Kategori: Hasan Tahsin Kocabaş

  • Utanması gerekenler!

    Türkiye’de “at iziyle it izi karışmış…” Ya İzmir’de? İzmir’de “karışmamış mı”? İzmir’de “neler oluyor” anlıyor muyuz? Çözebiliyor muyuz? Bu Pazar günü can sıkmak istemem ama galiba “sıkıcı” günlerin ortasındayız zaten. Bir yandan “seçim” derdi… Bir yandan “geçim” derdi… Üst üste e-postalar geldi ve sanırım gelmeye devam edecek… Aziz Bey onu dedi, Yıldırım bunu dedi, Tartan…

  • Bu “günah” çarpar mı? Çarpar!

    Hepinizden özür diliyorum… Pazar günü bugün… Lakin ben yine canınızı sıkacağım. Yok, yok, iyice inandım ben… Hiçbir kuralın, değerin, inancın önemi yok… Her şey lafta… İşimiz gücümüz, iktidarıyla muhalefetiyle, yereliyle geneliyle “çene suyu çorba”! Bir hafta sonunu “katledilen” bir tarih önünde kahrolarak geçirdiniz mi hiç? Hele şu “gaydırı gubbak” seçim dönemi, adayların alayının birbirlerine “çemkirmekten”…

  • Onlar gencecik gerçek gazeteci!

    Yine pazar geldi işte… Daha önce yazdım, yok bende öyle çiçek, böcek ve sıcak şarap yazıları… Bilmem hangi Avrupa kentinden gözlem ayağında kompleks pompalaması da yok… Ancak gündemin acayipliğine takılıp bu pazar günü iktidardan muhalefetten,validen müdürden, başkandan hastaneden de yazmak istemiyorum… Hazır memlekette “alo Fatih” rüzgarı eserken, ben de bu pazar günü biraz “bizden” yazayım…

  • Tarafım, taraflıyım…

    “Taraf olmayan bertaraf olur” lafını ben mi söyledim? Son günlerde sıkça karşılaşıyorum bu “taraflısın” sözüyle. Aslında söz de değil, resmen doğrudan “suçlama, itham” boyutunda. Daha çok da Twitter marifetiyle. Geçen akşam “saldırı” yaşadım mesela… Aman Allah’ım belki on dakikada on ayrı “zavallı”… “Zavallı” diyorum özellikle. Alenen cahil bir maşa, tetikçi. Hem sefil hem zavallı! Bana…

  • Başkan’la 1 saat 40 dakika

    Hem Türkiye için zor bir süreç hem de İzmir için… İzmir’deki zorluk biraz da CHP’den kaynaklanıyor. Bunu dün sabah Kanal 35 TV’daki “Sabah Resimleri’ne” konuk olan Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun konuşmalarından hissettim. Aslında bir saat planlamıştık. Yayınlanan tanıtımın da etkisiyle olağanüstü sayıda soru ve düşünce, takdir ve tenkit geldiğinden biraz da panikledim açıkçası. 2004’den…

  • Ben bu sözlere takıldım

    Herkes, ayrımsız herkes, hepimiz “konuşuyoruz”… Durmadan, dinlenmeden ve dinlemeden “konuşuyoruz”… İşi “konuşmak” olmayanlar bile sürekli “konuşuyor”… Bir “gürültülü” hafta bitiyor diğeri başlıyor. Dün “doğru” denilenler bugün bu kadar “yanlış” olduysa ne diyebiliriz? Hırsızlıklar, adaletsizlikler, haksızlıkların üzerine gidileceğine, “oy” veren yurttaşların gelecekleri aydınlatılacağına sürekli bir “gürültü”… 17 Aralık’tan beri duyduklarımız, okuduklarımız, gördüklerimiz “normal mi”? Sanki Türkiye’de…

  • “Yeni” müdürden beklentiler çok

    İzmir’in “değiştirilen” Emniyet Müdürü konusuna “girmediğim” için ciddi eleştiriler alıyorum. “Tamam haklısınız” diyerek “girelim” bakalım “malum” konuya. Bay Ali Bilkay iyi miydi kötü müydü takdir hepimizin. Sonuçta “gidenin” ardından konuşulmaz derler ama, muhteremin İzmir’i sevmediği ve “dokularının uyuşmadığını” söylediğini bildiğimizden bir kaç kelam edelim. İzmir Ali Bilkay gibi “içe dönük” bir Emniyet Müdürü görmedi hiç.…

  • Bir çift sözüm var…

    Cumartesi akşamı “ana haber bültenleri” arasında dolandım durdum… Sinirlenmedim ama üzüldüm… Adının önünde makam, rütbe adı olan ülkem insanları geçti gözlerimin önünden sonra… Adının önünde makam, rütbe yazan ülkem insanlarının, biz adlarının önünde sadece “vatandaş” yazan insanlara oynadıkları “organize” oyunun ne zaman sona ereceğini düşündüm durdum gece boyu… Sonra isimler… Değişik ve birbirinden farklı isimler……

  • Gelen gideni aratmasın da…

    Yılın son günü bugün… Yılın son yazısı… Yazacak konu sıkıntısına düşmedik 2013’de, yalan mı? İzmir’den Türkiye’ye, Türkiye’den dünyaya ne çok sorun ve sorgulanması gereken konu oldu, oluyor. Sosyal, siyasal, ekonomik… Düzine düzine maşallah… En çok olan “cambaza bak”… En çok yaşanan ise “filler tepişir çimenler ezilir”… Tok olanın aç olanın halinden anlamadığı gerçeği yine yaşandı…

  • ABD ve göründüğü gibi olmayanlar!

    Günlerdir çarşıda pazarda, hastanede pastanede, otobüste metroda aynı şey konuşuluyor, “ayakkabı kutusunda paralar!” Ne espriler ne espriler… Hani halimize “acı acı gülmek” deyimi var ya? Aynı işte… Çünkü “muktedirlerin” alayı görmezden gelse de ortak sorunumuz aynı: Para! Hatta parasızlık! Kredi kartına, kredili mevduat hesabına odaklı çakma mutlu yaşamlar… Para olmayınca dağılan yuvalar gündem olmuyor ama…

  • İzmir’in elektriği?

    (Sahaya yeni girmiş, hoşler getirmiş CHP Milletvekili Mustafa Balbay’a ithaf ediyorum bu yazıyı, araştırsa araştırsa o araştırır zira!) Başbakan’ın İzmir adayını “Binali Yıldırım” olarak açıkladığı saatlerde İzmir’de abuk sabuk elektrik kesintileri yüzünden yaşanan sinir stres kayıtlara girdi mi acaba? Elektrikten ve de bilumum “enerjiden” sorumlu bakan “kesinti varsa kış şartlarından” diye açıklama yaparken İzmir’de “kurtarıcımız…

  • Kireçlikaya’dan bugüne ve bir “imza”…

    Yeni haftanın ilk günü bugün… Soğuk hafta sonundan bugüne… Kim bilir neler yaşanacak bugün, bu hafta? Hastalar, borçlular, dertliler çare bulur inşallah. Geçen hafta bir gün, Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ile önce Kadifekale’ye çıktık… Restorasyon nasıl gidiyor diye inceledi başkan… Sonra Kale’den aşağı indik. Dondurmacı Yokuşu’ndan Hacı Ali Efendi Caddesi’ne, oradan da Kireçlikaya’ya… İlkokul…