Kategori: Hasan Tahsin Kocabaş

  • EXPO gelir mi memleketime? (1)

    Bu yazıyı yazmak için aylardır düşünüyorum. Çünkü işin sonunda “hıyaneti vataniyyeden” kurşuna dizilmek de var maazallah (!) Meselemiz EXPO namıyla maruf “âlemi cihanın görüp görebileceği en muhteşem fuar”! Çok şükür sorunun olmadığını buyuruyor efendiler. Lakin biz “kralın çıplaklığına” takmış sinir bozucu isyancılar öyle diyemiyoruz. 2020 senesindeki EXPO’yu almak için “efendilerimiz” koşturuyor, Allah cümlesinden razı ola……

  • Sokağı dinle, sokağa bak ey siyasetçi!

    Hem övünür özellikle “sağ” siyaset erbabı. Derler ki “çok partili hayata” yani “demokrasiye” 14 Mayıs 1950’de girdik. Allahaşkına? İnanmıyorum, dürt bakayım beni! 14 Mayıs 1950’de hangi vaatle girdin? “Her mahallede milyoner” yaratmak vaadiyle. Bak bakalım dünya demokrasi tarihine, böyle saçma sapan bir vaatle “demokrasi” yaşanmış mı? Ama memlekette “demokrasi” bile “Amerikan emriyle” olursa, sonuçta yaşananlar…

  • Ahi Evran yolunu değiştirdi galiba!

    Pazartesi sabahı Milliyet Ege’nin birinci sayfa haberiyle “kan beynime çıktı”! Bora Şengören kardeşim tabir uygunsa on ikiden çakmış! Hem de üç kere çakmış. Biri Esnaf teşkilatlarına diğeri İzmir’de artık iyice “arsız kapitalist” rolündeki AVM’cilere, hiper süper marketçilere bir de belediyelere! Bora kardeşimin haberine göre ki, Balçova’daki AVM’ler, hiper süper marketler bir takım “sosyetik isimlerle” avlularında…

  • Selam ile sevgi ile ama illa ki delice kavga!

    Başlığa bakıp da “kavgaya” takılmayın. Zira “kavga” dediğimizin karşılığı mertçe, namusluca, helalinden yaşamak kaygısı yani… Yazmaya başladık yine ki herkese “mahsusen selam ediyorum.” Yaş, cinsiyet, renk, inanç, ırk etnik ayrımcılara inat, herkesi ayrımsız sevgiyle selamlıyorum en harbi duygularımla. Haber Ekspres’te başladım ilk yazmaya. Sonra Yenigün ve ardından Dokuz Eylül Gazetesi. Şimdi de İzmir’in en kıdemli…

  • Görmüyor musunuz bu bomba patlayacak!

    Şöyle “insan” gibi konuşabileceğimiz bir konu olmaktan çıktı… İçinde kan olan bu sorunu ciddi olarak ve derinlemesine ve tabii ki “insan” gibi konuşamayacağımız artık aşikâr lakin “insan da umut oldukça yaşar” düşüncesine dayanıyorum… Hatırlar mısınız bu ülke de onlarca insan neden canından oldu geçmişte? Görünüşüne göre “solcu” dediler, “sağcı” dediler “mürteci” dediler, “devlet düşmanı” dediler,…

  • “Çakma krallar kenti” İzmir!

    Başlıkla içeriği belki alakasız bulacaksınız. Olsun! Ben özellikle “çakma krallar kenti İzmir” dedim, belki de okuyacağınız yazının satır aralarını bağdaştırırız başlıkla… İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, şu “bir İlknur Denizli prodüksiyonu” olan İEKKK’da basına çatmış… “İzmir basını, belediyeyi bu projelere karşıymış havası yaratmakta. Basın negatiflikten ve çelişkiden besleniyor. Böyle bir bombardıman ile karşı karşıyayız.…

  • “Yirmi bir” tane 10 Ocak ve önemsiz bir gazeteci!

    Hesapladım da bu meslekte tam tamına yirmibir tane “10 Ocak” yaşamışım. Bir “yirmibir” 10 Ocak daha yaşar mıyım bilemem, sanmıyorum, Allah bilir… Fakat yirmibirinci 10 Ocak’ta “bu benim son programım olabilir” diye çıktım ekrana… Ve söyledim de… Tam yirmibir tane 10 Ocak… Demek ki geride yirmibir yıl bırakmışım… TRT’den “torpilsizlik” yüzünden kovulduğum günü, günleri hesaba…

  • Bir cambaz oyunu şu İnciraltı!

    EXPO dalgasına yapılan İnciraltı planına belediyeler itiraz edince hem kırıldım hem de eski yılları düşündüm. 2002’de başlamışım Sabah Resimleri’ne. O vakit ekranımız İzmir TV. İkametgâhımız da Balçova. Belediye Başkanı Ali İhsan Ülker. Komşu ilçe Narlıdere ve Belediye Başkanı Abdül Batur. Haftada en az üç kez görüşüyorum her ikisiyle de. İkisi de sevdiğim saydığım başkanlar. Zaman…

  • Son’a doğru ikinci yazı…

    Çok geciktim biliyorum. Ama inanın ihmal değil. Sıradan bir “dizi” olmayacak demiştim size. Bazen iki yazı arası uzun sürecek böyle. Yıllar… Olaylar… Kişiler… Net hatırladıklarım, az hatırlayıp sormam gerekenler derken 15 Mart’tan bu yana yarım ay geçmiş. Aslında sizden baskı gelmeseydi bir haftaya daha ihtiyacım vardı. Ama önce sizden gelen “hani ikinci yazı” baskısı ardından…

  • Gitti bir yıl, geldi bir yıl!

    Bir yıl daha bitti bitiyor bugün… Yarın ki ömrümüz varsa “yeni” yılın ilk gününü göreceğiz. Aslında yaşlandığımıza mı seviniyoruz yoksa her şeye rağmen takvimsel olarak bitirdiğimiz bir süreci başa sarıyoruz ona mı seviniyoruz oldum olası anlamadım? Fakat takvim de olsa, yaşlansak da “yeni” olan galiba ihtiyacımızı karşılayacak türlü sevinç vesileleri galiba. Sağlık, huzur, kazanç… Hastalara…

  • Arka Sokaklar’dayım, “gitmek mi” var kaderde?

    Polisiye dizileri pek severim. Zamanım varsa, o anlar kitap okumak gelmiyorsa içimden, yerli ya da yabancı ama mutlaka polisiye film izler ve tuhafınıza gitmesin ama dizilerde izlediğimle “gerçek yaşamı” örtüştürmeye uğraşırım. Saçma mı geldi size? Yıllardır yaparım bunu aslında… Kanal D’de artık Cuma akşamları yayınlanan “Arka Sokaklar” dizisi de, yıllardır izlediğim bir film. Dizideki çocuklar…

  • Bu can bu tende oldukça!

    Derdim mi değil mi bilmiyorum, ama size hep söylüyorum ben “süzme salağım”. Salak olmasam şimdi size mesela İZSİAD namıyla maruf derneğin “İzmir’e katkı ödüllerini” kimlere verdiğini yazar ve ödül verilenlere “saray yalakası” tadında methiyeler dizerdim. Hatta daha da ileri gider “termik santrallerin” ve “altın madenlerinin” ne kadar gerekli olduğuna vurgu yapar, bizim mahalledeki parklara da…