Kent araştırmacısı – yazar Orhan Beşikçi, Kestelli yokuşundaki bir binanın dış cephesinde bulunan Arapça bir kitabeyi ve tercümesini benimle paylaşınca, tarihçi Hasancan Eralaca ve araştırmacı yazar-sahaf İlhan Pınar’a danışma gereğini duydum.
Münir Aktepe’nin İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Enstitüsü Dergisi’ndeki (1973-1974) “Osmanlı devri İzmir cami ve mescidleri hakkında ön bilgi” başlıklı yazısında, aynı kitabe ve bina “Kestellizade Mescidi” başlığı altında incelenmişti. “İzmir’de, Başdurak’tan İkiçeşmelik’e giden Kestelli Caddesi üzerinde, 89 numaradadır. Kestellizade Mescidi namile ma’ruf olmakla beraber, bu aileden kimin tarafından ve kaç tarihinde yaptırıldığını bilemiyoruz. Halen cemaata açık durumdadır” denmektedir. Binadaki kitabe tadilat yapılan Muharrem 1306 (Eylül 1888) tarihinden kalma olmalıdır.
Bir süre önce Orhan Beşikçi ile Kestelli yokuşunun alt ucundaki Katipzade Sebili’nin önünde buluşmak üzere sözleştik. Buradaki eski esnaflardan biri, biraz üst taraftaki hanın aslında bir medrese olduğunu, kitabesin sağlam olarak levhanın altında yer aldığını anlattı. 1970’li yıllarda soğuk su dağıtılan Katipzade Sebili’nin ve namaz kılınan Kestellizade Mescidi’nin Vakıflar tarafından dükkan olarak kiraya verildiğini gördük.
Kestelli Mahallesi’nin ünlüleri
O yıllarda Kestelli Mahallesi ve caddesi, İzmir’in ve Kemeraltı’nın önemli bir parçasıydı. Tarık Dursun K. “Gavur İzmir, Güzel İzmir” adlı kitabında şöyle der:
“Evet, burası Kestelli Yokuşu’dur. Aşağılara doğru yumuşacık inişli, Kemeraltı’nı şıp diye bitiren Kestelli Yokuşu. Yangın Yokuşu’na varana dek bütün arka sokakları aile evleridir. Oda oda, bağımsız ve kiralık. Bir odada herkeslerin herkeslerle yaşadığı evler. Rıza Bey’in Aile Evleri. Anıt evler. Hala var olan eski İzmir.”
Bugün tekstil toptancılarının dükkanları olan bu mahallede birçok ünlü kişinin de anıları vardır. Başbakanlardan Adnan Menderes çocukluğunda bir süre bu mahallede yaşamış, seramik sanatçısı Ümran Baradan’ın babası bestekar ve fotoğraf sanatçısı Ali Ulvi Baradan’ın, Tatlıcı Özsüt’ün (Sefer Urlulu), cümbüşçü, udçu Zeynel Abidin bu mahallede dükkanlardı. Bu mahalle Zührevi ve Tenasül Hastalıkları Hastanesi, Kestelli Kız Orta Okulu, zengin aile çocuklarının okuduğu Özel Yusuf Rıza İlkokulu, aile evleri, eski mescitleri, medreseleri ve esnafıyla capcanlı bir yaşantı içerisindeydi.
Bu mahalleye, caddeye ve mescide ismini veren aileye ait pek bir iz kalmamıştır. Prof. Dr. Abdullah Martal, İzmir Şer’iye sicillerinde yaptığı çalışmada, 1860 yılında ölen ve terekesi yayınlanan Kestellizade Mustafa Ağa’nın ismini verir. Kestellizadelerden olduğunu söyleyen, asker ve edebiyatçı Raif Necdet de 1880 yılında bu bölgede doğmuştur.
Kestellizadeler veya Kestellioğulları
Raif Necdet Kestelli’nin babası İzmir Emtia-i Ecnebiye Gümrüğü’nde başkatiplik yapan Eyüp Sabri Bey’di. İlköğrenimini İzmir’de tamamlamış, 1897’de İzmir’den ayrılmış, 1899’da İstanbul’da Harbiye Mektebinden piyade mülazımı olarak mezun olmuştu. Küçük hikayeler yazmaya başlamıştı. Aynı yıl evlenmiş, sonraki yıllarda Füruzan Necdet, Şefik Necdet ve Bülent isimlerinde üç oğlu dünyaya gelmişti.
Raif Necdet, “Süzme sözler” isimli kitabında “Kestelli” soyadını neden seçtiğini anlatmıştı, “İzmir’in ve Ege’nin en eski ve en öz Türk ailelerinden Kestellioğulları’na mensup olduğum için soyadı olarak Kestelli’yi seçtim” demişti. Raif Necdet, Egeli olduğunu belirttiğine göre, ataları Konya-Kestel’den değil, Aydın sancağına bağlı Kestel (Kastel-Kale) veya yeni ismiyle söylersek Nazilli kazasından İzmir’e gelmiş olmalıdır.
Ülkemizde otobiyografi yazma alışkanlığı yerleşmemiştir. Raif Necdet’in de soyadını nasıl aldığını belirtmesi dışında, kendisiyle ve atalarıyla ilgili herhangi bir bilgi vermemesi talihsizliktir.
