Kategori: Hasan Tahsin Kocabaş

  • Aptal mıyız Ey Millet?

    Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin “temel” kurumlarından Danıştay’a; Danıştay’ın da “en önemli” kararlarının verildiği dairesine silahlı saldırı yapıldı. Katil, görüşme halindeki dairenin üyelerine, hedef gözetmeksizin, adeta katliam amacıyla, sayısız kurşun attı! Saldırının ayrıntıları konuşulmadı, tartışılmadı! Bence en önemli yanı olan, Danıştay’ın “içindeki” güvenlik konusu sorgulanmalıydı. Yani, katil elini kolunu sallayarak girdi, katliam yapacağı daireye de girdi, o…

  • Balçova ile Çanakkale’nin Kırmızı – Beyaz Kucaklaşması

    “Yıllar önce Türkiye’ye Japonya’dan bir grup eğitimci gelir. Bir süre bazı bölgelerde incelemeler yapar ve Türk yetkililere: “Sizin çocuklarınızda ulusal bilinç yok!” Japonlar açıklar: “Biz çocuklarımıza, daha ilk eğitimlerinde ‘şok testler’ uygularız. Örneğin hızlı trenlerimize bindiririz. Çok katlı yolardan geçerken Çanakkale : İnsanlığın Savaşı Yendiği Yer 28 otobüs, bin civarında çocuk ve genç toplam 1300’ün…

  • Ecevit Bir Başkadır Her Zaman…

    Onun için “veda” yazısı yazmak istemiyorum. Yazmamak için de dua ediyorum. Biliyorum ki milyonlarca yurttaş da aynı şeyi yapıyor. Çünkü Bülent Ecevit bütün zamanların en başka siyasetçisidir! Elbette bu “başkalığı” herkes kendi penceresinden anlatacaktır. Olumsuz olmayan her bakışa da saygı duyarım. 1994 yerel seçim sürecinde karşılaştık ilk kez. Ben Star Televizyonu’nun İzmir muhabiri olarak, DSP…

  • Söze, Yoruma ve Kaygıya Gerek Yok

    Evet yok! Karamsarlığa lafım yok ama “umutsuzluğa” asla. Bugün 19 Mayıs! “Karanlık Krallar”, bir 19 Mayıs günü hepimizin huzurunu kaçırdı, moralini bozdu ama dedik ya, bugün 19 Mayıs! 1919 ile 2006 arasında ne fark var? Fark yok, risk daha çok. Bugün “bayram” tadında bir gün yaşamadığımız kesin, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin vazgeçilmez bir kurumuna saldırdı karanlık…

  • Yine 15 Mayıs, Yine Değişen Bir Şey Yok!

    Bugün de “eskide” kalan bir yazımdan “hatırlatma” yapacağım size. Ne yazık ki bu 15 Mayıs’ta da “filler tepişiyor, çimenler eziliyor”! Para denen kirli kağıt uğruna, ulusal değerler satılıyor! “Cahillerin” sürekli cinayetler işlediği, bedel ödemenin ise sürekli “alimlere” kaldığı bu 15 Mayıs’ta da, “ka’ale alınan gazeteci olup olmadığımı” bilmiyorum ama, bu satırları bir yurttaş bile okuyacak…

  • Bir Kez Daha Düşün Aziz Abi!

    Şu “kardeş kent” muhabbetini oldum olası anlamamışımdır. Kaç tanedir, ne işe yararlar? Mesela o “kardeş kentlerden” birine gitmek istesek; “vay bu Türk, bizim kardeş kentli, şundan vize istemeyelim” denme yararı olabiliyor mu? Gerçekten de İzmir nerede kaç “kardeş kent” edindi acaba? Öte yandan İzmir’e bugüne kadar kaç yabancı şehir “kardeşlik” teklif etti acaba? Ve son…

  • Var mısın İzmir 19 Mayıs’a?

    Nevruz olaylarından beri “düşünüp” duruyorum, işin içinden çıkamıyorum. Bir de üzerine 1 Mayıs olayları patladı, iyice “bunaldım” millet. Hani derler ya “boşa koyuyorum dolmuyor, doluya koyuyorum almıyor”. İzmir kocaman bir şehir. Zaman zaman kızıp “köy de” desem İzmir, binlerce yılın “deneyimli” şehri. Hele Türkiye Cumhuriyeti’nin en “anlamlı” kenti. Gururu, onuru kenti. Gazi Paşa’nın “sevgili İzmir’i”.…

  • Çanakkale’ye Gitmem Lazım!

    Önceki sabah 05:00 sıralarında NTV’de bir canlı yayın vardı. 25 Nisan sabaha karşı, Çanakkale kıyılarında dinsel bir ayin yayınladı. Binlerce Anzak, 91 yıl önce Çanakkale’ye “saldıran” işgalci dedelerini andılar yine. Bunda bir şey var mı diye sorabilirsiniz? Peki, ben size bir soru sorayım: Neden biz Çanakkale Zaferi denince, sadece 18 Mart’ı hatırlıyoruz? Üstelik de, 18…

  • Çok Özlüyorum, Çok!

    Topaltı İlköğretim Okulu’nda 3. sınıf öğrencisiyken (o zamanlar ilkokuldu), merhum sevgili öğretmenim Sadettin Bey’in liderliğinde küçük bir yavrukurttum. Okul müdürümüz de tam bir Cumhuriyet eğitimcisi olan, öğrencilerini “okul dışında da” kollayan Kemal Çıdık. Yılsa 1976, 1977. Biz 23 Nisan’ı çok güzel ama “bilerek” ve “hissederek kutlardık millet. Resmi geçitler daha uzun olurdu. Kordon’da başlayıp Kordon’da…

  • Yozlaşma Medyada mı Basında mı?

    Size önce daha sıcağı sıcağına yaşanan iki televizyon faciası anlatayım. Günlerden Cumartesi, 15 Nisan 2006. Saat 12.00 civarı. Bir İstanbul televziyonunda, tüm ülkenin ne yazık ki yakından tanıdığı bir bayanın, ki mankenlikten başlayıp, şarkıcı, sinema oyuncusu, dizi oyuncusu, dergi sahibi ve yazarı gibi işler yapıp, yaşamının tüm ayrıntılarını, gece uykusundaki horlamaları bile kamuoyuyla paylaşmada sakınca…

  • Polis “Bayram” Yapabilir mi?

    “Polis Bayramı” mı varmış? Allah Allah, neden “fark edemedim ki”? Bazen gün içinde yüz yüze, telefonla, e-postayla onlarca polisle görüşüyorum. Onlarca şehit yakını veya ailesiyle iletişim kuruyorum ama, bugünlerde hiç birinden “bayramlık” bir söz duymadım. Tam tersine, istisnasız hepsinde bir memnuniyetsizlik var. Şu satırlar yazılana kadar, bir tane rütbeli ya da rütbesiz polis çıkıp da…

  • “Bir Yerde” Hata Var!

    Son aylarda yaşadığımız sorunlara bakın bir. En ön sırada hangisi var? Güvenlik ve asayiş değil mi? Artarak büyüyen, büyüdükçe daha çok can yakan “malum” sorunlar. Okullar, sokaklar, caddeler, her yerde insanların yüzü asık, karamsar bakışlar, umutsuz laflar. “Boş ver abi, bitmiş bu ülke!” Sıkça duyduğumuz söz bu işte. Siyasete güvensizlik, medya denen canavara güvensizlik, kurumlara…