… Nerede o kumların üzerine sıralanmış şezlonglar… Üzerine uzanmış güneşlenen yazlıkçılar. Güneşin altında kumların…

  • Ve sevmek o kadar basitken

    “İnsanoğlu savaşa son vermelidir. Yoksa savaş insanoğluna son verecektir.” John F. Kennedy İkinci Dünya Savaşı 1 Eylül 1939 günü Nazilerin Polonya’yı işgaliyle başlamıştı. Ardında 50 milyonu aşkın ölü 100 milyonlarca yaralı, sakat, acı, gözyaşı ve enkaz yığını haline gelmiş şehirler, kasabalar bırakarak 1945 Mayıs’ında bitmişti. İnsanlık tarihinin gördüğü bu en kanlı savaşın başladığı günü, yani…

  • Çok uzaklardan, geçmişin derinliklerinden

    Bir iki gün önce bahçede otururken yaz başı mı, yaz sonu mu? İrkildim. Galiba başım döndü. Dün ne yaptım, önceki gün ne yaptım ve onları hatırlamaya çalışarak… Kendimi toparladım. Meğer yaz mevsiminin ortasını yaşıyormuşum. Anadolu’nun bereketli topraklarında, yurdun en batısında, Ege’nin incisi, İzmir’in gözbebeği, denizin, kumun, kaplıcanın diyarındayım. Yani meşhur Çeşme’deyim. Gündüzleri dalgalarla güneşin birleştiği,…

  • Derken yaz mevsimi geldi

    Çeşme, Ilıca’da… İyice sıcak. İçime işliyor sıcak. Deniz ılık, kumsalsa yakıcı. Uzanıp sere serpe yat, elinde kitabın, denize gir çık. İster şezlongda uyu, ister kıyıda yürü. İlkokul yıllarımdan bu yana, bir 1956 yazının tatilinden başlayarak hiç aralıksız hep Çeşme’de geçirdim yaz aylarını. Sorumsuz, hesapsız çocukluk yıllarıma bir an geri gittim. Bir gün büyüyeceğim. Ortaokul başlayacak,…

  • Yaşamın küçük keyifleri

    Hatırlar mısınız; büyürken resimler yapar, oyunlar yaratır, şarkılar söylerdik. O çocukluk günlerimizde kendimizi ifade edememek diye bir kaygımız yoktu. Andan keyif alır, üstelik büyüklerimiz tarafından onaylanır, alkışlanır, yüreklendirilirdik. Taa ki, büyüyene dek. Sonra bir dönem geldi, resimlerimiz, ödevlerimiz not almaya başladı; tıpkı davranışlarımız gibi. Toplum tarafından kıyaslamalar başladı. Ne olduysa bundan sonra oldu. İşte değersizlik…

  • Eski yaşantı parçaları

    Sokaklarında “eskürbacı”ların dolaştığı yegâne şehrin İzmir olduğunu bilir misiniz? Bazen düşünürüm şu ‘eskürbacılar’ (namı değer, eski urbacılar, telaffuz edildiği gibi yazdım) ne kadar şanslıymışlar, değil mi? Ellerinden çoğu zaman bir tarih geçiyordu, ama ne yazık ki onlar bunun farkında bile değildiler… Sırtında, çuvalı veya el arabasıyla gezen, kendileri de eski püskü görünüşlü bu adamlar o…