Kabotaj mı dediniz?

Nedir o? Yenir mi, içilir mi yoksa giyilir mi?
1 Temmuz “Kabotaj Bayramı” olarak “geçiyor” bazı takvimlerde. Bir takım törenler, nutuklar falan da oluyor.
Neydi bu “kabotaj”?
Hay Allah!
Şimdi yardımınıza ihtiyacım var. Hazır yazımı da internetten okuduğunuza göre, hemen bir küçük araştırma yapıverin. Kabotaj nedir ve bayram nereden çıkmıştır?
Ancak şunu özellikle belirteyim ki, bu soruların yanıtını veren okurlar arsında “çekiliş” yapılmayacağı gibi “ödül de” verilmeyecektir. Ama değerli zamanlarını ayırıp yanıt gönderenlerin isimlerini burada açıklayıp, teşekkür edeceğim! Bekliyorum millet!

!İşte kitap çocukmar!

İZMİR TV’daki yayınımın çocuklar tarafından da izlenmesi beni hem sevindirdi hem de ürküttü. Bu çocukların yaşları 9 ile 15 arasında ve şu andaki MSN’ye kayıtlı sayı 20 civarında. İnanmayacaksınız belki ama bu çocuklar benden “kitap önerisi” istediler. Mutlu oldum ve Konak Kitapevi’nden sevgili dostlarım Nuray ve Oğuz Çınar’ın da yardımlarıyla ortaya bir liste çıktı. İşte kitaplar, umarım bu kitaplar çocuklara aileleri ve sevdikleri tarafından ulaştırılır. Çünkü kitaptan uzak milletler, başka milletlerin sadece kölesi olurlar.

NUTUK (Mustafa Kemal Atatürk)
Dede Korkut Öyküleri
Vatan Yahut Silistre (Namık Kemal)
Yalnız Efe (Ömer Seyrettin)
Sevdalı Bulut (Nazım Hikmet)
Küçük Prens (A. de Exupery
Şeker Portakalı (Jose Mauro de Vasconcelos)
80 Günde Devr-i Alem (Jules Verne)
(TUDEM) Babama Kamera Vermeyin (Pelin Güneş)
(TUDEM) Ülkenin Renkleri (Nursel Bayram)
(KÖK) Geceleri Mızıka Çalan Kedi ( Mustafa Ruhi Şirin)
(KÖK) Mavi Rüyalar Gören Çocuk (Mustafa Ruhi Şirin)
(KÖK) Sevgi Çiçekleri – Şiir – (Zekeriya Kaya)
(KÖK) Sevgili Kuşlar (Aysel Korkut)
(KÖK) Bir Şemsiyem Olsa Kuşlardan – Şiir (Mustafa Ruhi Şirin)
(KÖK) Aşk Olsun Çocuğum Aşk Olsun (Mustafa Ruhi Şirin)
(KÖK) Dünyaya Gülen Adam (Mustafa Ruhi Şirin)
(KÖK) Mutlu Kentin Yöneticisi (Emin Özdemir)
(BULUT) Ben Mustafa Kemal (Aydoğan Yavaşlı)
(BULUT) Ben Kubilay (Aydoğan Yavaşlı)
(BULUT) Ben Hasan Tahsin (Aydoğan Yavaşlı)
(BULUT) Gençlik Başımda Duman (Aydoğan Yavaşlı)
Tatil Çabuk Biter (Aydoğan Yavaşlı)
(CAN) Çarli’nin Çikolata Fabrikası (Roald Dahl)

Ben ne diyeyim ki? Yeter yahu!