İzmirli asker ve edebiyatçı Raif Necdet Kestelli
Raif Necdet, Balkan Savaşı’nın çıkması üzerine altı ay Edirne savunmasında görev almış, altı ay da Sofya’da esir hayatı yaşamıştı. Savaşta yaşadıklarını ve tecrübelerini “Uful” isimli kitapta toplamıştı. “Uful (batış) bazen daha parlak bir tulu (doğuş) getirir” demişti.
Barış imzalanınca Edirne Kuleli Askeri Lisesi’nde edebiyat öğretmenliğine getirilmişti. 13 Ocak 1921’de kıdemli yüzbaşı olarak emekli olduktan sonra da özel okullarda edebiyat öğretmenliğine ve yazın hayatına devam etmişti.
18 Ağustos 1937 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde Raif Necdet Kestelli’nin ölüm haberi vardır:
“Muharrir Raif Necdet’i kaybettik. Maruf muharrir ve muallimlerimizden Raif Necdet’in Londra’da vefat ettiğini teessürle haber aldık. 1908 inkilabından sonra matbuat aleminde tanınan isimlerden biri de Raif Necdetti. Bu isim, otuz yıl içinde birçok yazıların altında ve birçok kitapların üstünde göründü, hayli sağlam bir şöhret oldu. Simdi bu ismin ölüler defterine geçtiğini duymakla müteessiriz.
Evet, Tiraje muharriri Raif Necdet de öldü, hem de yurdundan uzakta, Londra’da. Zavallı muharrir, tutulduğu hastalıktan kurtulmak için diyar diyar dolaşıyordu, şifa arıyordu. Ecel onu Londra’da yakaladı, mezara götürdü.
Raif Necdet, İzmirli olup Kestelli sülalesindendi, bu sebeple soyadı olarak da Kestelli ismini almıştı. Matbuat hayatına kuvvetli bir intisab şeklinde girişi, yukarıda da kaydolunduğu üzere (1908) dedir. İlkin Resimli Kitab mecmuasında edebi yazılar neşretti, münekkidlik (eleştirmenlik) yaptı. Romanlar kaleme aldı. Onun Hisler ve fikirler, Ziya ve Sevda, Üful, Semavi ihtiras, Yirminci Asır, Tiraje, Hayat ve mektuplar, Hayatı Edebiye adlı eserleri vaktiyle çok rağbet görmüş, Tolstoy’dan tercüme ettiği Bir İzdivacın Romanı ile Anna Karenin de mütercem eserler aranda hususi bir değer almıştı. Son eseri antoloji mahiyetindeki Süzme Sözler’di. Raif Necdet’in ölümü Türk edebiyatının mühim zıyalardandır. Cenazesi bir hafta sonra şehrimize getirilecektir. Kendisine Tanrıdan rahmet diler, kederli ailesine beyanı taziyet ederiz”.
03 Ekim 1937 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde ise cenaze töreninin haberi vardır:
“Muharrir, muallim ve şair Raif Necdet Kastelli’nin cenazesi evvelki gün Londra’dan getirilmişti. Dün Zincirlikuyu’daki Asri Mezarlık’ta Abdülhak Hamid’in mezarı yanında ayrılan yere merasimle gömülmüştür. Raif Necdet Kastelli’nin mezarı başında, son dakikalarını yanında geçiren Darüşşafaka Müdürü Ali Kami, merhumun son dakikalarını anlatmıştır. Bunu müteakıb, Kuleli Lisesi Müdürü Kurmay Albay Tevfik Topçu, merhumun 38 seneden beri devam eden muallimlik hayatında memlekete feyiz ve nur vermiş bir şahsiyet olduğunu söyledikten sonra, Raif Necdet Kastelli’nin arkada bıraktığı büyük eserle yine yurduna hizmette bulunacağını ifade etmiş ve cenazede bulunanları kıymetli ölünün huzurunda baş eğmeğe davet etmiştir”.
Raif Necdet Kastelli’nin Hasan Bedreddin ile birlikte hazırladığı “Resimli Türkçe Kamus” isimli eseri 1928’de Arap harfleriyle yazılan en son Türkçe sözlüktü. 1935’de yazdığı “Süzme sözler” isimli kitabın başlığını günümüz Türkçesine “özlü sözler” olarak çevrilebilir. Bu kitabın 94 sayfasının tümü, “Canlılık kaynağı coşkun budunların başında Atatürk’ün başı olduğu budun gelir”, “Şüphe zekanın beşiğidir”, “Emperyalizm siyasi bir haydutluktur”, “Kadınsız millet meclisleri kalpsiz insanlara benzer” gibi özlü sözlerle bezenmiştir. Bu kitap başarı kazanınca, 84 sayfalık ikinci cildini de okuyucuya sunmuştur.
Kestelli Mahallesi ve yitirilenler
Raif Necdet’in öldüğü yıl olan 1937’de, İzmir’de bazı mahalle ve sokak isimlerinin yanında “Kestelli” isminin de değiştirilmesi, sadece numara ile anılması önerilmişti. Değişiklik olsaydı, bugün belki burası da rakamlarla ifade edilen bir yer olacak, tarihi isimler tamamen yok olup gideceklerdi.
Orhan Beşikçi ile yaptığımız kısa süreli bir yürüyüş sırasında Kestelli Mahallesi’nin tarihi dokusunun tamamen yok olduğunu görmekten üzüntü duyduk. Kestellizade Mescidi’nin binası, kitabesi ve Katipzade Sebili kötü durumdadır. Medrese olduğu söylenen bina satılıktır. Tarihe ışık tutan tüm bu eserler koruma altına alınmalı, Raif Necdet Kestelli İzmirliler’e tanıtılmalıdır.