Kategori: Raşel Rakella Asal
-
Seni dinliyorum, yüreğim seninle
Fotoğraf sanatı günümüzde en fazla kullanılan belgeleme aracı olarak önem kazandı. İcat edildiği tarihten itibaren, zamanla toplumu değiştirme, biçimlendirme, yönlendirme özelliği fark edildi. Her bilim dalı gibi, bir cevap arama yükümlülüğünü üstlendi. Çağdaş fotoğraf sanatçıları, geleneksel fotoğraf mantığının dışına çıkarak, fotoğrafı artık, anı kaydetmenin ötesine geçirip, yeniden yorumlayıp yeni bir biçime, yeni bir bakış açısına…
-
Kent bizim içimizde başlar
Hepimiz zaman tüketicisiyiz. Üstelik bize armağan edilmiş hayatta oldukça sınırlı bir zaman içinde yaşamaya mahkûmuz. Ama yine de çoğumuz yapmak istediklerimizi sonsuza dek zamanımız varmışçasına erteleriz. Yaşamamız boyunca yitirdiklerimiz bazı şeyleri yeniden elde edebiliriz ama tükettiğimiz zamanı asla! Kendisine ayrılan zamanın sınırlı olduğunun ve bir gün yaşamının sona ereceğinin bilincinde olmak, insanı anlamlı yaşayıp yaşamadığı…
-
Kent dönüyor, gözlerimin önünde
Otobüsteyim, işte şoför. İşte iki adam; üç kadın; alışveriş torbasının içinde domates, patates ve havuç var. Dirseğim pencere kıyısında; ben, burada ve şimdi. Geçiyoruz durakları, vitrinleri, caddeleri. Otobüste kenti geçiyoruz. Vitrinlerden, sokaklardan, insanlardan kente, İzmir kayıyor pencereden sürekli değişerek. Durmadan gelip geçiyor birileri. Otobüsün penceresinden geçiyorlar aralıksız. Otomobiller, yük arabaları, yolcu arabaları; sonra yine yolcu…
-
Her yeni yıl beyaz bir sayfa
Kent yaşamı yoğun bir yaşama temposunu da beraberinde getiriyor. Yoğun yaşama temposu da stres getiriyor. Trafik, iş yaşamının yoğunluğu, koşturmaca, her yere ve herkese son sürat yetişebilme telaşı, sorumluluklar derken bir hızla geçiyor yaşam. Takvimlerle, saatlerle ölçmeye çalışıyoruz da zamanı, bir türlü yakalayamıyoruz. Rüzgâr gibi kayıp geçiyor parmaklarımızın arasından. “Zaman değişti” diyoruz, biz miyiz, yoksa…
-
Her şeye rağmen
Odamın penceresinden, donuk camın arkasından, karşı kaldırımda sendeleyerek yürüyen genç adama gözlerimi dikmiş, öylece, kıpırdamadan duruyorum. Sarhoş olduğu için değil belki de düşlere daldığı için sendeliyor. Hâlâ bir umudu var belli. Belki de umutsuzluk içinde kıvranıyordur. Şimdi yaşı henüz gençken sokakta böyle dalgın yürümesinin üzerine kendimce yorumlar getiriyorum. İşsiz olabilir mi? İşsizler ordusunun yaratıldığı bugünlerde…
-
Benim evim dünya
Çocukluk anılarımız vardır, unuttuğumuzu sanırız. Oysa içimizin bir köşesinde saklıdırlar. Ve günlerden bir gün, bir ses, bir koku ya da yıllar sonra ilk kez geçtiğimiz bir sokak bize o saklı anılarımızı uyandırır. Çağrışımlar bu kaynaklardan oluşur. Hafıza dediğimiz böyle anıların depolanmasıdır ve yaşamımızın en gizli değerleri olarak hiç olmadık bir anda kendilerini bize hatırlatırlar. Hatırlarsınız,…
-
Evrensel bir dil olarak sanat
At, bir ay kadar ayakta durabilir. Köstebek, bir saat içinde, 45 metre uzunluğunda bir tünel kazabilir. Bir filin hortumunda 50 bin adet kas bulunur. Bununla bir ağaç kütüğünü kaldırabilirken, yere düşmüş bezelye tanesini de alabilir. Dünyanın en hızlı koşan hayvanı saatteki ortalama hızı 100 kilometre olan leopardır. Gündüz görme engellisi yarasalar, karanlıkta 0.6 milimetre çapında…
-
Yaz günleri, akıp gider…
Koronavirüs salgınıyla tüm dünya ile birlikte aylar boyunca evlerimize kapandık. Küresel sağlık krizini daha atlatamadan, kan ağlayan bir ekolojik sistem, cayır cayır yanan güzelim ormanlar, yok olan tabiat ve yitirilen canlarla sarsıldık. Felaketlerin ardı arkası kesilmiyordu. Bu sefer selin tahrip ettiği yerleşim yerleri ve çaresiz insan görüntüleriyle karşılaştık. Televizyonda izlediğimiz içimizi sızlatan görüntülerin ardından iç…
-
Bana bir hikâye anlat
Masalları sever misiniz? Bir varmış bir yokmuş diye başlar tüm masallar. Çocukluğunda masal dinlememiş olan var mı? Ya yetişkinliğinde? Üvey annesinin zehirli kırmızı elmasıyla zehirlenen güzeller güzeli Pamuk Prenses’le, cam ayakkabısının ayağına denk gelmesiyle mutluluğa koşan Külkedisi’yle (Sindirella), cadının şekerden eviyle kandırılan Hansel ile Gretel’in serüvenleriyle büyümedik mi? Çocuklarımı büyütürken Rüştü Asyalı’nın o güzel Türkçesi…
-
Yağ satarım, bal satarım
Oyunları düşünüyorum, çocukluk oyunlarımızı… Top çok önemli bir oyun arkadaşımızdı. Havaya atma, dönme, bir, iki, üç.. Bacak arasından geçirme, kepçe… Bir, iki, üç… Oyuna kim başlayacak ile işaret parmağı ağız içinde gezdirilir, “ooo” denir ve başlanır: “Tin ton ta, kara vivo ransa, ma kin ki kutu pera ransa… Ya da, “Çarşıya gittim türlü ku-maş-lar var,…
-
Her birimiz kendi çiçeğimizi büyütüyoruz
Avatar filmini dünyada milyonlarca çoluk çocuk, büyük küçük herkes izlemişti. Girişte verilen gözlükleri takıp üç boyutlu filmi büyülenerek izlemiştim. Bu milyonlarca izleyicinin bir kısmı gezegenimizin yaşanmaz duruma gelince gidecek yerimizin olmadığına, gezegeni o duruma sokanın biz insanlar olduğunu anlamış olması önemliydi. Avatar bu mesajı verdiğinde tarih 2009 yılının sonuydu. 18 Aralık 2009’da gösterime girmiş, 14…
-
Dilimin altında beklettiklerim
Hatırlar mısınız çocukluğunuzu, aile ortamında birlikte geçirilen zamanları? Hatırlar mısınız en sevdiğiniz iki varlık olarak, anne ve babalarımızı, onlardan aldığınız güveni, sevgiyi? Hatırlar mısınız, çocuklarınızı büyütürken onlarla saklambaç oynadığınızı? Onları bulduğunuz anda attığınız çığlıkları, kıkır kıkır gülüşlerinizi? Onlara rol yaptığınızı belli etmeyen, şaşkınlığa uğramış bakışlarınızı, onları kucaklamalarını, onları havalara kaldırmalarını… Oyun onların dünyalarıydı, biz de…