Alın size üç “acayip” konu.
Aslında “kanalet” konusunda yazmak istemiyordum. Çünkü millet “uykudayken” ben aslanlar gibi “kanalet” yazıları yazıp; bir yılbaşı gecesi, karanlık ve yağmur altında “kanala düşmüş” ardından da Hasan F. Mani’ye “ufak çaplı” bir beddua bile etmiştim.
Kanaletlerin teknik özellikleri beni ilgilendirmiyor. Ama “kanalet tamirleri” yüzünden Aziz Kocaoğlu’na takılan bir isimden çok rahatsız oluyorum. Ben seçmemiş olsam da, seçilmiş bir başkana takılan ismin “haklı gerekçeleri” olması gerekir. Örneğin her yeri asfaltlamış olan merhum belediye başkanı Kibar’a “Asfalt Osman” isminin takıldığını, kim hatırlamaz ki?
Ancak Aziz Kocaoğlu’na, şu lanet kanaletler için takılan isim hiç hoş değil.
Öte yandan düşünüyorum da, Aziz Bey’e takılan ismi “gerçekten” hak edenler yok mu? Var ama onları da yurttaş bilmiyor. Tıpkı Çarşamba akşamı ikinci Kordon’da olduğu gibi. Trafiğin “civcivli” olduğu bir saatte, SSK Bölge Müdürlüğü önündeki o acayip kanaleti tamir etmek “kimin” fikri acaba? Saçma sapan bir saatteki çalışmanın, o sırada bölgede yemek yiyen yabancılara İzmir’i rezil ettiğini söyleyebilirim. Sadece bu olayla ilgili eleştiri yapan yurttaşların sözleriniyse, terbiyem izin vermediği için yazmıyorum. Ancak bu sözleri, hak etmeyen Aziz Kocaoğlu’na değil, İZBETON yetkililerine yürekten ve de sessizce “gönderiyor”, İzbeton Genel Müdürü muhteremi de, gece yaptırdığı çalışmaların başında durmaya davet ediyorum.
Gelelim ikinci konuya. Bu kentin o her konuda pembe mesajlar veren muhteremleri Güzelyalı’dan geçmiyorlar mı? Geçiyorlarsa, Göztepe’de, belediye otobüslerinin, sahile dönüş civarında cadde ortasındaki kocaman çöküntü neden görülmez acaba? Yoksa bu muhteremler artık helikopter kullanıyor da haberimiz mi yok?
Ve son konu. Çöküntü şokunu yaşadıktan sonra Balçova yönünden gelen otobüslerin döndüğü yerden de sanırım kimse dönmüyor. Aslında bunu garip görmemek lazım. Zira İzmir’in muhteremlerinin içinde kim belediye otobüsüne biniyor ki? Ama bu muhteremlerin içinde, 2009’a hazırlananlar var maşallah! Güzelyalı’dan sahile daha önce dönülen yer neden değiştirildi bilmiyorum. Ancak “bazı” hatırlıların “hatırının” İzmirlilerin hatırından “yüksek” olduğunu sanıyorum. Otobüslerin şu an döndükleri yer ise, tam bir rezalet! Yolun sol tarafına, özellikle akşamları park eden araçlara “göz yumulması”, ESHOT ve İZULAŞ şoförlerine kalp krizi geçirtecek cinsten.
Hani bazen Çarşaflı Meydan’da avazım çıktığı kadar bağırmak geliyor içimden: Yeteeeeeer! Ben koyun değiliiiiiiiim!

SES’ten suç duyurusu

Sağlık Bakanlığının acayip uygulamalarının 21 aylık Kağan Demirci’yi nasıl öldürdüğü yeterince tartışılmadı ama bu ölüm Cumhuriyet Savcılığı’na “suç duyurusu” şeklinde gönderildi. Yurttaşın yalnız olmadığını kanıtlarcasına SES ve Çağdaş Hukukçular Derneği İzmir şubeleri, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmek üzere, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’na, Sağlık Bakanı Recep Akdağ ile soruşturma ile tespit edilecek bakanlık görevlileri hakkında suç duyurusunda bulundu. Bu arada şu kene konusunda da SES’in 25 Ocak 2006’da “Hastanelerin işletmeye dönüştürülmesi, Aile hekimliği ve Genel Sağlık Sigortasından oluşan “Sağlıkta Dönüşüm Programı” aslında tamamlanmadan iflas etmiş durumdadır. Toplum sağlığı kolera, şarbon, Kırım – Kongo Ateşi ve en son Kuş Gribi gibi sağlın hastalıklarla tehdit altındadır” diye “uyarıda” bulunduğunu hatırlayanınız var mı?
Vah Türkiye’m vah!

Vah mobilyacım vah!

Mobilyacı esnafından “garanti” isteniyor ya? Sanayi Bakanlığı esnafı çok koruyormuş gibi şimdi de angaryaya boğdu. “Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Tüketicinin ve Rekabetin Korunması Genel Müdürlüğü Satış Sonrası Hizmetleri Yeterlilik Belgesi” almak için uğraştırılan esnafın, tüm işlemleri İzmir’de yapılıyor ancak, bu adı geçen “belge” nedense Ankara’ya gidilerek alınıyor. Bürokrasinin en acımasız yönteminin yine esnaf üzerinde denenmesi alışılmış bir uygulama ama bunun bizzat Sanayi Bakanlığı tarafından yapılması çok ilginç. Yani belge ile ilgili tüm işlemleri burada yapan mobilyacı, tek bir kâğıt için Ankara’ya gitmek zorunda. Bana bu konuda mantıklı bir açıklama yapanın alnından öperim, vesselam!

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın