Kategori: Raşel Rakella Asal
-
Bellek uzun bir yolculuktur
Her insanın gönlünde geçmişe bir özlem yatar. İnsanlar yaşları ilerledikçe eski günlerini, gençliklerini, yaşadıkları güzel günleri hasretle anar. Yeni bir bayram tatilini geride bıraktığımız bu günlerde bir söz herkesin ağzında: “Nerede o eski bayramlar!” İşin tuhafı bir soruşturma yapsanız her insan kendi döneminin bayramlarını öve öve bitiremez. Bir gelenek gibi her bayram çıkışı eski bayramlara…
-
Her bahar bir pencere açılır içimde
İnsana yalnızlığını duyuran bir gündü. Can sıkıntısı yakama yapışmış bir sabahtı. Ne yapmam gerekir diye düşünürken bir dürtüyle pencereye yöneldim. Sokağımın insanlarına birkaç defa sokakta rastlardım, pencereden onları apartmanlarına girip çıkarken görürdüm. Her kentteki insanlar gibiydiler. İki bacakları üstünde gidiyor, geliyor, kollarını sallıyorlardı. Çok defa karşı apartmanlarda oturanları düşünmüşümdür. O adam, en üst katta oturuyordu.…
-
Yaşadım, gördüm, anımsıyorum…
Eğer yazmak için masa başına oturmuşsanız, en can alıcı soru nedir bilir misiniz? “Ne yazmalı?”… Bu sorunun ardından “Nasıl yazmalı?” sorusu gelir. Zaman zaman değil, bu sorular hep karşınıza dikilir. Hani Hamlet’in şu “Var olmak mı, yok olmak mı?” diye düşünmesi gibi… Oysa yazmak yaşamakla eş gider. Yaşadıklarınızı yazıya geçirmek istersiniz. Belki de güçlü bir…
-
Bu kadınlar, bizim kadınlarımız
Yüzlerce yıldır kadınlar haksızlığa, eşitsizliğe, her çeşit zulme ve baskıya maruz kalmış. Yüzlerce kadın namus cinayetine, kıskançlık cinnetine kurban gitmiş. Yüzlerce kadın evde açık ya da gizli ev hapsine boyun eğmiş. Yüzlerce kadın iş ortamında ücret eşitsizliğine, sigortasız çalışmaya mahrum edilmiş. Yüzlerce kızımız başlık parası uğruna çocuk yaşta gelin edilip hayatı sönmüş. Yukarıda saydıklarım kadınlar…
-
Anımsama bir kez başladı mı arkası gelir
Bertollucci’nin “Çölde Çay” filminde, erkek kahraman şöyle der: “Daha ne kadar günbatımı izleyecek, kaç sabah kahve kokusunu içime çekebileceğim? Kim bilebilir?” Bu sözler insanın ölümlülüğüne dair. Belki de yaşlılık dedikleri bu. Anımsadıkça geçmişte yaşadıklarım çeşitleniyor. Sanki anılar hiç bitmiyor. Sanki bellekte gömülü anılar tükenmiyor, daralmıyor, yok olmuyor. Tam tersine gelişip, zaman içinde yoğunlaşarak derinlik kazanıyorlar.…
-
Oysa güzeli arıyor insan
Yeni yıl geldi, yeni yılla beraber kış kapıya dayandı. Amansız bir kırbaç gibi şaklayan dondurucu soğuk kendini hissettiriyor. İş çıkışı herkes evinin yolunu tutuyor; grileşen hatta kararan bir gökyüzü altında otobüsler, metrolar, tramvaylar hıncahınç işten eve bir an önce dönmek isteyen insanlarla dolu. Güneş nazlı nazlı kendini gösterse de, uzun zaman yokluğu hissedilecek. Yazın cıvıl…
-
Bir Bertolucci filmi izlemeye var mısınız?
Yedinci sanat olarak sinemanın bir sanat dalı olarak çıkışı, daha önce hiç olmadığı kadar, izleyicide güçlü bir etki alanı yarattı. Lumiere kardeşlerin sinematograf adı verilen cihazı keşfetmeleri yüzyıla damgasını vuracak bir keşif olmuştu. İlk film gösterimleri yapıldıktan sonra Nature dergisinin direktörü Henri de Parville, bu tarihi buluşmayla ilgili dergide şöyle yazmıştı: “Biz Lumier Kardeşlerin büyük…
-
Geze geze içinde kaybolduğum atlas: Kapadokya
Yaptığımız uzun süreli olsun, kısa küçük yolculuklarımız olsun hepsi de büyük yaşam yolculuğumuzun birer parçasıdır kuşkusuz. Her yolculuk içinde barındırdığı serüven ne olursa olsun bizi yeniden biçimlendirir. Bu yolculuklar başlı başına bir uğrak, bir konaklama yeri gibidir, kendi içimize. Ve her bir serüvende başka bir kimlikle çıkarız dünyaya. Öyle ki, eve geri döndüğümüzde bambaşka bir…
-
Yaşam kocaman gülümsüyor
Açık panjurlardan yaşam sızıyor odama. Hele martılar, her bir tüylerinde ayrı telaş! İçimde kuş cıvıltıları ile güne başlıyorum. Yüzümde gezinen yaz güneşini duyumsuyorum. Kayaların, ağaçların kokusunu tenimde duyumsuyorum. Doğa yaşamımın bir parçası. Böyle anlarda mutluluğun tam içinde olduğumu düşünüyorum. Dün akşam bıraktığım yerden başlamalıyım. Yeniden yazı masama dönüyorum. Mutluluğumun bütün gövdemden aktığını duyumsuyorum. Tüm evreni…
-
Hepimiz kendimizce yaşanabilir bir dünya kurma peşinde değil miyiz?
Eylül başlarının sabah serinliği altında kışı karşılamaya hazırlanıyorum. Eylül ayları, yaz aylarının son demleri… düşen, bakırlaşmış güz yaprakları, günlerin kısalması, karanlığın erken çökmesi… Hepsi de kışın habercileri. Kışla birlikte panjurların yarıklarından belirsiz, ölgün bir aydınlığın gölgeleri arasından sızan ışık yarıklarının aşırı griliği ile güne uyanmaya çabalayacak, şehrin ilk uğultularını algılamaya çalışacağız… Gelen kışla beraber bir…
-
Küçük kum tanecikleri
Çılgın dalgalar, kendilerine yüksekten bakan yalçın kayalıklara şamar atarlar… Deniz atar tokadını toprağa bütün kuvvetiyle… Oysa heybetlidir granitler. Kuvvetli, bir o kadar da büyük ve güçlüdürler. Döven de, dövülen de güçlüdür kendi dünyalarında. Ama ya kumsallardaki kumlar! Kayaların dayanıklı güçleriyle karşılaştırıldıklarında kumlar nedir ki? O ucu bucağı yokmuş sanılan kumsallarda her şey başkadır. Deniz karayı…
-
Özlemek ne güzel bir sözcüktür
Özlemek ne güzel bir sözcüktür. İçinde duygu vardır, sevgi vardır, heyecan vardır, beklenti vardır. Daha başka güzel şeyler de vardır… Özlemek söz konusuysa, insanın elinde olmayan, kavuşmak istediği değerler söz konusudur. Bunlar elbette çok çeşitlidir. İnsanın özlediği ve değer verdiği şeye göre değişir. Sevgiliyi özlemek, ona kavuşmayı dört gözle beklemek, gün hatta saat saymak. Eskilerin…